Kürt Sorunu Forumu Değerlendirmesi
Özgür-Der'in 24-25 Temmuz tarihlerinde yaptığı Kürt Sorunu Forumu bölgede ilk olması, ayrıca ilk kez Kürdistan'ın diğer parçalarından katılımcıların da iştirak etmesi yönüyle oldukça önemli ve kayda değer bir programdı.
Forum dört oturuma ayrılmış ve her oturumda ayrı başlıkların tartışılması planlanmıştı. "Sistem Değerlendirmesi ve Kürt Sorununa Tarihsel Bakış" başlıklı ilk oturumda Kürt sorununun tarihsel kökenleri, onu doğuran sistem ve sorunun milliyetçilikler ile ilişkisinin tartışılması amaçlanıyordu. Sorunu doğru tanımlamak, kökenlerini ve nedenlerini doğru belirlemek bir yönüyle işin aslını oluşturuyordu çünkü.
İkinci oturum olan "Kürt Sorununa Aktüel Bakış" ile Kürt sorununun güncel handikaplarının değerlendirmesi hedefleniyordu. Bu bağlamda PKK, çatışmalar, açılım ve AK Parti, giderek daha bir ete kemiğe bürünen Kürt milliyetçiliği gibi konuların İslami bakış açısıyla masaya yatırılması planlanmıştı.
Üçüncü oturum "İran, Irak ve Suriye'de Kürt Sorununun Bugünü ve Yarını" başlığını taşıyordu. Bu oturumun amacı Kürt sorununun bu yerlerdeki durumunu, Kürtlerin yarınını ve gelinen noktada Türkiye'deki Kürt sorunu ile irtibatını tartışmaktı.
"Kürt Sorununa İslami Çözüm" başlıklı son oturumda ise Müslümanların Kürt sorununa ne gibi çözüm önerileri sunduğunu, İslam'ın bu soruna yaklaşımını ve Müslümanlara ne tür bir sorumluluk yüklediğini tartışmak amaçlanıyordu.
Tüm bu başlıklar elbette Müslümanca yaklaşımla tartışılacağından konuşmacılar da buna uygun seçildi. Bu amaçla kahir ekseriyeti Kürt illerinden olmak Türkiye'den bilinen şahsiyetleri ve yaygın camialardan isimleri çağırdık. Bunun dışında Kürdistan'ın diğer parçalarından etkili isimleri de çağırmayı ihmal etmedik. Forumda konuşmacılara bakıldığında iki camianın burada temsil edilmediği görülecektir. Bunlar Zehra/Nûbihar ile Ayder camiasıdır. Her iki camianın da katılarak görüşlerini sunmalarını çok arzuladık ancak ısrarlarımıza rağmen her iki camiadan da talep ettiğimiz konuşmacılar katılmayı kabul etmediler. Elbette bu iki camia dışında zaman darlığından dolayı ya da gözümüzden kaçması nedeniyle yer veremediğimiz kişi ve çevreler de oldu.
Bu noktada çağrılan bazı çevre ve kişilerin niçin çağrıldığı veya bazı kişilerin veya camiaların niçin çağrılmadığı, aynı şekilde camiaların niceliklerine göre temsil edilmesi ya da forumun Özgür-Der tarafından değil de ortak bir platformla yapılması gerektiği şeklindeki itiraz ve tartışmaların yerine forumun içerik ve niteliğini tartışmanın daha faydalı olacağını belirtmek gerekir. Ancak forumu düzenleyen kurumun tasarruf hakkını göz önünde tutmayan bu tarz değerlendirmelerin de indiliğinin altını çizmek gerekir. Dileyen yeni forumlar düzenleyerek bu eksik ve zaaf olarak değerlendirilen hususları tamamlayabilir.
Sonuç itibariyle bu forum Müslümanların Kürt sorunundaki eğilimlerinin ve yaklaşım farklarının ortaya konacağı bir vasat olacaktı ve öyle de oldu.
Forumun Ortaya Çıkardığı Düşündürücü Zihni Tablo
Tahmin edildiği gibi Kürt sorunu konusundaki farklı algı ve anlayışların öne çıktığı bir forum oldu. Ancak eski forumlarla kıyaslandığında zaman içinde bu kez zihni anlamda makasın fazlasıyla açıldığı görülüyor. Eleştirilerde dozun kaçtığı, itirazında haklı da olsa papaza kızıp oruç bozmanın öne çıktığı görüldü. Diğer yandan forumda eleştirilere cevap verme telaşı da kimi zaman Müslümanların günahını yüklenmeye kadar vardı. Tabii bu arada yer yer sorunun özünden uzaklaşıldı.
Forumda öne çıkan noktaları şöyle sıralayabiliriz:
Zihinsel donanım eksikliği
Forumda göze batan en önemli şey belki de bu denli gündemde olmasına karşın bu konuda en duyarlı olan kişiler dahil olmak üzere (ve belki de onların temsil ettiği kesimlerin) kafa karışıklıkları ve zihinsel yetersizlikleriydi. Konuşmacıların bir kısmının sorunu ele alış şekli hakim popüler görüşlerin bir yansımasıydı ve tepkiselliğin izlerini taşıyordu. Konuyla ilgili doktriner bir çalışma yapılmadığı göze çarpıyordu. Kavramlar savruk ve öylesine kullanılıyor, kimi zaman liberal söylemin, kimi zaman PKK'nin, kimi zaman da soft milliyetçi söylemin kara sularına giriliyordu. Özellikle İslami kesimin Kürt ayağında milliyetçi dilin sorgulanmaksızın sahiplenildiği bariz bir şekilde görülüyordu. Bu konuda bizim anlam dünyamıza ait olamayan argümanların rahatça kullanılışı; bu hususlarda teorik okumaların yeterince yapılmadığını veya en azından İslami kriterler bakımından bir değerlendirmeye tabi tutulmadığını gösteriyor. Forum Müslümanlar arasında ortak bir kavramsal çerçevenin yokluğunu da ortaya çıkarmış oldu.
Kur'anî ölçüden kaçış ve istişare zaafı
Bu karmaşaya bir de İslami söylemden bilinçli kaçışı da ekleyince durum biraz daha vahimleşiyor. Özellikle İslami süzgecin devre dışı kaldığı/bırakıldığı bu tarz konuşmalarda basiretlerde zihinsel bir kataraktlaşmanın yaşandığı görülüyor.
Müslümanların güncel sorunlarla ilgili Kur'anî bir fıkıh oluşturma geleneğinden yoksun olmalarının neden olduğu zaaf Kürt soruna da yansıyor. Sorunu Kur'an'dan kalkarak tanımlama, çözümü Kur'an'ın süzgecinden geçirme ve Kur'an'dan mülhem özgün çözümler üretme çabası ve sorunu oturttuğumuz kavramsal çerçeveyi Kur'an'a arzetme noktasındaki problem bu genel zaafın bir sonucu.
İzah etmeye çalıştığımız bu olumsuz durumun temel nedenlerinden biri de hiç kuşkusuz istişare eksikliği. Kürt sorunu herkesimin belli ölçülerde gündeminde olmasına rağmen bu kesimler nitelikli çalıştaylar ve benzeri istişari ortamlar oluşturarak sorunu kendi aralarında tartışmadılar. Geniş ya da dar katılımlı istişare çalışmalarına duyulan ihtiyaç bu forumla bir kez daha ortaya çıkmış oldu. İstişare kurumu, birbirimizi uyarmak, hakkı ve sabrı tavsiye etmek, birikimlerden faydalanmak ve benzeri faydaları bizlere sunması nedeniyle hayati bir kurumdur.
Ortak dil sorunu
Forumda gerek sözü edilen Kur'an'a arz ve istişarenin yokluğundan, gerekse de cari literatüre hakim olunmayışından dolayı ortak bir dil tutturulamadı. Oysa sorun belli, çözüm de belliydi ancak bunun ifade ediliş biçimleri arasında oldukça farklar vardı. Kullanılan kavramlar, çözümde kalkış noktaları ve bunların dile getiriliş biçimi itibariyle Müslümanlar savruk bir görüntü çizdi. Mesela milliyetçi tarih üretiminin verileri rahatça kullanıldı. Kürtlerin tarihinin bilmem kaç bin yıllık olduğu, tarihte kimlerin Kürt olduğu şeklinde barizleşen milliyetçi söylem öne çıktı. Bu konuda literatüre liberal milliyetçi söylemin hakim olması Müslümanların zihinsel bir eksen kayması yaşadığının da göstergesiydi.
Eleştirinin dozu kaçırıldı
Konuşmacıların Müslümanlara yönelik eleştirilerinin dozu öylesine kaçtı ki genellemelerin insafsızlığı söylemi kuşattı. Özeleştiri yerine "eleştiri" kavramını özellikle kullanıyorum çünkü içerden bir bakışla değil dışarıda durularak eleştiri yapılıyordu. Eleştirilerin merkezine oturtulan Müslümanların Kürt sorununa ilgisizliğinin tarihsel, konjonktürel ve yapısal nedenleri dikkate alınmadan ve istisnalar dile getirilmeden genellemeler yapılması ve dili kuşatan suçlayıcı/itham edici tarz özeleştiriden çok dışarıdan bir suçlama biçimini aldı. Yer yer kantarın topuzu kaçıyor ve "Müslüman Türkler" önemli ölçüde suçlamaların merkezine konuyordu. Bu arada Kürtler dışındaki tüm etnik gruplar da Türkler tanımı içine sokuluyordu. Dildeki özensizlik bu noktada da kendini acı bir şekilde hissettirdi.
Ayrıca Kürt sorununda son derece duyarlı davranan, kitap, makale, konferanslarıyla örneklik oluşturan, defalarca yargılanan, bu uğurda hapis cezaları alan ve (o anda konuşmacıların karşısında oturan) Mehmet Pamak gibi kişiler ile Özgür-Der, Mazlumder ve İlkav gibi kurumların örneklikleri görmezden gelinmemeliydi.
Tepkisel konuşmalar özden uzaklaştırdı
Bir yandan özeleştiri adı altında Müslümanlara mevzi kaybettirici ve Türk – Kürt ayrımını derinleştirici bir söylemin tutturulması diğer yandan da buna cevap niteliğinde savunmaların yapılması konunun özünden uzaklaşılmasına yol açtı. Eleştirilerin ağırlığı her ne kadar cevap vermeyi haklı kılsa da bunun yer yer haklı eleştirileri de yok sayıcı ve bu konuda eleştiriyi hak eden duyarsız Müslümanların günahını yüklenici bir söyleme dönüşmesi diğer bir handikaptı. Ancak bu yanlışta –tekrar edecek olursak- eleştirinin haksız boyutlara ulaşması, genellemelerin yapılması ve ağır suçlayıcı tarzda olmasının etkisi çoktu.
İmama kızıp camiyi terk etmek
İstişari ortamlardan yoksunluk, bu forum gibi ortamlarda eteklerdeki tüm taşların dökülmesine yol açıyor. Hikmet de doğal olarak ıskalanmış oluyor. Ancak dozunda kalmak kaydıyla bu ortamlar Müslümanların istişare ihtiyacını karşılamalı ve özeleştiri sınırları içinde değerlendirmelerin yapılmasını gerekli kılmalı. Ancak bu yapılırken kardeşliği zedeleyici itham ve ifadelerden kaçınılması da bir zorunluluk.
Diğer yandan Müslümanları eleştirmek, yapılanları yanlış, eksik ve yetersiz bulmak İslami iddiaların terkine, İslami kavramlardan kaçınılmasına neden olmamalı. İslami kesimi eleştirmek İslam'ı çözüm denkleminin dışına çıkarmaya varmamalı. Son zamanlarda öne çıkan Kürt sorununu İslami bağlam dışında tartışma eğilimi forumda da kendini yer yer gösterdi. Müslümanların eksiklikleri ve yanlışları nedeniyle ümmet ve kardeşlik söyleminin devre dışı bırakılması doğru değildi. Aynı şekilde kardeşlik ve ümmet söyleminin içinin boşaltılması ve sistemi tahkim etmenin aracı kılınması şeklindeki bizim de sık sık dillendirdiğimiz yanlışlardan hareketle İslam kardeşliği ve ümmet kavramlarını dışlayan, suçlayan bir tavrın Müslümanlar için bir eksen kayması anlamına geldiği görülmelidir.
Dinleyicilere de sirayet eden kafa karışıklığı
Yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi foruma ileri düzeyde bir kafa karışıklığı hâkimdi. Bu zihinsel karmaşa forumu izleyen aydınlarda da görülüyordu. Mesela izlenimlerini yazan ve entelektüel birikimiyle öne çıkan münevver kardeşlerimizden biri, forumda iki zıt fikri ifade eden Ahmet Yıldız ile Kadri Yıldırım'ı en çok beğendiği isimler arasında bir arada sayabiliyordu.
Seyircilerin de zıt fikirleri aynı iştahla alkışlaması, sorunun sadece aydınlarda ve öncülerde olmadığı, kafa karışıklığının ilgili halk kitlelerine de sirayet ettiği gerçeğini ortaya koyuyordu.
Forum gösterdi ki İslami toplum, Kürt sorunu konusunda ciddi bir bilinç bölünmesi, fikirsel şizofreni yaşıyor. Bu vahameti ortaya çıkarması belki de bu forumun en faydalı işlevi olmuştur.
Sonuç Bildirgesi
Forum sonrası konuşmacıların asgari müştereklerde buluşabilmesi zor olanı kolaylaştırdı ve bu tür forumlarda pek gerçekleştirilemeyen bir sonuç bildirgesi yayınlanmak mümkün oldu.
Sonuç bildirgesi çok aceleye gelmesinden dolayı şüphesiz eksiklikleri barındırıyor ancak İslami kesimin bu bağlamdaki ilk bildirgesi olması ve somut birçok hususu içermesi bakımından tarihi bir nitelik taşıyor. Sağcı muhafazakar zindanın yerle bir edildiği bu bildirge tüm eksikliklerine rağmen tabir yerindeyse bir manifesto olarak adlandırılmayı hak ediyor.
Sonuç bildirgesine yönelik öne çıkan eleştirilerden biri, bildirgede İslami vurguların eksikliği şeklinde. Bizce de Müslümanların bildirgesi İslami vurgular ve atıflar taşımalıdır. Ancak taşımaması onun seküler ya da gayri İslami bir metin olduğu anlamına gelmez. Onu İslami kılan hiç şüphesiz Müslüman bir zihnin ürünü olması ve Müslümanların düşüncesini yansıtmasıdır. Ayrıca bildirgede hiçbir maddenin İslam'a aykırılığı iddia edilemez. İslami vurguların yetersizliği sorununa gelince onun nedeni yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız tabolodan zaten anlaşılıyor olmalı.
Ayrıca sonuç bildirgesinin Özgür-Der tarafından hazırlanıp yayınlandığı ve onun düşüncelerini yansıttığı şeklinde yanlış bir kanaat de yapılan yorumlarda göze çarpıyor. Tekrar izah edelim ki sonuç bildirgesi katılanların asgari müştereklerini ve dil olarak da katılanların dilsel ortalamasını ifade ediyor. Katılımcıların itiraz ettiği maddeleri içermiyor ancak her katılımcının tüm taleplerini de içermiyor. Üzerinde uzlaşılan asgari bir metin olarak anlaşılmalı.
Sonuç olarak;
Yukarıdaki değerlendirmeler kimseyi itham etmek için değil forumdan ders çıkarmak amacıyla yapıldı. O nedenle konuşmacıların isimleri üzerinden değerlendirmeler yapılmadı; istisnai durumlar öne çıkarılmadı.
Belli ki Müslümanlar arasındaki istişaresizlik yukarıdaki tabloyu görmemizi engelliyordu. Bu olumsuz tabloyu gözümüze sokarcasına ortaya koyması bile forumun önemini gösteriyor. Forum, sorunu nitelikli ortamlarda istişare etmenin ve ortak bir dilin vasatını kurmanın gerekliliğini bize göstermiş oldu.
Önemli olan bu tablodan dersler çıkarabilmek. Ortaya çıkan sonuçlardan biri hiç şüphesiz Müslümanların Kürt sorunu karşısında daha fazla somut sorumluluklar üstlenmesi gerektiği. Şu an ki örgütlülükleri, güçleri ve imkanları bu sorumluluğu yüklenmeyi zorunlu kılıyor. Nitekim zulüm karşısında kalben buğzun ötesine geçmenin vakti çoktan geçti. Somut sorumluluklarımızı hatırlatması bakımından forumun katkıları yadsınamaz.
Forum Kürdistan'ın her bölgesinden Müslüman aydını bir araya getirmesi bakımından da önemliydi. Kürdistan'da bir ilk olması da ayrıca onu önemli kılıyordu. Bunu bir başlangıç olarak kabul etmek gerekiyor. Bu konuda bir boşluğu doldurmuş oldu.
Bugüne dek Kürtlerin hak talepleri hep PKK propagandası olarak algılandı veya kasıtlı olarak öyle yansıtıldı. Bağımsız İslami camianın tespit ve talepleri, Kürtlerin ortak taleplerini vurgulaması açısından ve her talebin PKK propagandası olarak değerlendirilmesini engellemesi bakımından da önemli. Bu sadece devletin/hükümetin algısını değil milliyetçi reflekslere şartlandırılmış Türkiye kamuoyunun algısını değiştirme imkanı açısından da bir işlev görmüş olacaktır.
Aynı şekilde İslami kavramların ve önermelerin tekrar değerlendirilmesinin, kullanılan dilin ve söylemin masaya yatırılmasının zorunluluğu da ortaya çıktı. Kardeşlikten ümmete İslami kavramların toplumsala ve siyasaya somut yansımalarının neler olacağı da konuşulmalı artık.
Müslüman camiaların birbirlerini sorumluluğa davet etmenin ve eleştiri yağmuruna tutmanın ötesine geçerek herkesin gücü nispetinde sorumluluk alması somut işlerin ortaya çıkması ve Müslümanların gücünü zayi etmemesi bakımından hayatidir.
Müslümanlara kızıp İslam'ı çözüm denkleminin dışına atmanın yanlışlığı da fark edilmelidir. Tepkisellikten uzak bir şekilde sunulan tebliğlerin yeniden gözden geçirilerek yeni bir aşamaya geçilmesi için zemin oluşturulması gerekiyor.
Forumun Kürt sorununa çözümde bir aşama ve Müslümanların kaynaşmasına vesile olması duasıyla..
YAZIYA YORUM KAT