Kuduz köpekler kadar değeri olmayan çocuklar!
Ersin Çelik, "hayvanperestliğin" nasıl bir akıl tutulmasına denk düştüğünü irdeliyor.
Ersin Çelik / Yeni Şafak
Kuduz köpekler kadar değeri olmayan çocuklar!
Amerikalı Fizikçi Dennis Meadows’ın dünyanın nüfusunu 1 milyara düşürme fikri birkaç aydır gündemde. Zaman zaman önümüze düşüyor. Adam 80 yaşında ve kendisinden sonraki zamanı planlıyor. Tezlerine öylesine güçlü iman etmiş. Dünya nüfusunun 7 milyardan (artık 8), bir milyara düşürülmesinin elzem ve mümkün olduğunu tane tane anlatıyor. Üslubu çok insani, masum. Bir fizikçi ancak bir sosyolog hatta psikolog edasıyla konuşuyor: “Dünya nüfusunun düşüşü şiddetle değil başka yollarla çözülmeli. Umarım bu medeni bir yolla gerçekleşir. Demek istediğim özel bir yolla. Huzurlu bir yolla.”
Merak edenler, Amerikalı fizikçinin röportajını YouTube’dan izleyebilir. Yazıya başlamadan önce yeniden baktım ve şöyle bir his uyandı bende. Meadows, “sizin bir şekilde ölmeniz gerekiyor ve bunun için de desteğinize ihtiyacımız var. Ölmeseniz de asla çoğalmamalısınız. Sadece siz değil, çevrenize anlatıp onları da ikna etmelisiniz. Buna mecburuz” diyor aslında. Ya bir an önce ölün ya da neslinizi doğmadan öldürün!
Yakın geçmişte uygulama örnekleri var aslında. Çin’in 1979’da başlattığı “tek çocuk” dayatmasının anlatıldığı “One Child Nation” isimli belgeseli izlerken notlar almıştım. Çin komünizminin en korkunç politikalarından olan tek çocuk kanunu yaklaşık 30 yıl uygulanmış. Neden mi? Çin’in kalkınması ve daha fazla refah için. Tek çocuk politikası, bir pirinç tanesine bile muhtaç Çin’in kalkınma hamlesinin parçası olarak görülüyor. Ekonomik hamlenin iç yüzü ise çok farklı. Çin’deki her eve girip kadınları muayene eden ebe ordusu, son 30 yılda 400 milyona yakın bebeğin doğumunu kürtaj yoluyla engellemiş. Yani öldürmüşler. Tek çocuk katliamında özellikle de kız çocukları öldürülmüş. Bir şekilde dünyaya gelenler ise eğer bebek kızsa ölüme terk edilmiş.
Amazon yapımı belgesel, -tüm Çin karşıtlığı ile- bir vahşete dikkat çekiyor belki ama diğer yandan da Çin’in nüfusunu azaltmaya mecbur kaldığını da vurguluyor. Yani vahşeti değil de yöntemini sorgulatıyor. Doğumu engellemenin başka yolları olabileceği fikrini uyandırıyor. Nedir bu yol ve yöntem? Rockefeller ailesinin kurduğu “Club Of Rome” üyesi Dennis Meadow’ın ipuçlarını verdiği; medeni, özel, huzurlu yol ve “tali” yollar. Eşcinsellik dayatması bu yolların başında geliyor.
Dikkat ediyor musunuz? Yaratılmışların en şereflisi, en güzeli ve üstünü olan insanı, aşama aşama değersizleştiriyorlar. Kim mi? Dijital ekosistemleri inşa edenler ve algoritmaları geliştirenler. İşin başında yine insanlar var. Yani insan, insanı bir sinek kadar kıymeti olmayan varlığa dönüştürüyor.
Çin’in tek çocuk politikası gibi vahşetlere de gerek yok artık. Teknolojinin ve özellikle de sosyal medyanın esiri olduğumuz son 20 yıla şöyle bir bakalım. İnsanı devreden çıkaran, insanı yok sayan, güçsüzleştiren ve insanı insandan koparan, aileyi ortadan kaldıran, düşünceyi, duyguyu, doğalı, fıtratı anormalleştirilen bir zihin dünyası inşa ediliyor. Bu anlayış zamanla yaşam biçimine ve sanal dünya ürünü kültüre dönüşecek. Emareleri de var ve hep birlikte gözlemliyoruz.
Bakınız sokak köpekleri meselesi... ‘Ne alakası var?’ demeyin. Burada da insana reva görülen bir dayatma var.
Okula giden çocuklara, evinin yolunda yürüyen kadınlara, camiye giden yaşlı amcalara sokak köpekleri saldırıyor. Isırıyor, parçalıyor, uzuvları koparıyorlar. Bu ülkede köpek saldırısı sebebi ile ölen insanlar var. Ancak kimseler bu vahşetlere “dur” demiyor. Ya da diyemiyor. Başı boş köpeklerin, akıl sır ermeyen dokunulmazlık zırhları var sanki. Bu zırhı da büyük oranda sosyal medya sağlıyor. Bu nedenle de insan hayatının her şeyin üzerinde olduğunu anlatmaya çalışmak mümkün değil artık. Hemen hayvan düşmanı ilan edilip, boy boy afişlerle teşhir ediliyor insanlar. Twitter’da ‘sokak hayvanlarına düşman isimler listeleri’ dolanıyor. Yetmiyor, mahkemede süründürme aşamasına geçiliyor.
Bitlis’te, sokak köpeklerinin ısırdığı ve kuduz teşhisiyle 15 gündür uyutulan 10 yaşındaki çocuğun yaşam mücadelesi ise basit, sıradan, olağan bir haber olarak kayıtlara geçiyor oysa.
Anneler, babalar “yeter artık” diyor. Kimseler kulak kabartmıyor. Aksine insana böcek kadar değer vermeyen bazı güçlü insanlar, sokakta kaldığı her gün daha da vahşileşen bir köpeğin hakkı için ortalığı ayağa kaldırabiliyorlar.
Diğer yandan bir evlat, bir ana kuzusu, bir ciğer paresi tam 15 gündür kuduz virüsünün pençesinde can çekişiyor. Belediyelerin, yetkililerin, ilgililerin, sivil toplum kuruluşlarının bu ve benzeri vahşetlerin önüne geçecek önlemleri alması için, “insanın” başına daha nelerin gelmesi gerekiyor?
HABERE YORUM KAT