'Kürtçe eğitim' Baykal'ın kırmızı çizgisi olunca
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kürtçe eğitim konusunda hükümet çevresinden gelen bazı açıklamaları görünce dayanamadı: “Kürtçe eğitim kırmızı çizgimizdir, bunun için gelecekseniz bize gelmeyin” diyerek...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Kürtçe eğitim konusunda hükümet çevresinden gelen bazı açıklamaları görünce dayanamadı: “Kürtçe eğitim kırmızı çizgimizdir, bunun için gelecekseniz bize gelmeyin” diyerek hükümetin açılım çabalarına karşı bir çıkış yaptı. Baykal, Kürtçe seçmeli dersin giderek Kürtçe zorunlu derse dönüşeceğini ve bunun da Türkiye’nin bölünmesine giden yolun açılacağı anlamına geleceğini söyledi.
Bazı çevreler, CHP ve MHP olmadan çözüm konusunda adım atılamaz, ‘uzlaşma’ olsun diyorlar. Hükümetin CHP ve MHP ile diyalog aramasını ve uzlaşmasını öneriyorlar. Gerçekten CHP ve MHP’nin çözüme destek vermesi bu işi kolaylaştırabilir. Bu konuda sağlanabilecek bir mutabakât bu ağır ve derinlere işlemiş yaranın iyileştirilmesi için büyük bir imkân yaratabilir.
‘Kürtçe eğitim olmaz’ diyen Baykal, çözüme katkıda bulunabilir mi? Baykal’la nasıl bir uzlaşma olacaktır? Kıbrıs krizi döneminde ‘çözümsüzlük çözümdür’ diyen Denktaş ve ekibinin tavrına çok benziyor Baykal’ın çizgisi.
O yörenin gerçeğini Baykal’ın anlamadığını sanıyorum. Kürtlerin ana dili Kürtçe. Yıllarca yok saydığımız bir halkın dili Kürtçe. Kürtler yalnızca Türkiye’de yaşamıyorlar, Irak’ta Kürdistan diye bir özerk yönetim bulunuyor. İran’da ve Suriye’de de Kürtler var. Aynı komşu coğrafyalarda yaşıyorlar. Aynı tarihe sahipler.
***
‘Emperyalistler’ Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Kürdistan’ı dörde böldüler. En büyük kısım da Türkiye’de kaldı. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Kuzey Irak’taki Kürdistan yönetiminin sınırları içinde Kürtçe eğitim yapan üniversiteler var.
Türkiye’den üniversite sınavlarını kazanamayan Kürt çocuklarının bir kısmı Kürdistan’daki üniversitelere gidiyorlar, orada kendi ana dillerinde eğitim görüyorlar. Bir ilginç nokta daha: Irak’taki Kürdistan özerk bölgesinde Türkçe eğitim yapan okullar da var. Kürdistan yönetimi Türkmenlerin bu haklarına saygı gösteriyor, olanak sağlıyor.
Dünyanın bugünkü koşullarında sayıları milyonlarla ifade edilen bir halkının anadilini ‘seçmeli bir ders olarak bile kabul etmeyiz’ dediğiniz zaman, gerçeklere karşı çıkıyorsunuz demektir. Boş konuşuyorsunuz demektir. Bu tutumla uzlaşma sağlanamaz. Onunla uzlaşmak demek çözümsüzlükte ısrar anlamına gelecektir. Asıl bölünme riskini kışkırtan tutumun bu olduğunu görmeliyiz.
Yıllarca her türlü demokratik hakkı ‘bölünürüz’ diyerek baştan reddeden, tarihin en uzun ve kanlı Kürt isyanlarından birisine neden olan bu anlayışın artık gideceği bir yer kalmadı. Baykal ne yazık ki artık anlamsız bir direnişi temsil eder hale geldi.
Siz milyonlarca Kürt’e ‘Senin anadilin seçmeli ders olamaz, yoksa bölücü olursunuz’ dediğiniz an o halkın onurunu incittiğinizi anlamalısınız. Baykal’ın Diyarbakır sokaklarında dolaşmasını dilerim. Bunları orada söylediği an tamamen gerçek dışı bir şey söylediğini anlayabilir. Kendisi Diyarbakır’a gitmek istemiyorsa, o kentten veya yakın kentlerden CHP’lilerle konuşsun yine durumu anlar.
Artık yeni bir çağdayız. Kürtlerin anadilini geliştirmek ona sahip çıkmak, bu devletin görevleri arasındadır. Onlar bu ülkenin yurttaşıdır. Anadilini kullanmak onların en temel insan hakları arasındadır.
‘Kürtler isterlerse ana dillerini kullanabilirler’ diyor Baykal ve Baykal gibi düşünenler. Kürtler kuş değil ki, kendi kendilerine ötüp dursunlar. Dillerinin gelişmesini, kültürlerinin, folklorlarının gelişmesini, müziklerinin zenginleşmesini istiyorlar. Bunun için de devletin onlara bu imkânları sağlaması gerekiyor.
***
Baykal’ın Genel Sekreteri olduğu SHP, 1990 yılında hazırladığı Kürt raporunda şunları savunuyordu: “...insanların anadillerini konuşabilmeleri, öğretebilmeleri ve bu dillerde kültür etkinliğinde bulunmaları güvence altına alınmalı, bu dillerde yayın olanağı da sağlanmalı, değişik kültür ve diller için enstitüler ve araştırma birimleri kurulmalı.
Amacımız, insan unsuru sürekli önde tutularak yurttaşların etnik köken ve mezhep başkalığından ötürü horlanmadığı bir toplum düzenine ulaşmaktır.” 19 yıl önce bunları söyleyen Baykal’ın geldiği noktada ayrıca incelenmeye değer görünüyor.
Tabii Kürtçe, Kürt sorununun bir boyutu. Ancak temel boyutlarından birisi Acil sorun ise Kürt sorununun silahlardan arındırılması. Baykal Kürtçe’yi bile kabul etmeyen tutumuyla bu soruna nasıl bir çözüm üretebileceğini sanıyor. “Gelsinler teslim olsunlar, yoksa gidip tepeleyelim” diyor. 25 yıldır denenen ve iflas etmiş bir siyaseti savunmayı sürdürüyor.
Türkiye, kritik günlerden geçiyor. Kürt sorununda ciddi adımlar atılmazsa, işte o zaman Türkiye ciddi bir bölünme tehdidiyle yüz yüze gelecektir.
RADİKAL
YAZIYA YORUM KAT