Kur’an’ı Teganni ile Okumanın Hükmü
Faruk Beşer, Yeni Şafak’taki yazısında Kur’an-ı Kerim’i teganni ile okumanın hükmünü tahlil etmiş.
Faruk Beşer’in Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (14 Mayıs 2018) yazısı şöyle:
Müzik ve Kur’an Tilaveti
Müzik konusunda söylediklerimizi bununla bitirelim.
Kuranıkerim Allah’ın kelamıdır ve okunması da O’na yakışır şekilde olmalıdır. Ayrıca onu okumaktan maksat, ne dediğini anlamak ve dediğiyle amel etmektir. Yoksa onun üzerinde sanat icra etmek değildir. Bu onun anlaşılmasını engeller ya da ikinci plana iter. Şüphe yoktur ki, onun asıl amacı olan anlaşılmasını kolaylaştıran ve hem okuyanda hem de dinleyende etkili olan okuyuş en güzel okuyuştur.
Bu okuyuş için Kuranıkerim’de iki uyarı vardır: Birincisi ‘Kuranı tertil ile okuyun’, ikincisi de ‘Bu kitabı verdiğimiz kimseler onu ‘tilavet’ ederler ve ona inanırlar’ ayeti kerimeleridir. Tertil, tane tane ve her harfi gereği gibi telaffuz ederek okumaktır. Bu konuda Hz. Ali’nin açıklaması meşhurdur: ‘Tertil, harfleri güzel çıkarmak ve duracağı yeri bilmektir’. Tilavet de okumak demektir ama kıraatten biraz farklı olarak okuduğunu anlayıp yaşamak için okumaktır. Demek ki, okuyuş olarak Kuranıkerim’in bizden istediği iki şey; okurken harflerin vasıflarına riayet etmek ve okuduğumuzu yaşama niyeti ve haliyle okumaktır. Bu iki şartı engelleyen okuyuşların güzel olmayacağı açıktır. Kuranıkerim’i bu iki özellikle güzel okumanın adı da tecvid’dir. Yani tertil tecvidin bir parçasıdır.
Her zaman ve her hal aynı okuyuşa uygun olmadığı için, kıraat âlimleri kıraatin en nihayet üç farklı okuyuşla ancak tecvitli olabileceğini söylerler: Bunun en güzel derecesi sözünü ettiğimiz tertil’dir ki, yavaş yavaş ve tane tane okumayı anlatır. En yavaş okuma budur. Ancak anlamayı sekteye uğratacak kadar bir yavaşlık da tertili bozar. Çünkü asıl hedef, okunanın en iyi şekilde anlaşılmasıdır. Gereksiz şekilde uzatma, sesi yükseltme, bağırıp çağırma da anlamı ve anlamayı engeller. Mesela, ey rabbimiz, bizi bağışlayıp günahlarımızı sil anlamında ‘veğfir-lena’ derken kubbeyi inleten bir naranın, anlamı hesaba katıldığında çok çirkin olacağını herkes anlar.
İkinci okuyuş şekli; anlamayı ve harflerin özelliğini bozmayacak kadar süratli okumaktır ki, buna hadr derler. Ancak normal bir konuşmada konuşulanın anlaşılamayacağı bir hız ile Kuran okumak tertil ve tilavet emrine aykırıdır. Böyle hızlı okuma belki sadece anlamanın hedeflenmediği hafızlık yapma ve dinletme maksadıyla olabilir.
Üçüncü okuyuş şekli süratte, tertil ile hadr arasında bir çabukluktaki orta okumayı anlatan tedvir’dir. Okuyan, kendi kendine okurken yahut dinleyenlerin anlamaları ve ders almaları için başkalarına okurken bunların dışında manayı bozan ya da ikinci plana iten bir okuma biçimi Kuranıkerim’e saygıya halel getirir.
Ses sanatçılarının saldırısından da korkuyoruz ama mananın canına okuyan bağırıp çağırmaların ve kıraatte müzik makamlarını icra etmenin caiz olmadığını bu işin âlimleri söylüyorlar. Mesela ibnü’l-Kayyim diyor ki, ‘Selef-i salihini azıcık tanıyanlar bilirler ki, onlar Kuranıkerim’in müzik makamlarıyla ve abartılı tekellüflerle okunmasından uzak idiler ve bu konuda onlar Allah’tan korkarlardı’. (Zâd I, 493).
Bununla birlikte şu hadisi şerifleri de anlamamız gerekir:
‘Kıraatinizi seslerinizle güzelleştirin’.
‘Kuranıkerim’le teganni etmeyen bizden değildir’.
Teganni, ezgili ve ahenkli okuma, terennüm etme demektir. Şarkı türkü anlamındaki ğina da buradan geldiği için bazı okuyucular Kuranıkerim’in de şarkı türkü gibi makamlarla okunabileceğini sanırlar. Oysa bu hadisi şerifin şerhlerine bakanlar görürler ki, şarihler kıraatte harfleri bozma ve ilave harf çıkarır gibi dalgalandırma anlamında lahn ve tatrîb yapmanın yasak olmasıyla bu teganniyi nasıl uzlaştıracaklarını düşünmüşler ve Kuranıkerim’i teganni ile okumanın, onu nesir gibi düz değil, kendine has hüzünlü bir terennümle okuma ve tecvidi ve tertili bozmayacak şekilde kıraati sesiyle güzelleştirme olarak anlamışlardır. Çünkü Kuranıkerim ne nesirdir, ne de şiirdir. O halde ne nesir gibi düz, ne de şiir gibi, yani şarkı ve türkü makamında okunmalıdır. Ta ki, okunuşunda bile bir beşer sözünden ayrılmış olsun. Yapılabiliyorsa, aklın yanında gönle de hitap eden bir terennüm ve hüzünlü güzel bir eda ile okunsun. Kuranıkerim’in tegannisi budur. Bunun dayanağı şu hadisi şeriflerdir:
‘Kuran’ı hüzünle okuyun, çünkü o hüzünle inmiştir (İbn Hacer, Metâlib).
‘Kuran’ı okurken ağlayın, ağlayamıyorsanız ağlamaklı okuyun (Ebu Avâne)’.
‘Şu altı musibeti görmeden ölebiliyorsanız ölün: …Kur’an’ı şarkı türkü gibi (mezamir) okuyanların öne geçirilmesi’. (Ahmed). (Hadisi şeriflerin üçü de sahih-ligayrihi derecesindedir).
Ezanlarda da durum aynıdır.
Bunları söylediğinizde göreceğiniz en hafif hakaret; zevksiz, sanat bilmez kaba insan olacaktır. Olsun, biz yine de söylemek zorundayız. Eski köye yeni kanun getiremeyiz.
Şimdi teravih başlıyor ve oradaki okuyuşları nereye koyacağınızı artık siz düşünün.
HABERE YORUM KAT