Kullanışlı Suriye'den 'Butik Suriye'ye
Rusya Suriye’de ilk hava operasyonunu yaptı, Beşar Esed Putin’den 'acil askeri yardım' istedi ve Rus askerlerinin sınır dışında görev yapması için parlamentodan izin çıktı.
Cengiz Tomar / Al Jazeera
Suriye krizinin başlangıcından bu yana İran ile birlikte Esed yönetimi lehinde kararlı bir tutum sergileyen Rusya, son dönemde Şam yönetiminin artık gücünün tükendiğini ve Suriye topraklarının yarısında hâkimiyetinin bulunmadığını itiraf etmesinin ardından yaptığı hamlelerle bölgede ağırlığını iyice hissettiriyor.
Rusya’nın Suriye’nin bölünmesinin mukadder olduğunu öngörmesi, Suriye krizindeki en yakın müttefiki İran’ın ABD ve Batı ile anlaşması ya da muhtemel bir siyasi çözüm pazarlığında elini güçlendirmek istemesi de bu hamleleri tetiklemiş olabilir.
Rusya, Arap Dünyası’ndaki önemli müttefikleri Irak ve Libya’yı kaybettikten sonra, kendisi için büyük ehemmiyet taşıyan Akdeniz ve Arap topraklarındaki son kalesi Suriye’yi ne pahasına olursa olsun elinde tutmak istiyor. Gürcistan ve Ukrayna krizlerinde Avrupa Birliği ve ABD’nin ürkek tutumunu bizzat tecrübe ettiğinden, tehditlere pek de kulak astığı söylenemez.
Rusya’nın A planı, Esed rejiminin Suriye’nin tümünde hâkimiyeti tekrar sağlamasıydı. Bunun mümkün olmadığını gören Rusya’nın B planı ise, ki daha muhtemel görünen plan da budur, ülkenin bölünmesi halinde Akdeniz sahilinde Esed ailesinin yönetiminde ve kendi güdümünde “Küçük Suriye”nin kurulması.
Daha fazla dayanma gücü kalmayan Esed yönetimi, vekâlet savaşlarının yaşandığı Suriye’de ülkenin en önemli kara hattı olan Halep-Hama-Humus-Şam güzergâhının Humus-Şam arasının güvenliğini Hizbullah ve Şii milislere, Hatay’ın hemen güneyinde Nusayri nüfusun çoğunlukta olduğu Doğu Akdeniz’de stratejik önem taşıyan Lazkiye-Tartus sahil hattının emniyetini ise Ruslar’a ihale etmiş durumda.
Rusya Tartus’taki deniz üssünü korurken, Lazkiye’nin hemen güneyinde Cebele’de eski denizaltı üssünü ihya etmeyi planlıyor. Ülkenin ikinci büyük havalimanı olan Lazkiye Basil Esed Havaalanı fiilen Rusya’nın hava üssü konumunda. Rusya böylece Türkiye’nin hemen güneyindeki varlığını uzun vadeli ve kalıcı olarak tahkim ederken, Lazkiye’ye karşı kuzeyden Özgür Suriye Ordusu, Fetih Ordusu veya Nusra Cephesi gibi muhaliflerden gelecek saldırıları önlüyor.
Bilad-ı Şam hayalinden Küçük Suriye'ye
Nereden nereye... Hafız Esed’in kızıl elması ya da megalo idea’sı, Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün’ün kuzeyi ile Hatay ve İskenderun’u içine alan ‘Bilad-ı Şam’ yani ‘Büyük Suriye’yi (Sûriyyetü’l-Kübrâ, Greater Syria) kurmaktı. Halbuki şu anda görünen, ülkenin “Küçük Suriyeler”e bölünerek, özellikle Nusayrilerin nüfus yoğunluğunun bulunduğu Batı ve Sahil bölgelerinde, bu sefer Rusya ve İran açısından “kullanışlı” yüzde 15’lik küçük bir Suriye’nin kurulması (Sûriyye Musağğara, Lesser Syria).
Aslında bu proje pek de yeni değil. 1920’lerde (Lübnan dışında) beş parçaya ayrılan Suriye’nin doğrudan Fransız yönetiminde kalan bölgesi, Şam-Humus arası ile Akdeniz sahilini oluşturan yüzde 15’lik alanı kapsıyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Butik Suriye” olarak adlandırdığı bu bölge, Fransız yönetimi tarafından “La Syrie utile” (Kullanışlı Suriye, Sûriyyetü’l-Müfîde) olarak isimlendiriliyordu. Fransızların bu bölgeyi “Kullanışlı Suriye” olarak adlandırmasının sebebi, çok seyrek bir nüfusa sahip doğudaki çöl bölgesinin yerine nüfusun büyük kısmının yaşadığı, Türkiye ve Lübnan’a ulaşan yolların kavşağındaki Halep-Hama-Humus-Şam hattı ile Akdeniz sahilindeki Lazkiye-Tartus hattını kendi stratejik çıkarları açısından kullanışlı bulmasıydı.
Suriye’lilerin bağımsızlık mücadelelerinde de Fransızlar hep bu bölgeyi korumaya çalıştılar ancak başarılı olamadılar. Zaten daha o dönemde, ya kendilerine devlet kurulması ya da Lübnan’a bağlanmaları hususunda Fransızlara mektuplar yazan, Beşşar Esed’in dedesinin de aralarında bulunduğu Nusayriler’e sahilde bir “mini devlet” sözü verilmişti. Fransız manda yönetimi Kürtler, Dürzîler ve Hıristiyanlar gibi diğer azınlıklara da çeşitli haklar vererek büyük Sünni nüfus karşısında onların desteğini aramıştı.
Suriye topraklarının yüzde 15’lik kısmını oluşturan ve Esed ailesinin de mensup olduğu Nusayrîlerin yoğunlukla yaşadığı bu bölge, göçler nedeniyle günümüzde Suriye nüfusunun yüzde 50’sinden fazlasını barındırıyor. Özellikle IŞİD'den (DAİŞ) kaçan Hıristiyanlar, Sünniler ve Türkmenler de bu bölgeye sığınmış durumda.
Rusya kendine göre “gayet insancıl sebepler ve bahanelerle” Suriye halkını İŞİD’e karşı korumayı amaçladığın iddia ediyor. Bu konuda İsrail ve İran’la da anlaşmış görünüyor. Son haberlere göre, Rusya’nın Lazkiye’den havalanan yeni nesil savaş uçakları Hama ve Humus kırsalında Rusya'ya göre IŞİD (DAİŞ) mevzilerini; muhaliflere göre ise Özgür Suriye Ordusu ve sivilleri vuruyor.
Rusya, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını korumak için İncirlik’in karşısına, yaklaşık 400 km. güneydeki Lazkiye ve Tartus’taki mevcudiyetiyle çıkıyor. Rusya’nın aksine ABD ve Başkan Barack Obama'nın Suriye krizinde nasıl bir siyaset izlediği veya bir siyasetinin olup olmadığı henüz anlaşılabilmiş değil. Tabii “eğit-donat” (ve teslim et) politikasını bir yana bırakacak olursak, ABD bölgedeki müttefiki Türkiye’yi de yüzüstü bırakmış durumda.
Suriye’nin Rusya ile imzalamış olduğu askeri anlaşmaların toplam değeri 20 milyar dolar düzeyinde. İran’ın Batı ile anlaşması ve Ortadoğu’da işlerini Şii nüfuzuyla ilintilendirmesi Rusya’yı artık vekalet savaşından vazgeçip Suriye’ye doğrudan müdahil olmaya götürüyor. Buna Esed yönetimi karşıtı bölgesel güçlerden birinin veya Düvel-i Muazzama’nın Batı kanadının müdahalesi, ki pek muhtemel görünmüyor, Suriye’de cereyan etmekte olan hibrit savaşı bölgesel ya da küresel konvansiyonel bir harbe dönüştürebilir.
Türkiye'ye etkileri ne olur?
Rusya’nın Suriye’deki son hamlelerinin, Esed’siz bir çözümde diretilmesi halinde, iki temel sonucu olabilir. İlki, kilitlenen savaşın daha da uzaması. İkincisi ise Suriye’nin “küçük Suriyelere” bölünmesi. Her iki sonuç da Türkiye açısından önemli dezavantajlar içeriyor.
Türkiye açısından bir problem de Rusya’nın Suriye vasıtasıyla Türkiye’yi güneyden de çevirmesi. Bölgesel rakibi İran’ın Ortadoğu’da nüfuzunun artmasının üzerine bir de Rusya’nın son hamlesi Türkiye açısından durumu daha da zorlaştırıyor. Rusya’nın “Butik Suriye”de diretmesi, diğer taraflar için ehven-i şer olan “Esed’li bir geçiş dönemini” kabul ettirecek gibi görünüyor. Batı kanadından gelen son sinyaller de bu yönde.
Son dönemde Rus politikasını takip edenler açısından bu adımlar çok da sürpriz değil. Rusya, Gürcistan ve Ukrayna krizlerinde Suriye’de yaptığına benzer bir tutum izleyerek hem stratejik çıkarlarını korudu hem de taraftarlarına vefasızlık göstermedi. Suriye, Gürcistan ve Ukrayna’dan sonra özellikle Akdeniz emelleri açısından oldukça stratejik.
Rusya İŞİD’i (DAİŞ) bahane ederek uluslararası terörizm kartını kullanıyor. Bu senaryonun benzerlerini daha önce de uyguladığından ve rakiplerinin reaksiyonunu tahmin edebildiğinden eli oldukça rahat. 2008’de Gürcistan’a Oset ve Ahbazları korumak adına girmişti. Batı’dan ciddi bir tepki gelmediğini gören Putin, ikinci denemesini Ukrayna’da yaptı. Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve Batı yanlısı yönetimine karşı Kırım ve Donetsk’te Rusya yanlılarını korumak maksadıyla bölgeyi işgal etti. Osetya vasıtasıyla Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya kavşağını elinde tutarken Abhazya’dan Doğu Karadeniz’e ulaştı. Kırım’da Rusya’nın en büyük deniz üssünü korumayı başardı. Suriye’de de bunların bir benzeri yaşanıyor.
Yaklaşık yüz yıl sonra Suriye’de tarih tekerrür ediyor. Ama bu sefer, Doğu Akdeniz sahnesinde Fransızlar değil, Ruslar ve İran başrollerde.
HABERE YORUM KAT