Kudüs Davamız ve İslam Coğrafyasına Karşı Sorumluluklarımız
Amasya İHH ile Özgür-Der Amasya temsilciliği yeni binasında ilk programını yoğun bir katılım ile gerçekleştirdi.
Gazeteci yazar Adem Özköse ve Taha Kılınç’ın konuşmacı olarak katıldığı programda; tarihten günümüze Kudüs davamız, Mavi Marmara olayının 10.yılında değerlendirilmesi ve İslam coğrafyasının başta Suriye olmak üzere Arakan, Doğu Türkistan, Keşmir gibi bölgelerine karşı sorumluluklarımız değerlendirildi.
Programın açılış konuşmasında Özgür-Der Amasya temsilcisi Özgür Eryiğit; Dokuz yıldır tüm Dünya’nın gözleri önünde adeta soykırıma uğrayan mazlum Suriye halkının yaşadığı acıları derinden hissettiklerini, mazlumlara elini uzatan Türkiye’nin İslam kardeşliğinin sorumluluklarını yerine getirdiğini ve uğurda şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet ve yaralılara acil şifalar dilediğini belirtti. Suriye rejimi, Rusya ve İran yönetimini lanetlediğini belirtti. Açılışını bu programla gerçekleştirdikleri yeni dernek binamızın hayırlı olmasını Rabb'imizin rızasına uygun salih amellerin çoğaltılacağı bir yer olması temennisinde bulunarak bir mekanı değerli kılanın onun büyüklüğü yada fiziksel imkanlarından ziyade Rabb'imizin adının anılması ve onun rızasına uygun salih ameller üretilebilmesinin değerli olduğunu vurguladı. Dernek binamızın haftanın altı günü açık olacağını kitap okuma salonu, bağış kabul birimi, mescidi, gençlik çalışmaları ile tüm insanların istifade edebilecekleri imkânlara sahip olduğunu ifade etti. Katılımlarından dolayı programa katılım gösterenlere ve yoğun programlarına rağmen Amasya’ya gelen konuşmacılara teşekkürlerini iletti.
Gazeteci Yazar Taha Kılınç konuşmasında özetle şunları ifade etti:
KUDÜS’ÜN ÖZGÜRLEŞMESİ SÜNNETULLAHI GÖZETEN ÇALIŞMALARLA GERÇEKLESEBİLİR!
Müslüman coğrafyasında yaşananları acı edebiyatı üzerinden anlatmak yerine somut noktalara değinmenin önemli olduğunu ifade etti. Kudüs ile ilgili konuşmalarda ilk yarım saat Kudüs’ün fazileti, son yarım saatte ise Siyonizm’in kötülüğünün anlatıldığını söyleyen Kılınç, “Bir Müslümanın zihninde Kudüs’ün fazileti ile ilgili ya da Siyonizm’in kötülüğü ile ilgili zaten bir soru işareti yok. Konuşma 60 dakika sonra bitiyor. Ama sonuç yok. Sonra ben ne yapmalıyım diye insan düşünüyor. Dinlediğim birçok konuşmada sonuç yok. Anlatıyorlar, çerçevesini çiziyorlar ama dinleyenlere şunu yapmamız lazım, şuradan hareket edeceğiz belki bir gün ulaşırız diye bir proje yok. Görseller sunuluyor. Zaten internet ve telefonumuz bunlarla dolu. Ama ortaya bir şey çıkmıyor. Sosyal medyada gördüklerimize bir süreden sonra gözümüz ve gönlümüz alışıyor bir işe yaramıyor” dedi. Müslümanlar tarihin her döneminde geçerli olan Rabb'imizin değişmez yasası olan Sünnetullaha uygun bir şekilde kendisinden başlayarak yaşadığı topluma doğru yayılacak bir şekilde düşünceden eyleme kadar yaptığı tüm çalışmalarda samimiyet, çaba, süreklilik, adalet, fedakârlık ve temel ilkelerde birliktelik gösterebilirse Kudüs ve diğer işgal edilen beldelerin özgürlüğüne kavuşabilecektir.
TARİHİ VE COĞRAFYA’YI ANLAMAK ÖNEMLİ
Kudüs ve İslam Dünyası için yapılması gereken üç aşamanın olduğunu söyleyen Kılınç, “Başlangıç noktası olarak bu mesele bu noktaya nasıl geldi? Mevzular nereden nereye geldi? Özellikle büyük olaylar, toplumsal değişimler, savaşlar, işgaller bir günde olmaz mutlaka onun bir öncesi var. Bir sebebi vardır. Sebep sonuç ilişkisi içinde bir arka planı vardır. Birinci aşama mevzuyu anlamak ve kavramak. Tarihini gözlemek ve incelemek. İkinci aşama ise coğrafyaya seyahatler. Coğrafyanın tarihini, geçmişini, meselenin nereden nereye geldiğini gördükten sonra sahayı görmek lazım. Okuduğumuz o zamana kadar edindiğimiz bilgiler acaba ne halde diye görmek lazım. Eğer sahayı bilmezsek pratik olarak ne yaşanıyor görmezsek, bilgilerimiz ve yaptığımız yorumlar havada kalabilir. Belki kitaptaki bilgiye göre doğruyu söyleyebiliriz ama dışarıdaki değişimleri bilgilerle uydurmazsak söylediğimiz şeyler havada kalacağı için yaptığımız yorumlarda yerinde olmaz. Üçüncü aşama ise bölgeden gelen haberleri düzenli şekilde takip etmek ve bir şey yapılması gerekiyorsa doğru şekilde yapmak.”
MAVİ MARMARA ÖZGÜR KUDÜS YOLUNDA ONURLU BİR ADIMDIR!
Adem Özköse Kudüs ve ümmet coğrafyasının ahvali üzerine değindi. Ardından Mavi Marmara’da yaşadıklarını aktaran Özköse, ‘Filistin’e bir dava olarak bakmalıyız ve kendimizi de bu dava bilinci ile yetiştirmeliyiz. Önce hayal edip sonra hayallerimizin arkasından kararlı bir şekilde koşmalıyız. Her birimiz idealist insanlar olmalıyız. En önemlisi davamızı ayakta tutmak için fert fert ayırt etmeksizin ahlaklı ve iyi insan olmalıyız.’ dedi. Değerlendirmelerine devam eden Özköse, ‘Beş temel sıkıntı var: Bunlar Kuran ve Sünnetten uzaklaşma, kötü yönetimler, ahlaki yozlaşma, dünyevileşme ve ideallerden uzaklaşmadır. Savaşta üstün olmakla kazanamayız ahlaken de en üstün olmalıyız. Önce kendimizi şuurlu birer Müslüman olarak yetiştirip sonrasında idealist insanlar olarak Kudüs’ün kurtuluş yolunu aramalıyız’ dedi ‘Ahmet Yasin ve arkadaşlarının hayal gücü bir gün Hamas’ın kurulmasını sağladı ve bu davaya sahip çıkar hale gelmesini sağladı ama onlarda her şeyden önce ahlaken de üstünlük vardı ve bu yüzden de başardılar. Hepimiz birer Ahmed Yasin, Hasan el-Benna olmalıyız, önemli fikir insanları olmalıyız.’
KUDÜS DAVASI, SURİYE, ARAKAN, DOĞU TÜRKİSTAN’DAN AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ!
“Anadolu demek sadece Edirne'den Kars'a olan sınırlar değildir. Bir de bizim gönül sınırlarımız var. Gönül coğrafyamız var. Bu coğrafyada yaşıyorsanız eğer, ümmet yüreğine sahip olmanız gerekir. Yüreğinizin bir yerinde Şam olmalı, Halep olmalı, Kudüs olmalı, Arakan olmalı. Böyle bir yüreğe sahip olmak zorundasınız. Şöyle bir dağın kenarında oturup baktığınızda, sadece Diyarbakır'ı, Van'ı ve Trabzon'u göremezsiniz. Siz daha fazlasını görmek zorundasınız. Erbil'i de, Süleymaniye'yi de, Saraybosna'yı da görmek zorundasınız. Buralara karşı mesuliyetiniz olduğunu hissetmeniz lazım.
EL-EMİN İNSANLAR OLMALIYIZ!
‘El Emin’ olarak anılan bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu belirten Özköse, Müslümanların güven telkin eden kimseler olması gerektiğini söyledi. İslam dünyası dinamik ruhunu kaybetmiş. Bizim tekrar dinamik ruhumuzu kazanmamız, aktif düşünmeyi ve dinamizmi yakalamamız lazım. İslam dünyası kan gözyaşı ile aklımıza gelmemeli. Geleneğimizin düşüncesini nasıl sanata, sütunlara yansıttığını görebileceğimiz kaybedilmiş mirasımızı keşfetmeliyiz. Bir dünya perspektifimiz olsun. Çalışmalarımız sadece konferanslarla, seminer ve sohbetlerle değil bu etkinlikler, yabancı diller, bilim, sanat ve kültürle yoğrulmuş bir hal almalı. Kitap okumak bu işin temelidir. Gezi ve yol insanı terbiye eder. Yol insanı geliştirir. Ayette diyor ya “ yeryüzünü geziniz ” gezmek para ile değil, aşk iledir. Aşkı olan yola düşer. Boşnakların çok güzel bir sözü var. “Yol ile yolcu arasındaki en büyük engel kapı eşiğidir. Genç denildiğinde aklıma iki şey gelir. Özgürlük ve özgünlük. Peygamberimiz gençliğini nerede geçirdi biliyor musunuz? Adalet mücadelesinde. O yüzden Müslüman toplum emin bir toplum ve emin bir ümmet olmalıdır. Yani itimat, itikattan önce gelir. Ama maalesef emin bir toplum değiliz. Adaleti ayakta tutan bir toplum değiliz. Tekrar ibadet ile bu eminliği yakalamamız lazım. İnsanların bize güvenmesi ve adil şahitler olduğumuzu bilmeleri lazım. Yeniden insanları diriltmemiz lazım ancak o zaman kurtuluştan bahsedebiliriz.
HABERE YORUM KAT