Kürt sorunu nasıl tarihe karışacak
Kürt meselesini çözerek geride bırakma iddiası, Başbakan Erdoğan’ın 12 Haziran seçimleri için verdiği önemli vaatlerden biri oldu.
Erdoğan, bunu nasıl gerçekleştireceğini ise anlatmadı.
AKP’nin, “Türkiye Hazır: Hedef 2023” başlıklı 155 sayfalık seçim beyannamesinde de Kürt meselesinin çözümüne dair üstü kapalı ifadelerin dışında, ayrıntıya rastlamak mümkün değil.
2007’deki 170 sayfalık seçim beyannamesiyle karşılaştırıldığında, bu seçim beyannamesinde daha ileri ifadeler göze çarpıyor.
2007’de “Milli Güvenlik” başlığı altında ele alınan Kürt sorunu, bu defa “Demokratikleşme” başlığı altında değerlendirilmiş.
Ve sorunun adı da tam olarak konmuş; yani “Kürt sorunu”.
Sadece dört-beş sayfada yer verilen bu Türkiye’nin en önemli sorununda AKP’nin “terör ve güvenlik” merkezli bakış açısından uzaklaştığı fark ediliyor.
Demokratik açılımı “tasfiye” olarak niteleyen İmralı-PKK-BDP cephesine de, bu beyannamede üstü kapalı göndermeler dikkat çekiyor: “Uzun süredir belki de ilk kez, bu yakıcı sorunun karşılıklı anlayış ve diyalogla çözülebileceğine dair toplumda bir umut ve beklenti belirmiştir. (...) Terör demokrasinin ve özgürlüklerin düşmanıdır. Şiddetin hâkim olduğu yerde sözün değeri yoktur. AK Parti olarak, terör ve şiddetin yerine herkesin her şeyi konuşabildiği, birbirine hakaret etmeden ve birbirinin varlığını ortadan kaldırmaya çalışmadan görüşlerini rahatlıkla açıklayabildiği ve bunun için yasal sınırlar içinde örgütlenebildiği bir demokratik ortamı savunuyoruz.”
Bu satırlarda meselenin çözümüne ilişkin bir kararlılık sezilse de seçim beyannamesi, Kürt sorununun nasıl çözüleceği hususunda seçmeni açıklıkla bilgilendirmekten uzaktır.
Başbakan’ın seçim vaatlerini açıkladığı toplantıda Kürt sorununu yeterince öne çıkarmaması ve 155 sayfa tutan seçim beyannamesinde de bu meseleyle ilgili bir paket programa yer verilmemesi, kamuoyunda yüksek sesli eleştirilere neden oldu.
Bu bir ölçü olabilir mi, emin değilim. Zira 2007’deki seçim beyannamesinde Kürt meselesinin adı bile anılmamasına rağmen, önemli adımlar atılmıştı.
Fakat yine de bazı sorunlar var.
AKP’nin üçüncü iktidar döneminde bile Kürt çözümünü programında hâlâ açıkça sunamıyor olması, bence önemli bir sorun.
Partilerin, liderlerin seçim öncesi “ince hesapları” olabilir.
Kürt sorunu siyasi riski en yüksek bir konudur; kartları gizli tutmak gerekebilir; bu bir yere kadar anlaşılır.
Türk halkının ikna olmadığı bir çözümü, AKP’nin de savunamayacağını biliyoruz.
Bu durumda, Kürt çözümünü meydanlarda halka sunmayan bir partinin iktidara geldikten sonra atacağı adımlara nasıl meşruluk kazandıracağı sorusu akla geliyor.
Seçimlerde oy kaybetme korkusuyla programını halka açıklamaktan çekinen bir parti, seçimlerden sonra halkı nasıl ikna etmeyi düşünüyor?
Toplumdan veya değişik çevrelerden yükselen itirazları yatıştırmakta zorlanmaz mı?
Daha önemli bir soru daha: Başbakan’ın aklındaki Kürt çözümünü etrafında bilen var mı?
En yakın çalışma arkadaşları, kurmayları, partinin ileri gelenleri biliyorlar mı bu meselenin nasıl tarih olacağını?
Başbakan’ın konuşmaları ile seçim beyannamesinde benim için dikkat çeken yan, kullanılan üstü kapalı üsluptur.
Bu bana, sorunun çözümünde izlenecek yola dair de bir fikir veriyor.
Çok ketum görünen, ayrıntı vermekten kaçınan Başbakan’ın aklındaki çözüm sanırım, bu meseleyi -en azından işin silahlı bölümünü-, üstü kapalı yöntemlerle, kamuoyuna kapalı görüşmelerle halletmek yönünde.
İngiltere ve İspanya’da hükümetler, barış için işe silahlı örgütlerle kamuoyuna kapalı görüşmeler yapmakla başladılar.
Türkiye, bu açıdan bakıldığında belki de daha şanslı. Silahlı isyanın lideri, tutuklu ve hâlâ örgütü adına konuşabilecek güçte.
Aslına bakıldığında, görüşmeler zaten başlamış durumda.
Çok yol alınmasa bile, seçimler öncesi silahların konuşuyor olmaması bile önemli bir gelişme olarak görülmelidir.
AKP’nin seçimlerden sonraki ümidi de İmralı’yla yapılan görüşmelerde isyanı sona erdirebilmek. Seçim beyannamesindeki şu sözler sanki tam da bu durumu tarif ediyor: “Sorunun çözümüne yönelik radikal adımları ancak ve ancak tek başına iktidar olan, milletin teveccühünü kazanmış, milletdevlet kaynaşmasını sağlamış ve Türkiye partisi olan Ak Parti atabilir.”
Bu satırlardan anlaşılan AKP’nin Kürt sorununda radikal adımları atması için AKP’nin Meclis’te büyük bir çoğunluğu (vekil sayısını 330’un üstünde çıkmak) sağlaması gerekiyor. Millete bu sözü verdiler bir kere. İktidarlarının üçüncü döneminde de Kürt sorunu tarihe karışmazsa, bu kez kendileri tarih olmaktan kurtulamaz.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT