“Kulluk Bilinci ve Sorumluluklarımız”
Özgür-Der Tatvan Şubesi, Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan’ın “Kulluk Bilinci ve Sorumluluklarımız” konulu konferansına ev sahipliği yaptı.
Yoğun bir katılımın olduğu konferans Tatvan Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
Özcan Taşcan’ın sunuculuğunu yaptığı konferans, İbrahim Aykan’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ve mealiyle başladı.
Özgür-Der Tatvan Şubesi faaliyetlerinin ve tarihçesinin gösterildiği sinevizyonun ardından Ramazan Kayan sunumunu gerçekleştirdi.
Ramazan Kayan, konuşmasında şu noktalara değindi;
Bugün sahih bir kulluk için, kulluk yürüyüşümüzü daha güzel bir şekilde sürdürebilmek için üzerinde durmayı düşündüğüm üç kavram var bunlar; A.)Şahsiyet B.) Aidiyet C.) Hareket Kulluğumuzun temel dinamiklerinin bu üç kavramda saklı olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan bu kavramların içini doldurabilirsek inanıyorum ki Allah’ın indinde kabul görecek bir kulluğun da üstesinden gelebiliriz.
A.)Şahsiyet: İslam’ın temel amacı şahıslara şahsiyet kazandırmaktır. Her insan doğuştan bir şahıstır ama her insan şahsiyet sahibi değildir. Haliyle islamın temel amaçlarından birisi, şahısları muhatap almak onlara şuur kazandırmak ve onların şahsiyetli olmalarını sağlamaktır.
Allah’ın davasının temsil ve tebliğ edilme liyakatini ancak şahsiyetli müminlerden bekleyebiliriz. Dolayısıyla ilk Kur’an nesline baktığımızda Kur’an’ın bedevi bir toplumdan medeni bir toplum çıkardığını görebiliriz. Yani şakileri said kılan işte bu dindir bu kitaptır.
Peygamber efendimiz ne yaptı? Cahiliye toplumundaki şahısları aldı, önce onlara bir şuur kazandırdı sonra da şahsiyet kazandırdı. Ve yeryüzünü onlara emanet etti. ‘’Arz’ın imarından, neslin ıslahından siz sorumlusunuz’’ dedi. Ve görüyoruz ki kendi öz kızını diri diri toprağa gömecek kadar gözü dönmüş olan Hattab oğlu Ömer, o mektepten geçince öyle bir şahsiyet kazandı ki aynı Ömer, çölde devesiyle yürürken karıncaları ezmemek için yüreği titreyen bir insan oluverdi.
İşte bahsettiğimiz İslam, bahsettiğimiz Vahiy-Kur’an bugün de aynı özelliğe sahiptir, aynı güzelliğe sahiptir. Peki sorun nerede? Şahsiyet yetiştirme hususunda bu kitapta bir sorun yok, eskime yok, pörsüme yok! Sıkıntı bizde yani kitaba muhatap olanlarda. Kitabın öngördüğü şahsiyetler yeryüzüne ağırlıklarını koyamıyorlarsa Kitapla ilişki biçimlerini gözden geçirmelidirler.
İslam şunu söyler; ‘’şahısları ne kurtlaştırın ne de mankurtlaştırın şahısları kardeşleştirin. İnsan insanın kurdu değil, insan insanın yurdudur.’’ Potansiyel olarak tüm insanları kardeş kılma sorumluluğu altındayız. İslam, ‘’Ol, Olgunlaş, Adem ol, İnsan ol, Halife ol, kul ol, Abdullah ol...’’ der.
Şahsiyet öznedir, şahıs nesnedir.
Şahsiyet belirleyendir, şahıs belirlenendir.
Şahsiyet sürükleyendir, şahıs sürüklenendir.
Şahsiyet etkileyendir, Şahıs etkilenendir.
Şahsiyet rüzgar estirendir, şahıs esen rüzgarlar karşısında yapraklar gibi savrulandır.
Şahsiyet gittiği yere renk verendir, şahıs gittiği yerde arazinin rengine uyandır.
Şahsiyet tarihi yazandır, şahıs tarih olandır.
Şahsiyet ezber bozandır, şahıs sadece ezber yapandır.
Şahsiyet yük alandır, şahıs yük olandır.
Şahsiyet kendine ait bir yüreği, kendine ait bir aklı, kendine ait bir iradesi olan adamdır.
B.)Aidiyet: Biz şu üç günlük dünyada kimin için yaşıyoruz? Kime aidiz? Kimin için varız? Aidiyetimizi, mensubiyetimizi netleştirebildik mi? Eğer bir mesuliyet yüklenilecekse öncelikle mensubiyetin belirlenmesi gerekir. Bu konu dört cümlede şöyle özetlenebilir.
1.) Bizler kendimize ait değiliz. Bu beden bize ait değil, bu can bize ait değil, bu mülk bize ait değil, çocuklarımız ve işimiz bize ait değil nitekim ayette de ‘’Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz’’ denir ve bizler buna iman etmişizdir. En’am suresi 162. Ayette de şöyle denilir; ‘’De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.’’
İman ettiğimiz Allah ile nasılız? Biz Allah için varız diyen bizler Allah ile olmanın içini doldurabildik mi? Yoksa bu iddianın arkasını boş mu bırakıyoruz? Allah’ı hayatın merkezine alabildik mi? Allah gündemimizin kaçıncı sırasında? Biz Allah’a ne kadar değer verirsek Allah da bize o kadar değer verir.
2.) Biz bu dünya için değiliz bu dünyaya ait değiliz. bu dünya da bize ait değil. Allah bizi bu dünya için yaratmadı bu dünya ile kendimizi sınırlayamayız, bu dünyaya kendimizi bağlayamayız. Allah’ın bizimle ilgili kararı şudur; ‘’Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır.’’ Dünya içinde Allah için olmak nasıl olacaksa onun hakkını vermemiz lazım.
3.) Biz birey değiliz, bizim bir ümmetimiz var, evrensel kardeşliğimiz var. Biz ümmet içiniz ümmete aidiz. Biz kardeşlik için varız kardeşlere aidiz. ‘’zekeriya’yı da hatırla. hani o, rabbine, “rabbim! beni tek başıma bırakma. sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti.’’ O halde bir ümmet adamı olduğumuzu unutmamalıyız.
4.)Biz insanlık için varız. ‘’Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.(ali-imran 110)’’ Allah insanlığı bize emanet etmiştir. İnsanlığı tehdit eden tüm kötülükleri, münkerleri, şerleri, şirretleri, şeytanlıkları biz etkisiz hale getiririz insanlığın barışı bize bağlı insanlığın güveni bize bağlı, insanlığın özgürlüğü bize bağlıdır. Şayet dünya yaşanılamayacak bir duruma gelmişse sebebi bizleriz. İnsanlık için projelerimizi konuşturmamız lazım. İnsanlığın felahı, salahı için devreye girmemiz lazım. İnsanlar ile İslam arasındaki engelleri kaldırma yükümlülüğü bizlerin sırtındadır.
c.) Hareket: Hareket yoksa, aksiyon yoksa, eylem yoksa, icraat yoksa, proje yoksa pratiğimiz yoksa imanımız bizi harekete geçirmiyorsa şahsiyetimizin ve aidiyetimizin islami olması bizi kurtarmayacak, bize yetmeyecektir.
Mazlum coğrafyalar bu halde iken siz hangi hesap üzereydiniz? Hangi iş üzereydiniz? Sorularını Allah-u teala bizlere soracaktır. Tıpkı mekkelilere ’’Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü ‘’ sorulduğu gibi. İslam toraklarından, ümmetten umudunu kesen yüzbinlerle birlikte Batı’nın kapısında umut bekleyen ümmetin suçu, günahı neydi? Siz nerelerdeydiniz? Arakan’da kardeşleriniz cayır cayır ateşe verilirken siz ne iş üzereydiniz? Siyonistler kirli ve kanlı çizmeleriyle Mescid-i Aksa’yı tekmelerken siz neyin peşindeydiniz? Suriye’de oluk oluk kan akarken, Afrika açlıktan kıvranırken siz nerelerdeydiniz? Birincil davanız, derdiniz neydi? Bizler İşte bu durum, ahval için harekete geçmeliyiz. Allah kime ne imkan vermişse kişinin onu getirip ortaya koyması lazım. Her şey bize emanet bu hayat da bize emanet. Hal böyleyken bizler; ertelemek, zamana yaymak hakkına asla sahip değiliz.
Program soru-cevap faslının ardından sona erdi.
HABERE YORUM KAT