Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ne layık görülen Mustafa Kutlu, Prof. Dr. Kemal Haşim Karpat, Erol Parlak, Şener Şen, Feridun Özgören ve Süheyl Ünver, ödüllerini Cumhurbaşlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan aldı.

Mutlu Kutlu’ya “Edebiyat”, Prof. Dr. Kemal Haşim Harpat’a “Sosyal Bilimler ve Tarih”, Erol Parlak’a “Müzik”, Şener Şen’e “Sinema”, Feridun Özgören’e “Geleneksel Sanatlar” alanlarında ödüller verilirken Süheyl Ünver’e de “Kültür ve Sanat Vefa Ödülü” verildi.

“Engin Bir Kültür Havzamız Var”

Yeni Şafak’ta yer alan habere göre, ödül törenine ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Marifet iltifata tâbidir, sözüyle hiçbir saplantıya kapılmadan Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ni veriyoruz. Kültür ve sanat alanında büyüyemeyen bir ülkenin gerçek anlamda bağımsız olabilmesi, bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Yaşadığımız coğrafyada yaklaşık bin yıllık bir geçmişimiz var. Engin bir kültür havzamız söz konusu. Kültür ve sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin gerçek mânâda bağımsız olabilmesi, en azınan bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz.” dedi.

“Kadim Kültürümüzü Unutmamalıyız”

“Bu ödüllerimizin değerlerimizi önce kendi insanımıza, sonra bütün dünyaya tanıtmada arzu ettiğimiz neticeyi almasını temenni ediyorum.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını, “Millet olarak kadim bir medeniyetin ve tarihin üzerinde bulunuyoruz. Bu medeniyetin hakkını popüler kültürü beslerken kadim kültürü unutmadan verebilmemiz şarttır. Modern şiir yazarken divan şiirini yabana atamayız.” şeklinde sürdürdü.

“Biz Etkileşimi Tek Taraflı Yaptık”

Kültür ve sanatın tarih içindeki rolüne de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır. Ancak biz bu etkileşimi tek taraflı yaptık. Üzülerek söylüyorum, kötü bir taklitten ibaret kaldı kültür ve sanat hayatımız. Bu demek değildir ki hiçbir şey yapmadık, elbette çok iyi eserler de verilmiştir ancak bu eserler çok kısıtlı bir alanda kalmıştır. Kendi toplumumuza dahi ulaşamamıştır.

Kendi edebiyatınızı, kendi sinemanızı üretecek zemini inşâ edemezseniz dar bir alana sıkışıp kalmış kültür ve sanat zemininin ötesine geçemezsiniz. Bu acı gerçekler başımızı çevirdiğimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Şu gerçeği tekrarlamak istiyorum: Türkiye’nin geçtiğimiz 14 yılı, dış politikadan ekonomiye, tarihî başarı hikâyeleriyle doludur. Mutlaka eksiklikler vardır. Elde edilen projeler vardır. Sâdece iki alanda arzu ettiğimiz sonuca ulaşamadığımız için üzgünüm. Bunlardan biri eğitimdir biri de kültür ve sanattır. Önümüzdeki dönem bu iki alanı önceliklerimizin başına çıkaracağımıza inanıyorum. Eğitimle kalıcı hâle getirilmemiş, kültür ve sanatla tahkim edilmemiş bir yolun bizi götüreceği yer zevksizliktir.” dedi.