1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Kurban 'iyilik' mi?
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Kurban 'iyilik' mi?

28 Kasım 2009 Cumartesi 02:11A+A-

Yıllardan beri yurtiçinde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde kurban kesip etini dağıtan yardım kuruluşlarımız, bu sene de kurban kampanyaları düzenlediler.

Kervana Kızılay da katıldı. Dikkatimi çeken husus, Kızılay yanında bazı kuruluşların da kampanyada "iyilik" kavramını öne çıkarmalarıdır. Buna göre kurban kesip etini yoksullara ve muhtaçlara dağıtmak "iyilik" yapmaktır.

Yıllardan beri yardım ve hayır faaliyetlerinde bulunurken Almanya'daki dava dolayısıyla haksız yere hırpalanan Deniz Feneri'nin sloganı şuydu: "İyilik yolunda kurbanınız olsun." İHH "Kurban, iyiliği yaşatmaktır" sloganını seçmişti. Yardımeli, "Kurban, rahmeti paylaşmaktır" diyordu. Kimse Yok mu, şu cümleyi öne çıkarmıştı: "Kurban bağışlarınız için eksik olmayın." Cansuyu şöyle diyordu: "Kurban Allah'a yakınlaşmak, muhtaçla paylaşmaktır." Altta da şu fıkhi uyarıyı eklemişti: "Kurbanlarınız vekaletle alınır, kestirilir, et olarak dağıtılır." Bana göre kurban ibadetinin maksadına ve gördüğü fonksiyona en yakın slogan Cansuyu'na aitti.

Bir Müslüman entelektüel olarak Türkçede modernizmin en yetkin eleştirisini yapan Abdurrahman Arslan'a göre kurban ibadetinin "iyilik" kavramına indirgenmesi, Müslümanların kendi dinlerini sekülerleştirmelerinin trajik örneklerinden biridir. Arslan'ın iki eseri için bkz. 1) Modern Dünyada Müslümanlar (İletişim Y.), 2) Sabra Davet Eden Hakikat (Pınar Y.)

Bu konuya yakından bakalım: Hermönetik okumanın önemli temsilcilerinden biri olan Muhammet Arkun, İslam dininin kendi içinde güçlü bir sekülarizasyon barındırdığını anlatırken hac ibadetini örnek verir. Arkun, mealen "Hac sadece ibadetten ibaret değil, aynı zamanda bir seyahat ve bir ticaret faaliyetidir de. Müslümanlar hacca giderken yol üzerinde çeşitli yerler görmekte, alışveriş yapmaktadırlar. Bu bizatihi seküler bir faaliyettir." der. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Hilafet ilga edilince, uzun seneler hac bir siyasi kongre işlevini de gördü.

Tabii ki hacda seyahat -bazıları bu ibadeti 'inanç turizmi'ne indirgemeye yatkın görünüyor-, ticaret ve siyaset vardır. Fakat seyahat, ticaret ve siyasetin "dinin kemale erdiği" bu ibadetteki konumu nedir? Namaz ibadetinde de "sağlık ve spor"; oruç ibadetinde "diyet-rejim" vardır. Ama dünyevi menfaatlerimiz, bedeni sağlığımız ve sosyal çevremize kattığımız faydalar namaz, oruç, hac ve kurbanda, ibadete niyet ederken hedef olarak önümüze koyduğumuz "maksatlar" mı, yoksa tabii "sonuçlar" mı? Bu, modern dünyada dinimizle ve ibadetlerimizle olan ilişkilerimizi tayin eden temel bir sorudur. Bu sorunun cevabını "Usul" içinden bakarak verebiliriz.

İki anahtar terim vardır: Biri liaynihi (kendisi için-zati fiil), diğeri ligayrihi (dolayısıyla fiil). Namazı Allah'a kulluk yapmak üzere kılarız, bu liaynihidir; ancak namaz kılarken spor da yapmış oluruz, bu da ligayrihidir. Orucu Allah için tutarız, bu liaynihidir, ama sonuç itibarıyla diyet ve perhiz yapmış oluruz, bu da ligayrihidir. Hacca ibadet için gideriz, bu liaynihidir, bu arada seyahat eder, ticaret yapar ve kongre de yapmış oluruz, bu da ligayrihidir. Başka bir deyişle spor için namaz kılmayız, diyet ve perhiz için oruç tutmayız, seyahat ve ticaret için hacca gitmeyiz. Spor için namaz, diyet için oruç, seyahat ve ticaret için hac "ibadet" yerine geçmez. Çünkü ligayrihi liaynihinin yerine geçmiş olur.

Tabii ki kurban etini dağıtmak bir "iyilik", yardım ve hayırdır. Ama kurban liaynihi "Allah'a yaklaşmak, teslimiyet ve en değerli olanı feda edebilme göstergesi"dir. Manevi hiyerarşi tersine çevrilirse, dindarlar kendi dinlerini sekülerleştirmiş olurlar. Bir de Türkiye'nin Afrika ve dünyaya siyasi açılımına belli bir mesafeden destekleyici unsur olarak kurbanı dolaşıma sokarsak, kurban hepten ibadet olmaktan çıkar, iyiliğin ve siyasetin enstrümanı haline gelir.

Okurlarımın ve bütün Müslümanların bayramını tebrik eder, iyilikler ve hayırlar getirmesini dilerim.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT