Kur’an’da “Göğü/Gökleri, Yeryüzünü ve İkisinin Arasındakileri … Yarattık.”
Kur’an’da üç yerde “Gökleri ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri … yarattık. (خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا)” ifadesi geçmektedir. Bu yazıda, tamamı Mekki surelerde yer alan, söz konusu ifadenin geçtiği ayetler, o surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Allah, yaratmasının bir kısmının, emreder etmez gerçekleşmesini bir kısmının da bir süreç içinde vuku bulmasını dilemiştir: “Ant olsun biz gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.” (Kaf, 50: 38). Görüldüğü gibi göklerin ve yerin yaratılması aşama aşama gerçekleşmiştir. Bu, Allah’ın onları bir anda yaratmaktan aciz olmasıyla kesinlikle ilişkili değildir. Her an bir işte olan Allah, yaratması sırasında, bir şeyler yapmaya çalışıp çabalayan insanlar gibi yorgunluk çekmez. Zaten bırakın uyumasını, Onu uyuklama bile tutmaz (Bakara, 2: 255). Onun benzeri de yoktur (Şura, 42: 11).
Gökler ve yerde bulunan yaratılmış varlıklar, bir amaca dayalı olarak yaratılmışlardır. Allah, irade verdiği varlıkları sınamayı dilemiştir. Bu açıdan dünya hayatını bâtıl (boş) görmenin bizzat kendisi bâtıl bir yaklaşımdır. İnsan zihni sürekli soru sorarak işler. Bu sorulardan birisinin “Ben niçin varım?” oluşu da insanın fıtratındaki anlam arayışının göstergesidir. İnsanın ve içinde bulunduğu evren üzerine düşünüldüğünde bu soruya Kur’an rehberliğinde doğru cevap vermek zor olmaz: “Biz gökleri ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri ancak hak ile yarattık. O saat (kıyamet), mutlaka gelecektir. O halde onlara güzel davran.” (Hicr, 15: 85). Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan iradeli varlıklar, bu mükemmel düzenin bir gün son bulacağını ve kendilerine verilen nimetlerden hesaba çekileceklerini bilmelidirler. O Hesap Günü kesinlikle gelecektir. Bu gerçekleri anlatırken inkârcı tutumlar karşısında, öfkeye kapılmamak aksine alçakgönüllü hareket etmek gerekir. Aksi takdirde insanlar davet edilen hakikatlerden uzaklaşırlar. Şeytanın hilesi zayıf olsa da ona kanıp doğru yoldan uzaklaşanlar çoktur. Çaba, onların günahları nedeniyle yok edilmeleri değil, güzel bir üslup kullanarak onların doğru yola girmelerini sağlamak yönünde olmalıdır.
Şeytan, insanları saptırmak için bu dünya hayatının ebedi süreceği gibi bir vesvese verse ve çoğunu ikna etse de gerçek öyle değildir: “Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri ancak hak üzere ve belli bir süreye göre yarattık. İnkâr edenler ise uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.” (Ahkaf, 46: 3). İnsan nasıl doğuyor, büyüyor ve ölüyorlarsa bir gün, içinde yaşadığı dünya da üzerindeki gökler de son bulacaktır. Kendilerine verilen süreyi (dünya hayatı) iyi değerlendirenler ödüllendirilecek, şeytanın vesvesesine tâbi olup dünyaya bağlananlar ise kaybedenlerden olacaklardır. Peygamberler, tebliğ ettikleri toplumların dikkatini buna çekerken insanların çoğu onların değil, şeytanın yoluna eğilim göstermekte ve öğüt verenlere kayıtsız kalmaktadırlar. Hâlbuki insanın yaratılış amacına ve Allah’a kulluğa çağıranlar, bundan bir çıkar sağlamamakta aksine karşılığını Allah’tan beklemektedirler.
Görüldüğü gibi “Gökleri ve yeryüzünü ve ikisinin arasındakileri … yarattık.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde bunların altı günde yaratıldığı ve bu sırada Allah için bir bitkinliğin söz konusu olmadığı, bâtıl (boş) değil, hak ile ve belli bir süreliğine yaratıldığı belirtilmektedir.
YAZIYA YORUM KAT