1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Küfrün kardeşliği: Hindistan ve İsrail
Küfrün kardeşliği: Hindistan ve İsrail

Küfrün kardeşliği: Hindistan ve İsrail

Taha Kılınç, işgal rejimi ile Hindistan'ın İslam düşmanlığı konusunda nasıl birliktelik oluşturduklarına dikkat çekiyor.

27 Ocak 2024 Cumartesi 13:30A+A-

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Küfrün kardeşliği

İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım saldırıları başladığından beri, özellikle sosyal medyada çok dikkat çekici bir durumla karşı karşıyayız: İslâm düşmanı Hindu fanatikler, katledilen Müslümanların ölüm haberlerini çılgın bir şekilde kutlarken, İsrail ordusuna övgüler yağdırıyor. Paylaşılan sayısız mesajda coşku ve sevinç öylesine baskın ki, Hindistan’ın Filistin mevzusuna doğrudan muhatap bir Ortadoğu ülkesi olduğunu bile düşünebilirsiniz. Hadisenin o kadar içindeler.

Mesele bu kadarla da kalmıyor üstelik. Dahasını, Kaliforniya Üniversitesi Hukuk Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Hâlid Ebu’l-Fadl, 12 Ocak Cuma günü Usuli Institute’de irat ettiği hutbede anlattı. Gönüllü Hindu milislerin, sadece ve sadece “Müslüman öldürme zevkini tatmak için” İsrail ordusuna katıldığını ve Gazze’de savaştığını kaydeden Prof. Dr. Ebu’l-Fadl, şu cümleleri kullandı: “Gazze’de Filistinlilere uygulanan en kötü katliamlardan bazıları, İsrail ordusu bünyesinde görev yapan Hint askerler eliyle gerçekleştiriliyor. Hindu milliyetçiler, İsrail’in Filistinlilere yaptığını açıkça destekliyor ve şunun altını çiziyor: “İsrail, etnik temizlik konusunda bize ilham veriyor. Çünkü Keşmir’deki Müslümanlara yapacağımız şeyler de bunlar.” Hindistan, Müslümanlara yönelik soykırımı planlamaya çoktan başladı.”

Prof. Dr. Ebu’l-Fald’ın söylediklerini teyit edercesine, geçtiğimiz hafta Hindistan’ın bazı şehirlerinde Müslümanlara yönelik fiziksel saldırılar ve tacizler daha da yoğunlaştı:

Önce, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ülkenin kuzeyindeki Uttar Pradeş eyaletinin Ayodhya şehrinde Ram Mandir Tapınağı’nı ibadete açtı. Burası, vaktiyle Bâbürlüler döneminden kalma Babri Mescid’in bulunduğu yerdi. Mescit, 1992’de Hindu saldırganlar tarafından yıkılmış, çıkan olaylarda en az 2 bin kişi hayatını kaybetmişti. Modi, Babri Mescid’in yerine bir Hindu tapınağı yapılması için düzenlediği etkin kampanyalarla Hindistan’daki İslâm düşmanı ırkçıların desteğini kazanmayı başarmış, ardından iktidara yürümüştü. Ram Mandir Tapınağı’nın açılışına Hindistan’ın ünlü sanatçıları, sinema oyuncuları ve yazarları iştirak ederken, törenin düzenlendiği alanda toplanan Hindular, Bâbürlü İmparatorluğu’nun kurucusu Bâbür Şah’ın resimlerini yakarak İslâm ve Müslüman karşıtı sloganlar attılar. Bu tablo, 1530’da vefat eden Bâbür Şah’a yönelik düşmanlığın hâlâ ne kadar canlı ve diri olduğunu göstermesi bakımından çok çarpıcıydı.

Eş zamanlı olarak, Hindistan’ın Mumbai -eski Bombay- şehrinin Müslüman semtlerinde dükkânlar, evler ve ibadethaneler Hindu milislerin saldırılarına uğradı. Çok sayıda dükkân kullanılamaz hale getirildi, evlere tecavüzler yaşandı, camileri kundaklama girişimleri görüldü. Tüm bunlar olurken, Mumbai polisinin havaya bakıp ıslık çaldığını ise söylemeye bile gerek yok elbette.

Müslümanlara saldıran gruplar, Hindu milliyetçiliğinin ultra-faşist bir formu olan “Hindutva” ideolojisine mensup ve bu adla biliniyorlar. Modi hükümetinin de desteklediği Hindutva, Müslümanları katletmekten cami yakmaya, türlü suçları gözünü kırpmadan işliyor. Hindutva mensuplarının safran sarısı kostüm ve kıyafetler giymesi nedeniyle, sergiledikleri saldırganlık “safran terörü” olarak anılıyor.

Geçtiğimiz on yıl içinde, Hindistan’la İsrail arasındaki ilişkiler “stratejik ortaklık” seviyesine yükseldi. İstihbarattan teknolojiye, eğitimden kültüre, farklı alanlarda imzalanan çok sayıdaki anlaşmaya, işgal mantıklarındaki yakınlık da eşlik etti. İsrail’in Filistin’e yaptıkları, Hindistan hükümetine kendi Müslüman nüfusuna muamele noktasında adeta yol haritasına dönüştü. Hem Hindistan içinde hem de Keşmir’de, Modi hükümeti, tümüyle Netanyahu’yu taklit ediyor şu anda. Keşmir için “Asya’nın Filistin’i” benzetmesinin yapılması, boşuna değil.

Tüm bunları “Müslümanların perişan halini tasvir” için yazmadım. Sözü esas olarak şuraya getirmek istiyorum:

Küfrün tek millet oluşunun türlü tezahürleri, dünyanın her yerinde karşımıza çıkıyor. Tarihimize ve coğrafyamıza sımsıkı sarılarak, silkinip kendimize gelmekten ve zihin haritamızı yeniden inşa etmekten başka çaremiz yok.

Çok önemsediğim bir soruyla bitireyim: Hinduların bugün bile nefretine muhatap olan Bâbür Şah’ı tanıyan ve Hint coğrafyası için ifade ettiği anlamı bilen kaç kişi var aramızda?

HABERE YORUM KAT

5 Yorum