Kürt meselesinde özeleştiri zamanı
On yıl kadar yurtdışında yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönen Kürt kökenli solcu arkadaşımla Kürt meselesinin son tezahürleri üzerine yazışıyoruz. O gözlem ve düşüncelerini dile getirirken, döndüğünde Türk toplumunun fazlasıyla ırkçılaştığı gibi bir tesbitine de yer veriyor. “Siyasi bir sorun olan Kürt meselesi artık iyice ‘sosyal’ bir sorun halini almış. Görünmüyor gözlerimize, ya da fazlasıyla kanıksamış gibiyiz, ama toplumun hücrelerinde derin gizli yaralar açılmış. Yaşım kırk beş, tam otuz yıldır devrimciyim. Bir Kürt olarak hep, Türkiye’de birlik içinde yaşamanın mümkün ve tek şansımız olduğuna inandım. Ama... İlk kez, son birkaç aydır... (...) Çocuk mutlu bir ailede büyüdüğünde sorun olmayabilir. Ama sonradan aile içinde çatışma çıktığında, o çocuk, ağabeyinin küçükken ona vurduğu tokatları öyle hatırlar ki, bir daha ona ısınması mümkün olmaz. Kürtler o hale geliyor.”
Bu toprakların İslami mirasını saygıyla ve itinayla sahiplenen bir yazar olan arkadaşım, türlü örneklerle İslamcıların, uzun zaman Kürtlerin yaşadıkları Kürtlüklerinden ileri gelen acıları görmediklerini anlatan ifadelere de yer veriyor bir mesajında. Ardından, “Aile içi mesele olduğu için değil, onları ciddiye almadıkları için”, diye de ekliyor.
Gönül umduğuna küsermiş. Türk dünyaya “her zamankinden daha Türk”, Kürt de buna nispeten “daha da Kürt” olduğu varsayılan bir açıdan bakmaya başlamışsa, kendilerini tanımlarken kan bağını başlıca kardeşlik sebebi olarak öne çıkartmayan İslamcılar yapıcı bir rol üstlenmeliydi. Bireysel veya toplumsal yargılarında adalet ve hakkaniyeti önceleyen İslamcı teoride devlete, düzene, iktidara ele geçirme ya da intikam veya ebedî bir iktidar arzusuyla yaklaşmayabilecek, vatandaşını birinci ikinci sınıf diye ayırmayabilecek bir bakış açısına sahip olmalı. Ayrıca “İslamcı” ne Kürt kökene göndermede bulunur, ne de Türk.
Gelgelelim zaman zaman İslami gelenekten gelen hükümetin dili, sorunu üreten ideolojinin karakteristik kelimeleri tarafından karıştırılıyor. Muhalefet partileri tarafında ise şiddeti daha aşırı şiddetle çözme planında en küçük bir değişiklik yok.
İslamcılar, kendilerinden beklenen barış ve kardeşlik yönünde çözüm üretme misyonunu lâyıkıyla yerine getirebildiler mi? Bu soru son zamanlarda İslami kesimde daha belirgin bir açıklıkla dillendiriliyor. Müfit Yüksel yenilerde www.dunyabulteni.net’te yayınlanan Yusuf Ziya Gökçek’le söyleşisinde Kürt meselesinin barışçıl yollarla çözümünün engellenmesinde, din eksenli kimliğin tersine dönmesinin etkilerini irdeliyordu. Yüksel’e göre bölge gerçeklerinden çok uzakta kalan yapılanmalarıyla İslamcılar, enerjilerini yanlış yollarda tüketmişlerdir. Marksist kimlikli PKK öncülüğünde seküler aydınların inisiyatifi ele alması ise akan kanların durmasını amaçlayan bir aşama olmaktan uzaktır.
İslami kesimin Kürt meselesini algılama biçimi, bu alandaki söylemleriyle eylemleri arasındaki uçuruma sebep olan saikların açıklık kazanması ciddi bir özeleştiriyle mümkün. Vadi Yayınları geçen yıl Aslan Değirmenci editörlüğünde hazırladığı Kürt Sorununda Yeni Dönem isimli edisyon kitapta bu yönde bir çaba ortaya koymuştu. Kitabın özü, yazarlar arasında bulunan müzisyen Selçuk Küpçük’ün tesbitleri bağlamında şu soruda özetlenebilir: “Kadim kardeşlik bilincinin modern zamanlara açımlanan yeni söylemleri tekrar nasıl inşa edilebilir?
Geçen hafta içinde yayımlanan TOKAD, Özgür Eğitim-Sen, Tasfiye Dergisi ve Özgür Yazarlar Birliği’nin imzasını taşıyan çağrı metni ise Kürt sorununun çözümlenmesine dönük çabaların statükocu komploların yanı sıra İslami kesimin çözümleme kusurları nedeniyle de sönümlendirilmesine dönük bir kaygının altını çiziyor. “Vahyin adil şahitleri olarak adalet temelinde bir çözüm için harekete geçilmelidir. Kaybettiğimiz sadece zaman değil. Bugün Kürt sorununun tüm taraflarına somut uyarı ve taleplerle seslenmez, çözüme dönük somut tekliflerde bulunmaz ve haklı taleplerin ısrarcı takipçileri olmazsak, yarın ortaya çıkacak tablodaki sorumluluğumuzun büyüklüğünü görmek zorunda kalacağız”, diye ifade ediliyor bu kaygı, çağrı metninde.
İçinde bulunduğumuz günlerde –İslamcı olsun, olmasın- barıştan yana olan Kürt vatandaşlarımızın Kürt meselesini her türlü araçsallaştırmadan ayıracak yeni bir ufka işaret eden açıklamalarının yanında, İslami kesimin barış adına ortaya konabilecek –çekilen acıların örtbas edilmesinden yana olmayan- yapıcı çabalarına her zamankinden daha fazla ihtiyacı var Türkiye’nin.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT