1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. Kürtçe ödev veren akademisyen üniversiteden uzaklaştırıldı
Kürtçe ödev veren akademisyen üniversiteden uzaklaştırıldı

Kürtçe ödev veren akademisyen üniversiteden uzaklaştırıldı

İstanbul Ticaret Üniversitesi Tarih bölümünde görev yapan öğretim üyesi Bekir Tank, öğrencilerine verdiği Kürtçe ödev nedeniyle sözleşmesi sonlandırılarak üniversiteden uzaklaştırıldı.

18 Eylül 2020 Cuma 15:27A+A-

İstanbul Ticaret Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Bekir Tank hakkında, 2017 yılında öğrencilerine verdiği iki metnin Kürtçeye çevrilmesi ödevi nedeniyle “bölücülükle” suçlanarak soruşturma açıldı.

Rektörlük tarafından yürütülen soruşturmanın tamamlanmasının ardından Bekir Tank 31 Ağustos 2020 itibarıyla sözleşmesi sonlandırılarak, okuldan uzaklaştırıldı.

Öğrenci Konseyi şikayet etti

Öğrencilerine İstiklal Marşı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini Kürtçeye çevirmeleri için ödev verdiğini aktaran Tank, dersin seçmeli olduğunu, bu dersle birbirlerine karşı önyargıları ortadan kaldırmayı amaçladığını ifade etti.

Dersi verdiği için Öğrenci Konseyi tarafından şikayet edildiğini dile getiren Tank, “Konuya Rektörlük soruşturma açarak, dersi hemen elimden aldı. Onlar benim artık ders vermemem için tecrit uyguladılar. 2018-2020 tarihleri arasında akademik performans nedeniyle sözleşmemi uzatmayacaklarını söylediler. 2017’de açılan soruşturma sonucunda bana kınama verdiler. 31 Ağustos 2020 itibarıyla sözleşmemi bitirdiler” şeklinde anlattı. 

Bekir Tank’ın Doğru Haber gazetesindeki yazısı:


Bu utanç İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin değil, Türkiye’nindir!

Bugünden tezi yok, Türkiye toplumu olarak bizi insanlıktan çıkaran ve on binlerce insanımızın canına mal olan devletin inkâr, imha ve asimilasyon politikalarıyla ve ırkçı uygulamalarıyla yüzleşmeli ve yalan olduğundan kendi adımız kadar emin olduğumuz şeyleri “tarih” diye çocuklarımızın körpe dimağlarına enjekte etmeyi bırakmalıyız!

Tarihte olduğu gibi, bugün de dünyanın hemen hemen her yerinde envaiçeşit kabilecilik, milliyetçilik ve ırkçılık var-ki hepsi de aynı kapıya çıkmaktadır- ama bizdeki gibisi oldukça enderdir. Çünkü bizdeki ırkçılık üstüne üstlük bir de inkârcıdır! Yani hem yüzlerce yıl iç içe yaşamış olacaksınız… Hem yüzlerce yıl kader birliği yapmış olacaksınız… Hem üstünlüğü kabilede ve milliyette değil de takvada gören bir Allah’a birlikte kulluk yapıyor olacaksınız… Hem Kürtlerin adını her andığınızda yanına bir de “kardeşlerimiz” kelimesini de eklemeden geçmeyeceksiniz… Ve hem de bütün bunlarla birlikte Kürtleri inkâr edecek ve aynı zamanda nice katliamlara, sürgünlere, zindanlara ve darağaçlarına kadar onca zulümleri kendilerine reva göreceksiniz! Dillerini dahi yaşamalarını ve yaşatmalarını cezalandıracak kadar azacaksınız!

İşte üzerinde “üniversite” tabelası yazılı 200 küsur kurum… Hala 12 Eylül Darbecilerinin karaladıkları müsveddeleri, diğer bir ifade ile darbe bildirilerini tarih diye, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi körpe dimağlara dikte ettirmektedirler! Yalanlarla, çarpıtmalarla ve eksikliklerle dolu olan bu metinleri sorgulamadan ve doğruluklarını araştırıp tartışmadan kutsal metinler gibi öğretmek, kendilerini üniversite olarak tanımlayan bu kurumlar için bir utançtır! Ve istiyorlar ki, bilim insanları da bu yalanların gönüllü taşıyıcıları olsunlar. Ama ne yazık ki, bizim gibi bazı bilim insanları dışında bu yalanlardan rahatsız olanlar yok gibidir!

Örneğin, sayıları yüz binlerce olan bol unvanlı akademisyenler, tarihçiler, yani sözüm ona bilim insanları, neden dönemin Başbakanının dahi “katliamdır” dediği 1937 Dersim olayının gerçekten iddia ettiği gibi bir katliam mı yoksa hala kitaplarda yazılı olduğu gibi bir isyan mı olduğunu sorgulama ve tartışma iradesini ortaya koyamamaktadırlar?

Avrupa’dan Afrika’ya ve Asya’dan Amerika’ya kadar ırkçı uygulamaları telin edenler neden devletin düne kadarki inkâr politikaları ve bugün hala devam ettirilen hak gaspları karşısında dilsiz şeytan oluverirler?

Elbette ki, düne göre daha iyi durumdayız; resmiyette devletin inkâr politikaları yoktur… Bir zamanlar çoğu devlet menşeli olan faili meçhul olaylar işlenmemektedir… Haddizatında “made in rejim” olan PKK terörü en azından yurt içinde kontrol altına alınmıştır... Dün yasak olan ve konuşanların dahi cezalandırıldığı Kürtçe ile bugün devlet televizyonu üzerinden yayın yapılabilmektedir. Yani resmin bütününe baktığımızda, ırkçı uygulamaların oldukça yumuşatıldığını ve bizi insanlıktan çıkaran bu sorunu ortadan kaldırmaya ramak kaldığını, deyim yerindeyse dananın derisini yüze yüze kuyruğa kadar getirdiğimizi görürüz. Ancak nedeni veya nedenleri her ne olursa olsun, hala devletin hak gaspına son verecek ve bir insanlık suçu olan ırkçılığa öldürücü darbeyi vuracak bir iradeyi gösteremedik, gösteremiyoruz.

İşte bunun içindir ki, üniversitelerde bile rejimin inkâr politikalarının yansımalarını görebiliyor ve zaman zaman ırkçı olaylara ve uygulamalara şahit olabiliyoruz. Bu ırkçı muamelelerden birini de biz 13 Ocak 2017 tarihinde öğretim görevlisi olarak çalıştığımız İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde yaşadık. Öğrencilere seçmeli olarak verdiğimiz, “’İstiklal Marşı’nı veya Gençliğe Hitabe’yi Kürtçeye çeviriniz” başlıklı ödevi zihinleri yalan tarihle iğfal edilmiş olan yöneticiler maalesef bölücülük şeklinde yorumladılar ve derhal dersten el çektirmekle yetinmediler bir de YÖK’ün 2547 sayılı kanununun 53/A maddesi doğrultusunda, yani “öğrencileri din dil ve ırk ayrımı üzerinden tahrik ettiğim ve bölücülük yaptığım” suçlamasıyla hakkımızda soruşturma açtılar. Anılan tarihten sözleşmeyi sona erdirdikleri veya uzatmadıkları 31 Ağustos 2020 tarihine kadar bize başka dersler de verdirmediler. Ve iki buçuk yıl boyunca bize BÖLÜCÜLÜKTEN ve KÜRTÇÜLÜKTEN hüküm giymiş gibi bir muameleyi reva gördüler. Vaktinizi almamak için maruz kaldığımız bu ayrımcı ve ırkçı muamelelerin ayrıntılarına girmeyeceğiz. Ama bu zihniyeti daha yakından tanımanız için üniversitenin Öğrenci Konseyi başkanının ödevi verdiğim günün sabahında instagram hesabından aleyhimde yayınladığı bildiriyi buraya almadan da geçemeyeceğim. İşte o bildiri: “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinde verilen ödevle ve art niyetli olduğunu düşündüğümüz hocasıyla ilgili gerekli müdahaleyi yaptık. Daha öncelerde derslerinde verdiği ödevlerde toplumu bölücü bir tutum sergileyen ders hocasına karşı gereken yapılacak ve olayın takipçisi olacağız. Bilinmesini isteriz ki, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde bütün bölücü unsurlarla gerekli mücadele, hukuk çerçevesinde, sonuna kadar yapılacaktır. A.H.U.”

Üniversite yönetimi de maalesef bu doğrultuda adımlar attı. Hakeza 450 bin üyeli ve bunların da en az yarısı Kürt olan İstanbul Ticaret Odası’nın da bu ırkçı muamelelerin bir parçası olmayı tercih ettiğini burada belirtmemiz gerekir.

Bu vesile ile kamuoyu da bilsin ki, bizim Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü konusundaki hassasiyetimiz Atatürk’ünkinden bile kat be kat fazladır. Dolayısıyla bizim resmi yalanlara teslim olmayışımızı kimsenin bölücülük olarak göstermesine de rıza göstermeyiz! Ve bilinmeli ki, kimden gelirse gelsin hiçbir hak gaspına ve hiçbir ötekileştirici, ayrımcı ve ırkçı muameleye teslim olmadık, olmayacağız!

Böyle bir ödevi vermekteki kastımız, öğrenciler arasındaki ön yargıları bir nebze de olsa ortadan kaldırmak ve dayanışmayı pekiştirmekti. Hatta benzer bir ödevi de öğrencilerimiz diğer ülkelerden gelen öğrencilerle tanışıp kaynaşsınlar diye vermiştik. O ödev de şöyle idi: “Sevgili öğrenciler, “savaş öldürür ve barış yaşatır”, “Yurtta barış dünyada barış” ve “Seni seviyorum” cümlelerini istediğiniz bir dile çeviriniz. Ve ayrıca “Yurtta barış dünyada barış” sözünden anladıklarınızı yazınız.” Aklıselim ile düşünen herkes buradaki kastımın öğrenciler arasında bir tanışmayı ve kaynaşmayı amaçladığımızı anlar.

Bu vesile ile üniversitelerimizi isimleriyle müsemma olmaya davet ediyoruz. Darbecilerin bir bildirisi gibi duran ve birçok yalan, eksiklik ve çarpıtma ile malul olan bir müsveddeyi ilkokuldan üniversiteye kadar tarih dersi diye okutmanın üniversiteler adına, şimdiye kadarki hükümetler adına, siyasi partiler adına, bilim adına ve kısaca insanlık adına bir utanç olduğunu ve toplumun bu utancı hak etmediğini düşünüyoruz!

Üniversite deyip geçemeyiz. Çünkü üniversite alelade bir öğretim kurumu ve hele hele bir Mankurtlaştırma Merkezi hiç değildir. Dolayısıyla hakaret ve şiddet içermediği sürece üniversitelerde her bilgi sorgulanabilmeli ve tartışılabilmeli değil mi? Neden insanlar ehliyet ve liyakatleriyle değil de daha çok dini, ideolojik ve etnik aidiyetleri üzerinden değerlendirilsin ve birçoğuna çeşitli mağduriyetler yaşatılsın? Mesela neden bir Kürt’ün özgeçmişinde bildiği Almanca, Arapça, Farsça ve İngilizcenin yanına kendi anadili Kürtçeyi de yazması onun Kürtçülüğünün ve Bölücülüğünün bir kanıtı olarak görülsün?

Ezcümle… Bizi insanlığımızdan eden ve yüzlerce yıllık kardeşliğimizde bir fetret dönemi oluşturan inkârcı politikaları ve bu bağlamda ırkçı ve ötekileştirici uygulamaları tarihin çöplüğüne atmalı ve tarihimizle yüzleşmeliyiz! Bugüne kadar böyle geldi, ama 2023’e de bu utançla girmemeliyiz! Akif’in deyimiyle atalarımızın kendilerini feda etmek pahasına bize emanet ettikleri “bu cennet vatan” üzerinde hep birlikte haklarımızla yaşayabilmeli; milliyetlerimizi, dillerimizi, dinlerimizi, görüşlerimizi ve diğer değerlerimizi yekdiğerine düşmanlığın değil, karşılıklı saygının bir aracı olarak görme erdeminde olmalıyız. Bunu başardığımız oranda ülke olarak barış, güven ve refah içinde yaşayabiliriz. Kürtleri Türk kardeşleriyle, Türkiye’nin sınırlarıyla ve bayrakla sorunlu görmek Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülüktür.

HABERE YORUM KAT

11 Yorum
  • İsa Hemiş / 19 Eylül 2020 16:38

    Çok yaralayıcı, üzücü bir durum. Allah akıl, fikir versin. ????

    Yanıtla (0) (0)
  • Halit / 19 Eylül 2020 14:09

    Bekir hocama yapılmış olan bu bölücü, ötekileştirme zihniyetinin doğurduğu zülüm ve haksızlığı kınıyorum.. Bekir hocam bu ödevleri vermekle bir çok önyargıyı kırmanın ve kendini başkalarını yerine koyup empati yaptırmanın peşinedeydi belki... sonuç onu gösteriyor ki cezayı verenlerde yorum yapanlardan bazıları da, önyargıdan ve bilinç altında kalan hastalıklardan kurtulmuş değillerdir.... Bu ödevin bir provakatif eylem olduğuna inanmıyorum....

    Yanıtla (0) (0)
  • ferhat karasari / 19 Eylül 2020 08:54

    Hep söylerim. Hükümet olmak baska Iktidar olmak baska diye Bekir Tank bey kardesim haklisin. Ama bu memleket mezardan yönetilen bir ülke ve Dünyada esi benzeri bir ilkellik yasanan bir baska ülke varmi bilmiyorum Kamalizm bu ülkenin yürümesine tekerine Firen ve takozluk ediyor.. Kör olanlar görmüyor görselerde görmezden geliyorlar. Bizdeki azgin azinliklar kinlerinden geberiyorlar bu gidislede dahada cirkeflesecekler. Onun icin Ak pari ikdidarda degil hükümette. Tarih sahnesine cekilecek bir partiyi yanina koltuk degnegi niyetine aldiysada o ona entegre oldu. onun icin bekleyecek baska sey görülmüyor ufukta-- Bu devran hep böyle gider saniyorlar ama bu müddet zarfinda Daha cok kardesimizin basini yiyecekler. Rabim saglik ve sihhat versin sevgi deger kardesim... imtihan dünyasidayiz.. Bize zulmedenlerle burada olmasada ahirette hesaplasacagiz emin ol...selametle.. degerli kardesim... La Tahzen.....

    Yanıtla (0) (0)
  • Bekir Tank / 19 Eylül 2020 01:25

    Selam ile... Haksöz'deki dostlara ve yorum yapan sevgili okuyuculara-dostlara...
    Allah bizi razı olduğu istikamette korusun.
    Bir gözlemimi de belirtmeden geçemeyeceğim, görebildiğim kadarıyla Kemalistlerden-Atatürkçülerden "hangi hakla Kürtçe diliyle bir ödev verebilirsin?" diye sigaya çeken, kızan ve hesap soran görmedim. neredeyse hepsi aynı safta namaz kıldıklarımız. Tıpkı bu cezayı verenlerin aynı safta namaza durduklarımız oldukları gibi.
    "insanı yaşat ki devlet yaşatsın" anlayışından devleti ilahlaştırma gibi ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız.
    Diller Allah'ın birer ayeti ise, onu yaşatmak mı devleti daha gülü kılar veya yaşatmamak mı?

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Tosun / 19 Eylül 2020 01:08

    Haksöze teşekkürler...

    Bu meseleyi haber yaptığı için...

    Yanıtla (0) (0)
  • Dost acı söyler / 19 Eylül 2020 00:36

    Arkadaşlar lütfen soğukkanlı olalım. Bu muhterem Hoca’mızın verdiği ödevin akla mantığa uygun bir tarafı var mı? Üniversite vs. mevzuatına göre Öğrencilerin Kürtçe bilmek gibi bir mecburiyetleri yok. Hal böyle iken ‘istklal marşını veya gençliğe hitabeyi Kürtçeye çevirin’ diye ödev vermenin anlaşılır tarafını göremiyorum. Hani, bu arkadaş ‘Kürt diliyle eğitim istiyoruz’ gibilerden bir talepte bulunsa katılırsınız/ katılmazsınız, ama anlaşılır. Fakat buradaki durum öyle değil. Arkadaşımız -bağışlasın,ama- tam manasıyla uçmuş. Yani, sayın Bekir Tank, tankı, bulutların üzerine sürmüş.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ömer Bitlis / 18 Eylül 2020 23:24

    "Kurtuluş" savaşındaki düşman ülkelerin fransızca, ingilizce, italyanca dili ile ödev verseydi sıkıntı çıkmazdı ama beraber omuz omuza savaştığımız kürtlerin dili ile ödev verirsen çarmıha gerilirsin...
    Kim düşman, düşman kim??

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet arslan / 18 Eylül 2020 22:58

    Kürtçe vermek bölücülük ise gururla söleyyelim bölücüyüz

    Yanıtla (0) (0)
  • Faik KAYNAK / 18 Eylül 2020 20:13

    Sistemin iftiraz ettiği hoş görmediği allerji duyduğu olgudur JURTÇE d8li ve KÜRT ırkına mensubiyet ..

    Türk Milliyetçiliği üzerine bina edlimis bir rejind ve 100 senedir suregelen despotik kohnne dusunceler ..
    Siyas8npartiper lin DEMOKRAT'lık, ÖZGÜŔ' lükler uzer8ndej8 hamasi konuşmalarına asla itibar etmemek lazım gelir m.

    Ak oart8nin , MHP ile ittifakı ipe milliyetçiliğe bürünmesini g9renezden de gelemeyiz ..

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdüsselam / 18 Eylül 2020 19:13

    Hoca sözleşmeliymiş ve sözleşmeyi uzatmamışlar. Sözleşmeyi de akademik performans nedeniyle yenilememişler. Ödev konusu da dersten bağımsız tamamen keyfi.

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 18 Eylül 2020 16:16

    Ülkede kesif biçimde esen milliyetçilik rüzgarı her geçen gün biraz daha akılsız, vicdansız uygulamalara yol açıyor. Kürtçe ödev verdiği için bölücülükle suçlanan Bekir Tank İslami kimliğiyle bilinen dolayısıyla, bölücülük yapması doğal olarak imkansız biri. ama onu uzaklaştıranlar, Kürtçe'ye olan düşmanlıklarıyla belki ülkeyi, toprakları değil ama bu halkı paramparça ediyorlar.
    Bekir Hocam'a geçmiş olsun derken, ödev konusu olarak belirlediği metinleri yadırgadığımı, neden böyle ödev konuları seçtiğini anlayamadığımı da belirtmek isterim.

    Yanıtla (0) (0)