1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Kurban Bayramını Laikliğe Kurban Edemediler
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Kurban Bayramını Laikliğe Kurban Edemediler

21 Kasım 2010 Pazar 18:19A+A-

Kurban bayramı bu yıl biraz daha normalleşen bir gündem ile idrak edildi. Kemalist-laik tahakkümün tasallutunun zayıflamasına bağlı olarak Türkiye şartlarında olabildiğince gerilimi az, sansasyonel tartışmalardan epeyce uzak bir Kurban Bayramı’nı geride bıraktık. Uzun yıllar boyunca Kurban bayramını adeta zehir etmek için kurbanın içeriğinden niteliğine, dağıtımından derisine hemen her alanda devlet adına vahşi tecavüzler yaşandığını hatırlatmaya pek gerek yok aslında. Ancak neler yaşandığını unutmak tehdide her daim açık olmak anlamına geleceğinden bu zaaftan kaçınmak gerek.

Bitmeyen kâbus gibi yaşanan Türk Hava Kurumu’nun derilere el koyma zorbalığı neredeyse mutat bir bayram klasiği olmuştu. Ya cami ve Kur’an kursları için toplanan derilere el koyup birilerini gözaltına alan jandarma-polis baskınları neydi öyle?! Gazete ve televizyonlarda bayram boyunca suçlu olarak teşhir edilenler kurbanına, derisine sahip çıkanlardı oysa.

İrticai unsurlar hep yapa geldikleri üzere, halkımızın masumane dini duygularını sinsice istismar etmeye çalışmaktan, laikliğin kalesi askerler ve askerciler de kararlı duruşu ile bu tuzağı boşa çıkarmaktan bir an olsun geri durmuyorlardı!?

Halk 23 Nisan’da, 29 Ekim’de, 30 Ağustos’ta, 19 Mayıs’ta bir bütün olarak yaşadığı ulusal sevinci, aydınlanma coşkusunu, milli beraberliği, devlet-millet kenetlenmesini bir türlü dini bayramlarında yaşayamıyordu. Çünkü gerek Ramazan bayramı gerekse Kurban bayramı süreci için kullanılan dil, öne çıkarılan gündem, oluşturulan haber mantığı hep bir soruna, krize odaklanmıştı. Kilitlenen ve kan gölüne dönen trafik, kaçan kurbanlıklar, elini-kolunu kesen acemi kasaplar vs diye devam eden dini bayram klişeleri hep İslami aidiyetleri gölgelemeye, İslami kimliği ulusal kimliğin altında ezmeye matuf olarak kamuoyuna sunuldu.

Sevinçler ulusal bayramlara, dertler dini bayramlara hasredilir hep bu mantıkta. Atatürk ilke ve inkılaplarını yaşatanların coşkuları kuşatırken bütün bir ülkeyi İslam’ı istismar eden cemaatlerin halkı tedirgin eden kamplaştırıcı siyasetlerinin gölgesi düştü halkın üzerine. Resmi kurumlara, resmi ideolojiye, akademik camiaya, merkez medyaya hakim olan dil hep İslam’ı ve İslam’a ait olanları dışlamak, küçük düşürmek, mahkum etmek üzere programlıydı burada. Seyreltilmiş, azaltılmış hatta laiklik ve Kemalizmin hizmetine koşulmuş bir İslam inşa etmenin temrinleri için bayram süreçleri bulunmaz bir fırsattı.

Ulusal-laik bir toplum inşa etmenin yolu öncelikle İslam’ın değerlerini ve bağlılarını sorunla, krizle, çözümsüzlükle eşitleyen psikolojik harekâttan geçiyordu. Resmi ideolojinin en önemli muhalifi olan fikriyat ve yaşam tarzı yıkıldıktan sonra ancak iktidar sağlama alınabilirdi. Tavuktan-horozdan kurban, kan akıtmadan yapılan kurban bağışı çağrısı gibi derilere el koyma zorbalığı da bu stratejinin bir parçasıdır. Bayramlarımızın medyaya sorunla-dertle özdeş kılınarak yansıtılması objektif, rasyonel bir habercilik ürünü değildi.

Bu yılki Ramazan ve Kurban bayramlarında jandarma-polis baskınları olmadıysa, fitre-zekât ve deri gaspı olmadıysa, merkez medyada çürütücü gündemler yer bulamadıysa bu iflasa sürüklenen zorbalığın resmidir. Bütün temel haklarımıza maydanoz olan laik-Kemalist söylemlerin çekilmez bir hal aldığının teyididir, bu tablo. Namazı, orucu, kurbanı, tesettürü ile bir bütün olarak İslam’ı toplumsal hayattan silip Kemalizme payanda kılma heveslerinin iyiden iyiye boş bir hayal olduğunu gördük böylece.

Kurban Bayramı’nı, laiklik-modernlik tartışmalarına kurban etmeyi başaramadılar bu defa. Absürt tartışmalara meze, Ergenekon misyoneri ilahiyatçılara sakız edemediler kurbanımızı. Resmi ideolojinin zehirli dilini, kirli emellerini, zorba ellerini dinimizden, kimliğimizden uzak tutma iradesini diri tuttukça kendimiz olabiliriz.

Kurban, oruç, tesettür, namaz başta olmak üzere İslam’ın şiarlarına, sembollerine, kavramlarına yönelik saldırıların görece olarak azaldığı, etkisizleştiği hatta mahkum olduğu mevcut konjonktür bizleri rehavete sürüklememeli. Resmi ideolojiyi ayakta tutmaya çalışan darbeci çetelerin ve sözcülerinin tamamen tasfiye edilip insana ve İslam’a ait tasalluta son verinceye kadar mücadele vermek boynumuzun borcudur. Adalet, merhamet, kardeşlik ve özgürlük ancak bu mücadele ile elde edilebilir değerlerdir.

Geride kalan Kurban bayramımızı tebrik eder bütün bir ümmet olarak daha güzel bayramlara kavuşmayı Allah-u Teala’dan niyaz ederim.

Not: Bu Makale Yeni Akit Gazetesinde 21 Kasım Salı Günlü Nüshasında Yayınlamıştır.

YAZIYA YORUM KAT