Kur’an’da “Medyen'e de Kardeşleri Şuayb'ı (Gönderdik).” İfadesi
Bu yazıda, Araplarca da bilinen Medyen toplumuna, elçi olarak gönderilen Hz. Şuayb’tan söz eden “Medyen'e de kardeşleri (أَخَاهُمْ) Şuayb'ı (gönderdik).” ifadesi ele alınacaktır. Bu ifadenin geçtiği Kur’an’ın üç suresinin üç ayeti, o ayetlerin içinde bulunduğu surelerin nüzul sırasına göre ele alınacaktır.
Şuayb peygamber, halkını Allah’tan başka ilah kabul etmemeye ve sosyal adalete davet eder: “Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). O onlara şöyle dedi: 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir belge geldi. Ölçüyü, tartıyı tam yapın ve insanların eşyasını eksik vermeyin. Düzene sokulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer müminler iseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Araf, 7: 85). Ayetteki “Allah'a kulluk edin.” ifadesi tebliğde en önemli unsura yani tevhide dikkat çekmektedir. Yine “açık bir belge”, Şuayb’ın peygamber olduğunu kanıtlayan apaçık bir gösterge olabileceği gibi bu ifadenin peşinden gelen toplumsal sorunlara karşı çözümü içeren vahiy de olabilir. Ayet, şirksiz iman ile sosyal ıslahın ayrılmazlığına dikkat çekmektedir. Şuayb’ın kavmine dönük “Ölçüyü, tartıyı tam yapın ve insanların eşyasını eksik vermeyin.” ifadesinin, emir kısmı satın alanın, yasak kısmı ise satış yapanın haklarını korumanın önemine dikkat çekmektedir. Yine Şuayb’ın “Eğer müminler iseniz” demesi onların kendilerini mümin kimseler olarak gördüklerini gösterir. Ancak aldıkları peygamberi uyarılar, onların iman ve hayatlarında, Allah’ın kabul etmeyeceği unsurlar bulunduğunu ima eder.
Şuayb peygamber, tevhid ve adalete çağrı yaparken zulme sapanları Allah’ın azabıyla tehdit etmektedir: “Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü, tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi bir bolluk içinde görüyor ve sizin hakkınızda çepeçevre kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.” (Hud, 11: 84). Ayette Şuayb’ın, Medyenlilerin kardeşi olduğunun ve onları azap ile korkuttuğunun söylenmesi, Şuayb’ın onların içinden ve onların iyiliğini isteyen birisi olduğu anlamına gelir. Peygamberlerin kendi kavimlerine tebliğ etmeleri, tebliğin kabulünü kolaylaştırıcı bir unsurdur. Çünkü insanlar, bir fikre ya da inanca davet eden kimseyi dinlerken onun tanıdık biri olup olmamalarını önemserler. Yoksa bir peygamberin bir kavme mensub olup onlara İslam’ı anlatması, imkân bulduğunda komşu kavimlere İslam’ı anlatmadığı anlamına gelmez. Şuayb’ın örnekliği, mümin kimsenin sadece kendini değil, toplumu da ıslah çabası içinde olması gerektiğini göstermektedir. Azaba uğramakla tehdit edilen kavmin, bolluk içinde yaşamasına rağmen şükretmemesi, gözlerinin manevi anlamda kör olduğunu ve helal-haram gözetmeksizin sermaye çoğaltma derdine düştüklerini gösterir. “Bolluk içinde” yaşayan kimselere ticarette hile yapmanın yasak olması, durumlarını düzeltmeye çalışan yoksullara helal olduğu anlamına gelmez. Çünkü haram, zenginlere de fakirlere de hayır getirmez. Hz. Şuayb’ın “çepeçevre kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum” demesi, onun Medyen halkının şirk ve ticari zulümlerinin onları azaba sürükleyeceğine dair bir vahiy almadığını, sünnetullah çerçevesinde kavmini uyardığını akla getirmektedir. Bu, toplumlarını azapla uyarma üslubu konusunda günümüz Müslümanlarına da ışık tutmaktadır.
Önceki ayette kavmini ahiretteki azap ile korkutan Hz. Şuayb şu ayette ahiret gününden ümitvar olmayı teşvik etmektedir: “Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin ve ahiret gününe umut bağlayın. Yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.'” (Ankebut, 29: 36). Ayetten anlaşıldığı kadarıyla ahiretten ümitvar olmak için yeryüzünde fesat çıkarmamak gerekir. Allah zalimleri sevmez.
Görüldüğü gibi her üç ayette de Medyen toplumu Allah’a ortak koşmamaya ve insanlara haksızlık yapmamaya davet edilmekte bu davet sırasında, ele aldığımız ilk ayette bunun imanın gereği olduğu vurgulanırken ikinci ayette azap ile tehdit söz konusu edilmekte son ayette ise ahiretten ümitvar olma vurgusuna yer verilmektedir. Ancak hem fesat çıkarıp hem de ahiretten ümitvar olmak söz konusu olamaz. Günahlara tevbe etmek, zulümden uzaklaşmak, ahiretten ümitli olmaya imkân sağlar. Medyen kavmi ise ne yazık ki şirk ve ifsattan geri durmamayı tercih etmiş ve yok edilen kavimler listesine kaydedilmişlerdir.
YAZIYA YORUM KAT