1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA ÖZCAN

  3. Kundakçı ile itfaiyeci
MUSTAFA ÖZCAN

MUSTAFA ÖZCAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Kundakçı ile itfaiyeci

06 Aralık 2010 Pazartesi 00:22A+A-

İsrail’in ciğerlerini yakan yangını söndürme çalışmalarına Türkiye de iki yangın söndürme uçağıyla birlikte katıldı.

İsrail, Almanya’ya müracaat etmiş, Almanya ise talebi Türkiye’ye yönlendirmiş ve bu vesile ile Türkiye de İsrail’deki yangın söndürme faaliyetlerine katılmış. Şimdi bu mesele siyasi ve ahlaki zeminde tartışılıyor. Meseleye nasıl bakmak lazım? Bu soruya cevap vermeden önce İsrail’in kimyasına ışık tutmak gerekir. İsrail’in kimyası aslında ateşle yoğrulmuş bir kimyadır. Bunu en iyi dile getirenlerden birisi Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad olmuştur. Bir İngiliz yayın organına yapmış olduğu değerlendirmede İsrail’i kundakçı (fireman) olarak nitelendirmişti. Gerçekten de İsrail yatışmaz bir yapıya sahiptir ve kimyası her an tutuşmaya elverişlidir. Zaten Kur’an da bize onların savaş ateşi yaktıklarını ve tamtamları çaldıklarını haber vermektedir. Küllema evkadu naren lilharbi etfaaahullah. Allah onların ateşlerini söndürmekte ve tamtamlarını susturmaktadır. Allah kullarını kulları vasıtasıyla irşat etmesi gibi burada da bazen yangınlarını ve ateşlerini diğer kulları vasıtasıyla söndürmektedir. Türkiye komşularla sıfır sorun yaklaşımı çerçevesinde esasında bölgede yapıcı bir rol oynamakta ve İsrail’in yaktığı ateşleri de söndürmeye gayret etmektedir. Türkiye yapıcı tavrıyla esasında itfaiyeci rolünü benimsemiştir. Siyaseten de böyledir ve fiziken de böyle olduğu ortaya çıkmıştır. Mavi Marmara gölgesine rağmen Türkiye erinmemiş ve İsrail’in ettiklerini bir an unutarak Mecdel ve Hayfa yakınlarında İsrail’in ciğerlerini yakan yangını söndürmeye karınca kararınca katkı sunmuştur. Burada bir kez daha söndürücü ve yatıştırıcı özelliğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla Türkiye İsrail’in ateşten kimyasına mukabil sudan bir kimyaya haizdir ve bu vasfıyla uluslar arası ilişkilerde itfaiyeci rolüyle ortaya çıkmaktadır.
¥
Yangına körükle gidenler de olabilir. Lakin Türkiye burada yangına su taşımaktadır. Peki, bu insani meselede siyasi bir yön de yok mudur? Elbette insani tutum ve makamla siyasi tutum ve konum birbirinden farklıdır. Bununla birlikte doğrudan olmasa bile insani tutumlar siyasi tutumları yumuşatabilirler. Bundan dolayı kimileri Türkiye’nin yardım faaliyetine yangın diplomasisi adını vermişlerdir. Baba Papandreu’dan sonra Türk-Yunan ilişkileri Marmara Depremine dayalı olarak gelişmiştir. 1999 yılından itibaren de genel istikametinde ve ivmesinde pek bir değişiklik olmamıştır. Halbuki, Özal ondan evvel ne kadar gayret etmişse de Papandreu’yu ikna edememiştir. Papandreu Netanyahu gibi krizmatik bir liderdi ve gücünü ve siyasi karizmasını krizlere borçluydu. Krizlerden beslendiğinden komşuluk ve iyi ilişkilere metelik vermiyordu. Lakin deprem bu kriz üzerine kurulu denklemi değiştirdi. Nispeten iyi de oldu. İsrail de aynı depremde İslamcıların önünü kesmek ve Türkiye’deki imajını parlatmak için ilk davranan ve yardım gönderen ülkelerden birisi olmuştur. Türkiye de 11 yıl sonra bu jeste bir jestle karşılık vermiştir.
¥
Bununla birlikte Başbakan Erdoğan buna İslami ve insani bir görev olarak bakmış ve olayı böyle yorumlamıştır. Gerçekten de böyle midir? Evet, siyaseten İsrail’i onaylamak mümkün değildir. Lakin yangın ve tabii afet gibi konularda insani olarak yardımda bulunmak mümkündür. Meseleye de İslami bir görevden ziyade İslami bir tutum olarak bakmak mümkündür. 3 Aralık 2010 tarihli TRT El Türkiyye Kanalının akşam haberlerinde söylediğimi burada da tekrarlamak isterim. Haçlı Savaşları sırasında İngiliz Kralı olan Arslan yürekli Richard hastalanınca Selahaddin Eyyübi centilmenlik gereği olarak özel doktorunu Richard’a göndermiş ve onunla birlikte kralın çok sevdiği yiyecek ve meyveleri de göndermiştir. Bu centilmenlik Arslan Yürekli Richard’ın psikolojisinde olumlu izler bırakmış ve diğer başka faktörlerin de baskısıyla birlikte ülkesine geri dönmüştür. Şahsiyetler arasında bir kıyaslamaya girmeden iki tavır ve tutumu birbiriyle karşılaştırabiliriz. Dolayısıyla meseleye bu yönüyle de bakabiliriz. Zaten Türkiye insani yardımı yaparken siyasi olarak da mesafeyi muhafaza ettiğini ortaya koymuş ve Mavi Marmara mağdurlarına tazminat ödenmedikçe ve özür dilenmedikçe ilişkilerin eski
seviyesine gelmeyeceği hatırlatılmıştır.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT