1. YAZARLAR

  2. Kurtuluş Tayiz

  3. Kürt politikasını gözden geçirme zamanı
Kurtuluş Tayiz

Kurtuluş Tayiz

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt politikasını gözden geçirme zamanı

14 Haziran 2011 Salı 21:09A+A-

Doğu ve Güneydoğu’da yedi ilde birinci olan, 2007 seçimlerine oranla oylarını kayda değer oranda arttırarak Meclis’e 36 milletvekili gönderen BDP, bu seçim başarısıyla AKP’yi Kürt politikasını yeniden gözden geçirmek zorunda bıraktı. Bu seçim sonuçları, bence ilk defa bu kadar net bir şekilde, Kürt sorununun bütün taraflarını, kesimlerini hesaba katmadan bu meselenin çözülemeyeceğini ortaya koydu.

BDP’nin yürüttüğü seçim kampanyasını hatırlayalım. Taraf‘ın 25 Mayıs 2011 tarihli sürmanşetinde bunun çarpıcı bir örneği yer alıyor. Diyarbakır adayı Leyla Zana seslendiği seçmenlerden “gerilla”için oy vermelerini istiyor. Seçimlerden önce Diyarbakır, Batman ve Van’da BDP’nin seçim etkinliklerini yakından izleme fırsatı bulmuştum. Seçim mitinglerine, adayların konuşmalarına, seçilen müzik ve propaganda afişlerine -hiç gizlemeye saklamaya gerek bile duymadan- damgasını vuran dağdaki silahlı güçler ve İmralı’da yatan Abdullah Öcalan oldu.

2007’deki genel seçimleri de hatırlıyorum. O zaman bugünün BDP’sinin yerini tutan DTP’nin desteklediği bağımsız adaylarla seçimlere girildi. DTP, o seçimlerde bugünkü gibi, bu kadar açıktan kendisini Kandil ve Öcalan ile özdeşleştirmemişti. Kürt siyasi hareketi, dağıyla ve düz ovasıyla ilk defa bu seçimlerde, bu kadar çok birleşti; dağ, ovayla arasındaki mesafeyi bir anda kapattı.

Bunda AKP’nin 2009’da başlattığı demokratik açılımın önemli etkisi oldu. Demokratik çözüm sürecinden dışlandığını düşünen ve tasfiye edilmek istendiğini savunan Kandil ve İmralı, buna yasal Kürt siyasetiyle arasındaki mesafeyi kaldırarak karşılık verdi. Bu çıkış, Kürt siyasetçilerin toplu tutuklanma furyasıyla karşı karşıya kaldığı KCK operasyonlarına da bir cevaptı aynı zamanda. Kürt hareketi ilk defa bu seçimlerde bu kadar net bir seçim hedefi önüne koydu; “Demokratik özerkliği” referanduma sunma iddiasıyla halktan oy istedi.

BDP’nin sandık başarısını, yukarıda değindiğim hususları gözardı ederek değerlendirmek mümkün değil. Hükümet ortaya çıkan bu tabloyu soğukkanlılıkla değerlendirmek ve adımlarını buna göre atmak zorunda. Fakat bu durum hükümetin silahlı tehdide boyun eğmesi anlamına gelmiyor. Askere karşı dik durmayı başaran Başbakan Erdoğan’ın, Kandil’in veya İmralı’nın tehditlerine teslim olmasını beklemek, bence saflık olur. Ancak aynı biçimde Erdoğan’ın, düz ovayı dağ ve İmralı’dan ayrı değerlendirerek, onları dışlayarak Kürt çözümüne yönelmesi de gerçekçi olmaz. Kürt silahlı hareketinin silah kozu nasıl ki Kürt meselesini her geçen gün daha kanlı bir sorun haline getiriyorsa, hükümetin, dağı ve İmralı’yı gözden çıkararak “çözüme” yönelmesi de aynı biçimde, bu sorunun şiddetle bağını sürmesine meşruluk kazandırıyor. O halde bu meselenin bütün taraflarını, yerlerine ve konumlarına göre, Türkiye gerçeğini de inkâr etmeden çözümün bir parçası olarak ele almak gerekiyor.

AKP’nin seçim zaferi, Başbakan Erdoğan’a Kürt meselesini artık Türkiye’nin gündeminden çıkarma yetkisi ve gücünü vermiştir. Seçim gecesi balkon konuşmasında Erdoğan’ın, Kürt meselesine ilişkin mesajları umut vericidir. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini tekrar canlandıracak yeni bir anayasa sözü ile demokratik açılımın devam edeceğine dair ifadeleri, önemlidir. Ancak bu kez Türkiye’nin sözde değil özde bir demokratik açılıma ihtiyacı var. Hükümet vakit yitirmeksizin açılıma kaldığı yerden devam etmeli; ama bu kez kimseyi dışlamadan, diyalog ve uzlaşma ile yola çıkma şartıyla...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT