1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Kürt siyasetinin demokrasi sınavı
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt siyasetinin demokrasi sınavı

06 Ocak 2010 Çarşamba 14:21A+A-

Açılım konusunun tartışılma biçimi Türkiye'yi fazlasıyla anlatan bir tablo çıkardı ortaya. Açılımın gündeme geldiği günden bu yana, bu meselede kimin ne tavır aldığına bakılsa sınıfta kalanların, devamsızlık yapanların, mızıkçı olanların kimler olduğu görülür; Kemalistler, milliyetçiler ve Kürt siyasetçiler.

Hadi ilk ikisi muhalefet pozisyonu ve AKP alerjisinden dolayı anlaşılır, ya Kürt siyasetinin itirazı? Bu itiraz haklı olarak pek çok kişiyi şaşırttı. Memleketin batısı 'Kürtlere niye hak veriliyor, zaten ayrımız gayrımız yok!' düşüncesiyle ayaklanmışken, Kürt siyasetinin kitlesini sokağa dökerek açılıma savaş açması sadece sokaktaki adamı değil entelektüelleri de şaşırttı.

Bu şaşkınlığı en doğru yorumlayanlardan biri Etyen Mahçupyan oldu. Ve haklı bir tartışma başlattı. Mahçupyan DTP'nin kapatılmasını, Öcalan'ın 17 santim daralan hücresi nedeniyle yapılan sokak eylemlerini ve Reşadiye saldırısını referans alarak, PKK'nın derdinin çözüm ve barış değil, iktidar olduğunu ifade etti. Adalet ve barış isteyenlerin, adalet ve barış hedefini anlamsız ve imkânsız kılacak bir siyasetin parçası haline geldiğini öne sürdü. Özetle Kürtlerin adalete ve barışa sonuna kadar layık olduklarını ancak Kürt siyasetinin ne adalete ne de barışa layık olmadığını cesaretle dillendirebildi. Son gelişmelerin ışığında, Kürtlerin bir 28 Şubat'ı olabilecek mi, diye sordu.

Mahçupyan'ın tartışmayı doğru bir zemine taşıdığını düşünüyorum. Çünkü yapılan pek çok değerlendirmede Kürtler ve Kürt siyaseti birlikte ve çoğunlukla eşanlamlı kullanılıyor. Bu açıdan Kürtler ve Kürt siyaseti diye iki ayrı kavram kullanılması, meseleyi daha doğru okumak için, anlamlı ve sağlıklı bir zemin oluşturabilir.

Konuya bağımsız bir perspektiften bakanlar şunu bilir; Kürt siyaseti demokrasi mücadelesi verirken, demokratik bazı argümanları kullansa da, çoğunlukla demokratik olmayan mekanizmalar üretti. PKK, şiddeti sadece devlet ile mücadelede bir yöntem olarak değil, aynı zamanda Kürt siyasetine karşı da kullandı. Bunun, bugün göze batmaya başlaması siyaset zemininin değişmeye başlaması ile ilgili. Hem Kürt siyasetinin hem de PKK'ya yakınlık duyan Türk solunun yıllarca bu mekanizmaya eleştiri getirmemesi, mücadele zemininin demokratik olmaması ile ilgiliydi. Haliyle, tek ses veren, tek fikre yaslanan Kürt siyaseti, devlet ile mücadelede bir amaç oldu. Oysa bugün zemin değişmek üzere. Demokratik açılım ile yapılmak istenen Kürt sorununu bir günde bitirmek değil, tartışılmasını demokratik bir zemine çekmek. Yani tartışmanın zeminini poligon olmaktan çıkararak bir tanışma ve uzlaşma sağlamak.

Tam da bu nedenle bugüne kadar görünmeyen Kürt siyasetindeki bu anti demokratik tavır bugün ciddi bir sorun haline geliyor. Çünkü Kürt sorununun demokratik bir zemine çekilmesi, Kürt siyaseti ve siyasetçilerinin de kendiliğinden demokratik bir zihniyete geçeceğini göstermez. Hatta bu, bir ihtimal olarak bile zayıf. Çünkü şiddet ve şiddetin ürettiği mekanizmalar buna engel. Yani şiddeti başından itibaren siyasette bir araç olarak öneren düşünceden doğan mekanizmalar bu zeminde demokratik siyaset yapmaya engel.

Burada şunu da gözden kaçırmamak gerekir; Kürt siyasetinin yarattığı bu mekanizmaları sorgulanamaz hale getiren sadece PKK'nın tabanı değil. Buna meşruiyet kazandıran Türk sol aydınların tavrı da bir etken.

80 sonrası Türk solu; ağır bir yenilgiye uğramış, devlete karşı 'her şey mubah' diye düşünen bir sol.

Bu anlamda Mahçupyan'ın Kürt siyasetindeki demokratik olmayan zihniyeti eleştirmesi doğru olsa da, Kürt siyasetini Türk solundan ayrı bir kategori olarak düşünmemesi gerekirdi. Evet Kürt siyaseti ve Türk solu arasında kitlesel bir örtüşme yok ama zihinsel bir birleşme olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Çünkü Kürt siyasetindeki temel mekanizmaları belirleyen argümanlar Türk solunun argümanları. PKK özetle Kürt meselesine giydirilen sol argümanlar demek.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT