"Kültürel İktidar"
Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen “Kültürel İktidar” konulu panel, Siyasal Vakfı’nda gerçekleştirildi.
Enes Yıldız / Haksöz Haber
Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen, moderatörlüğünü Ömer Semerci'nin yaptığı “Kültürel İktidar” başlıklı panelde konuşmacılar Ali Değirmenci ve Mustafa Yılmaz’dı.
Ali Değirmenci, “kültür” kavramının etimolojik ve tarihsel kökenine değindi. Müslüman halkların geçmişinde kültür kelimesinin karşılığı olmadığına dikkat çekti.
“Müslümanlık, fetihlerle ilerlemeye yeni coğrafyalarla buluşmaya başladığı zaman fethedilen bölgelerde kültürel bakımdan zayıf olduğu için küçümsendi ve horlandı. Mesela İran’ı fethediyorsunuz belli bir süre sonra Perslerin elitleri, aydınları Müslüman fatihleri küçümsemişler. Müslümanlara özgüveni yerinde ve cesur ama içi boş olarak bakmışlar. En önemli fetih dönemlerinde bile böyle bir eziklik yaşanmış.”.
Müslümanların tarih serüveninde kültürel anlamda en üst düzeye Endülüs devrinde ulaştığını söyleyen Ali Değirmenci, bu dönemde kültürel anlamda egemen dilin Arapça olduğunu, Müslümanların kurduğu üniversitelerin bir çekim merkezi haline geldiğini ve Yahudi ve Hristiyan halk tarafından rağbet gösterildiğini belirtti.
Kemalist dönemde halka baskılarla Batı kültürünün dayatıldığını, bu kültürel dayatmada araç olarak halk evlerinin, çevirilerin ve radyoların kullanıldığı, halka zorla klasik müzik dinletildiği bilgilerini aktaran Ali Değirmenci, buna karşı halkın dayatılan kültüre karşı kayıtsız kaldığını belirterek Arabesk kültürün bu dayatmalara bir tepki olarak doğduğunu ifade etti.
Ali Değirmenci sözlerini bitirirken gençliğe şu mesajları verdi:
“Bugün bizim Esma’mız var ama Esma’yla ilgili bir romanımız yok. Abdülkadir Salih’imiz var ama onunla ilgili yazılmış bir şiirimiz yok.”.
Bu noktada gençlerin daha çok sorumluluk alması gerektiğini belirterek sözlerine son verdi.
*****
Mustafa Yılmaz ise konuşmasında “Bir kültür nasıl meydana gelir?”, “Nasıl görünür hale gelir?”, “Kültürel iktidar kendini nasıl gösterir?” sorularına cevap aradı.
Kültürün temelde bir çevre meselesi olduğunu, dışarıdan öğrenilemeyeceğini, kültürün ancak yaşayarak öğrenileceğini, bu bağlamda Müslüman muhitinin Kur’an olduğunu söyledi:
“Heykellerle bir norm, bakış açısı oluşturmaya çalışıyorlar. Bizim kültürümüz ise taşa, doğaya, toprağa, kişilere baktığımız zaman Allah'ı hatırlamamız. Bu bizim kültürümüzün vahyî arka planı.”.
Kültür kelime olarak araştırıldığında Doğu'da da Batı'da böyle bir kavrama rastlanamayacağı bilgisini veren Yılmaz, “İnsanların yaşadıkları coğrafyada ürettikleri şeye kültür deniyor. Batı ürettiği zihne isim veriyor ve Batı kültürü diyor, pop kültürü diyor.” açıklamalarında bulundu.
Sözlerine devamla “popüler” kelimesinin aslında “halka ait olan” manasına geldiğini aktaran Yılmaz, pratikte bunun böyle olmadığını, popüler kültürün “halka dayatılan kültür” olduğunu ifade etti.
Türkiye'de “kütürel iktidar”ın sahipsiz olduğunu kaydeden Yılmaz, “Kültürel iktidarı talep etmek nefsi müdafaa meseledir.” dedi.
Paris'te üretilen bir tişörtün birkaç gün içinde Türkiye'ye, Tunus'a... ulaşabildiğine de dikkat çeken Yılmaz, “Dünyaya hâkim olan bir mono kültür var.” ifadelerini kullandı.
Soru-cevap kısmının ardında panel sona erdi.
HABERE YORUM KAT