Kur’an’da “Geçmiş Toplumlarda” İfadesi
Kur’an’da “geçmiş toplumlarda (umemin kad ḣalet)” ifadesi 3 Mekki surenin birer ayetinde geçmektedir. Ele alacağımız söz konusu ifadenin yer aldığı ilk ayetin çevirisinde “geçmiş toplumlar arasında” şeklindeki çeviri tercih edilmiştir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Kâfirlerin dünyada kurdukları kirli ittifak, ahirette son bulacak ve cehennemde adeta birbirlerine gireceklerdir: “(Allah) buyuracak ki: ‘Cinlerden ve insanlardan önce geçmiş toplumlar arasında siz de ateşe girin!’ Her toplum girdikçe kardeşine lânet edecek. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca sonrakiler öncekiler için ‘Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!’ diyecekler. Allah da ‘Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır; fakat siz bilmezsiniz.’ diyecektir.” (el-A`râf 7/38). Ateşten yaratılan cinlerin var edilmesi, insanlardan önce olduğu için ayette de önce belirtilmiştir. Cinlerin de ateş mekânında azap görecek olmasına gelince toprak ve sudan yaratılan insana bunlar aracılığıyla nasıl eziyet edilebiliyorsa cinlere de ateş aracılığıyla azap edileceği söylenebilir. Ümmetlerin “kardeşine” lanet etmesi, dindaşlarına/yoldaşlarına lanet etmeleri anlamındadır. Yani aralarındaki bağ inanca/düşünceye dayalıdır. Lanet ettikleri topluluklar, kendilerinden önceki batıl yolun yolcuları olduğu gibi aynı anlayışa sahip çağdaşları da olabilir. Sadece doğru yoldan saptırmak değil, saptıran kimselere uymak da suçtur. Bu nedenle her iki kesimin yaptığı da ahirette cezalandırılacaktır. Dünyadayken tağutlara gönüllü olarak tabi olan kimseler, ahirette Allah’a yönelmekte ve tağutları inkâr etmektedirler. Hâlbuki bu, onlardan dünyada istenen bir şeydi. Doğrusu dünyadayken cehenneme değil, cennete götürecek yol arkadaşları edinmektir. Ayetteki “bir kat daha fazla azap”, Taberi’ye göre mevcut azabın tekrar etmesi (مكرر عليه العذاب) şeklinde düşünülebilir.[1] Sonuçta azap ebedidir.
Kötü arkadaşlar, kişinin bütün dikkatini geçici olan dünyaya yönlendirir ve ona ahireti unutturur. Ahireti inkâr eden kimse, şeytan karşısında savunmasız kalır: “Biz onlara birtakım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce geçmiş toplumlarda cinler ve insanlar için (uygulanan) azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.” (Fussilet 41/25). Mekkeli müşriklerde olduğu gibi geçmiş toplumlarda da şeytanın ve onun yolunu benimseyenlerin izinden gidenler vardı. Onlar, vahyin yol göstericiliğinden uzak yapılan ve yapılması kararlaştırılan işleri, inkârcılara güzel gösteriyordu. Onların bu sapkınlığa yönelmelerinin nedeni, başka bir ayette şöyle belirtilir: “Kim Rahman'ın zikrini görmezlikten gelirse onun başına bir şeytanı musallat ederiz. Artık o onun yakını olur.” (ez-Zuhruf 43/36). Fussilet ayetindekileri hüsrana uğratan şey, Allah’ın rızasını değil, gazabını çekecek işler yapmalarıdır. Bu kimselerden farklı olarak müminler kurtulacaktır (el-Mü'minûn 23/1).
Cinler de insanlar gibi ümmetlerden oluşur. Bir nesil yok olur, yerine yenisi gelir. Bunların azaba uğramaya neden olan fiiller işleyenleri hüsrana uğrayacaktır: “İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce geçmiş toplumlarda üzerlerine söz (azap) gerçekleşmiş kimselerdir. Şüphesiz onlar ziyana uğrayanlardır.” (el-Ahkâf 46/18). Ayetteki “söz”, yüce Allah’ın şu ayette şeytana verdiği söz olsa gerektir: “Ant olsun ki ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla dolduracağım.” (Sâd 38/85). Ayette haklarında azap sözü gerçekleştiği söylenen kimseler, fıtratlarındaki takva duygusuna değil, fücüra (kötülük) yönelmişler ve kaybedenlerden olmuşlardır.
Görüldüğü gibi Kur’an’da “geçmiş toplumlarda” ifadesinin yer aldığı ayetlerde insanların ve cinlerin kâfir olanlarının liderleriyle ya da tabi oldukları önceki inkârcı nesillerle peş peşe cehenneme gireceklerinden, ahirette ortaklıklarının bozulacağından, azaplarının tekrar edeceğinden, kötü arkadaşların dünya hayatının geçiciliğine rağmen sadece dünya nimetlerine yönlendirdiğinden, ahiret inancından ise insanları uzaklaştırmaya çalıştığından ve bu tuzağa düşünlerin hüsrana uğrayacağından söz edilmektedir.
[1] Ebu Cafer Muhammed bin Cerîr et-Taberî, Camiu’l-beyân fî tefsîri’l-Kur’ân, thk. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî (Beyrut: Daru Hicr Li’t-Tabaa ve’n-Neşr ve’t-Tevzi` ve’l-İ`lan, 1422/2001), 12: 418.
YAZIYA YORUM KAT