
Küresel kültürün dayattığı uydurulmuş duyarlılık olarak ‘hayvan sevgisi’
“’Hayvan sevgisi’ ile ‘küresel kültürün dayattığı uydurulmuş duyarlılıklar üzerinden dolaşımda olan hayvan sevgisi sapkınlığı’ arasında geceyle gündüz kadar fark vardır.”
Bak bi buraya bak
İsmail Kılıçarslan / Yenişafak
Bunu tekrar konuşmak istediğimden emin değilim aslında ama bir kez daha mecburen söyleyeyim. Küresel kültürün dayattığı hayvan sevgisinin sadece iki tarafı vardır. Bir tarafı hastalık, diğer tarafı ise ekonomik değişim. Dolayısıyla “hayvan sevgisi” ile “küresel kültürün dayattığı uydurulmuş duyarlılıklar üzerinden dolaşımda olan hayvan sevgisi sapkınlığı” arasında geceyle gündüz kadar fark vardır.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Hayvanları sevmek demek, insanlar tarafından hayvanların katledilmesine karşı çıkıp hayvanlar tarafından insanların katledilmesine sessiz kalmak demek değildir. Bu tavır olsa olsa ya bir hastalık belirtisidir ya da küresel kapitalist kültürün esiri olduğunuzu gösterir.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Kuduz vakalarında Hindistan’dan sonra ikinci sırada olmamız, hayvanları seven bir toplum olduğumuzu değil, bir yerde bir şeyleri son derece yanlış yaptığımızı gösterir.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Sokak hayvanlarını öldürmeyi asla öngörmediğini Türkiye’deki hastalıklı hayvan severlerin de pekâlâ şekilde bildiği yasanın sonuna kadar ve tavizsiz bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Gerekmektedir ki artık Türkiye’deki toplumsal sorunların en büyüklerinden biri haline gelen sokak hayvanları sorunu ortadan kalkabilsin.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Mama lobisi olarak adlandırdığımız üç kağıtçılar milyonlarca, milyarlarca paraya konup krallar, kraliçeler gibi yaşayacaklar diye sizin “ben masumca seviyorum” diyerek kendinizi avuttuğunuz hayvan sevginizi istismar etmesinler daha fazla.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Sokak hayvanlarına mama almak, onları beslemek asla ama asla onlara iyilik etmek demek değildir. Artan yemeklerle, kapımızın önüne koyduğumuz bir kap suyla hayatlarını idame ettirmesi gereken hayvancıklar sayenizde mamadan başka bir şey yiyemez hale gelip siz ilginizi ve desteğinizi kaybettikleri anda ya ölüme gitmektedirler ya da sürüleşip vahşileşmektedirler. Mamaya para vermeyi bırakın. Görün bakalım sizden başka hayvan sever kalıyor mu memlekette?
Lütfen ne dediğime kulak verin: Türkiye’de işini düzgünce yapan bir tane, yarım tane, çeyrek tane sokak hayvanları derneği, sokak hayvanları STK’sı yoktur. Sizi çağırdıkları yer ekonomik bir döngünün tam ortasıdır.
Lütfen ne dediğime kulak verin: “Ben sokak hayvanları gönüllüsüyüm” diye dolaşan, sosyal medyada varlık gösteren insanların pek çoğu niteliksiz dolandırıcıdır. İnsanların hastalıklı ya da hastalıksız hayvan sevgilerini suiistimal etmenin, istismar etmenin peşindedirler. “Beni takip eden herkes bir yüz lira yollasa bu hayvanları tedavi ederiz” diyen güya hayvan sever, 270.000 takipçisinden 27 milyon lira para toplamaya çalışmaktadır. Bununla hayvan tedavi edilmez, 6-7 tane birinci sınıf hayvan kliniği açılır. Bari bu kadarına ersin aklınız.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Son bir haftada iki ölüm haberi, onu aşkın yaralanma haberi, onlarca kuduz vakası bilgisi düştü medyaya. Bunların tamamı başıboş sokak hayvanlarından kaynaklanmaktadır ve ölen tek bir insanımız, Türkiye’deki bütün başıboş ya da sahipli köpeklerden daha kıymetlidir. Bu temel gerçekte bari uzlaşalım. Koca Mario Levi’yi köpekler parçalarcasına ısırıp hastanelik etmişti de adamcağız mahalle baskısı korkusundan “tabii sokaktaki hayvancağızları suçlamıyorum da, onlar saldırdı yani” minvalinde şeyler yazmak zorunda kalmıştı. Manyakça, faşizanca, dayatmacı bir baskıya dönüştürdünüz sokak hayvanları meselesini. Neredeyse istisnasız hepiniz sokak köpekleri tarafından ısırılan, yaralanan, öldürülen insanları değil de sokak köpeklerini haklı buluyorsunuz. Lütfen bir soluklanın ve “ne yapıyorum ben lan?” diye sorun kendinize.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Samsun’da başıboş köpekleri usulüne ve yasaya uygun olarak toplayan belediye aracının üzerine çıkıp “vermem, vermem, size bunları vermem” diye anıran kadının bırakın sadece köpekleri, herhangi bir canlıyı sevme, sevebilme ihtimali var mıdır? Bari o görüntüyü izleyip bu sorunun cevabı üzerinde düşünün.
Lütfen ne dediğime kulak verin: Yarın değilse öbür gün insanlar sokaklarda çocuklarının, yaşlılarının, kendilerinin güvenlikleri için başıboş köpekleri infaz etmeye başlayacaklar ve bunun olası tüm sonuçlarına da katlanmayı göze alacaklar. Çünkü insan tekinin en temel dürtüsü hayatta kalma dürtüsüdür ve başıboş köpekler insan öldürmektedir. Dolayısıyla lütfen ama lütfen, Allah rızası için bırakın da belediyeler, valilikler, ilgili kurumlar başıboş hayvanlarla ilgili olarak vazifelerini yapsın. Siz de yasanın yolunda gidip gitmediğini anırarak değil, insan gibi yasal haklarınızı kullanarak arayın. Meselenin sizin kurguladığınızdan çok daha ciddi boyutlara ulaşabileceğini lütfen fark edin de bu tuhaf tatsızlık daha fazla büyümesin. Lütfen.
HABERE YORUM KAT
Sayın İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak haber’de “Küresel kültürün dayattığı uydurulmuş duyarlılık olarak ‘hayvan sevgisi” konulu bir yazı yazmış Haksöz Haber bu yazıyı alıntılayıp yayına koymuş. Belli ki bu yazı ve yazarın yazısında dile getirdiği görüş ve düşünceler oldukça değerli bulunmuş ve ortak bir değer olarak yayına sokulmuş.
Yanıtla (0) (0)Müslüman bir toplum, kendi kültürünü, geleneklerini ve kendine ait hassasiyetlerini oluşturamamış, içindeki problemlere çözüm üretecek dini ve kültürel altyapıya da sahip değilse başkasının empoze ettiği kültürden kendi çaresizliğine çözüm arama yoluna gidecektir ki bu kaçınılmazdır.
Toplumsal problemlere masa başında çözüm arayan, bu konuda hiçbir çaba göstermeyip yorum üretmekle meşgûl olan bir toplum, başkalarının sahada gözlem ve deneylere dayalı çözüm ve önerilerine mahkum olmaktan kendini alamayacaktır.
Hayvan hakları kavramı bize ne yazık ki dışarıdan giriş yapmış ve toplumun kültürüne yerleşmiştir. Oysa ki biz, güne besmele ile başlayan ve neredeyse her işine, attığı adımı bile besmeleyle atan bir toplumuz(!) ancak toplumsal kültürümüzde şefkat, duyarlılık, insana ve hayvana merhamet, bireylerin insiyatifine terkedilmiş, bireyselleşmiş bir gerçeklik haline gelmiştir. Toplumumuzda çok ciddi boyutlarda yaşam alanları beton yapılaşma sonucu ellerinden alınmış sahipsiz hayvanlar problemi var.
Kıyasıya şehirleşme, betonlaşma olmadığı dönemlerde sokak hayvanları problemi yoktu. O hayvanlar doğal yaşam içerisinde ve tabiatın enginliğinde hayatlarını sürdürüp gidiyorlardı. Şimdi o doğal yaşam alanları ellerinden alınmış hayvanlara başıboş köpek, başıboş kedi muamelesi yaparak öldürün, yok edin bitirin bu hayvanları gözümüz görmesin diyorsunuz. Onların canını siz verdiniz ya almak da sizin hakkınız öyle mi?
Bütün canların tek sahibi Allah’tır. Allah insanı yer yüzüne boşu boşuna halife yapmadı. Ona sorumluluk verdi, Allah adına Allahın yasalarını işletme hakkı verdi. Hem kendi türünden hem de diğer canlı türlerinden sorumlu kıldı. Kendi sorumluluğundan kurtulmak için feveran etme, yükü başkasının üstüne atma hakkına sahip değildir insanoğlu.
Kendi sorunlarına çözüm üretemeyen, duyarlılık kültürü oluşturamayan bir toplum, başkasının olumlu olumsuz, yeterli yetersiz pozitif ya da negatif duyarlılığına tü kaka deme hakkına sahip değildir olamaz da. Masa başında eleştiri dozunu yüksek tutup insanların yaşadıkları problemlere kendilerince çözüm üretmelerine bağırıp çağırma,
Koskoca Türkiye üç beş İt sever Zibidiyle baş edemiyorsa vay halimize, o zaman kepenkleri kapatıp gidelim, işlerine gelince Avrupa Avrupa diye bağıran bu azgın azınlığın, gelgelelim Avrupa Ülkeleri sokak hayvanlarına karşı nasıl bir önlem alıyorsa aynısını yapalım dendiğinde ise yook istemezük diyorlar. Malasef Canlarımız ciğeri beş para etmez bir kaç İt severin tahakkümü altında, çok acıki Devlet kendi Meclisinden çıkardığı yasayı uyguluyamıyor.
Yanıtla (0) (0)Bunlar "lütfen" den,"rica" dan anlayacak bir güruh değil
Yanıtla (0) (0)Bunlar o çocuklara saldıran kuduz köpeklerden daha vahşi mahluklar, laftan sözden anlamazlar
Onların derdi de hayvanlar falan değil zaten
Bunlar hastalıklı psikopatlar
Ya akıl hastanesine ya da ...