Korucular neyi korur?
İçişleri Bakanlığı, koruculuğun kalkması yönünde çalışma başlatmak üzere bir önerge hazırlamış. Önergede sayıları seksen bini aşan korucuların kademeli olarak silahsızlandırılıp, başka alanlarda istihdam edileceği ifade ediliyor.
Çatışmanın tarafı olanların ortasında, şaibeye açık bir pozisyon alan korucular, zamanla çeşitli suçlara bulaştılar. Devletin sunduğu imkânları kendi çıkarları için kullandılar. En son yaşanan Bilge köyü katliamının, devletin dağıttığı silahlarla yapılmış olması kamuoyunun gözünde durumu daha da görünür kıldı.
Bölgede şiddetin bir ruh haline dönüşmesinde koruculuk sisteminin önemli bir katkısı oldu. Silahlı Kuvvetler ve PKK arasında yaşanan çatışmalar, koruculuk sayesinde en ücra köy ve mezralara ulaştı. 1984 Eruh baskınından sadece iki yıl sonra oluşturulmaya başlanan koruculuk, bugün 80.000 civarında bir sayı ile ifade ediliyor. Bu rakamın büyüklüğü dahi yapılan çalışmanın önemini gösteriyor. Hükümetin Kürt açılımına, en zor konulardan biri olan koruculuktan başlaması bu bakımdan önemli.
Bakanlığın sunduğu gerekçeler arasında çarpıcı bilgiler var; 'AB raporlarında, koruculuk sisteminin, terör örgütünde büyük eylemlere karışmamış militanların geri dönüşlerini engelleyen bir unsur olduğu da vurgulanmaktadır. Türkiye, yeni açılım çerçevesinde geri dönüş sağlayacaksa, bunu önce geri dönenlere yönelik oluşabilecek "intikam" hissini ortadan kaldırarak, yani koruculuk sistemini kaldırarak yapabilir.'
Güneydoğu'da özellikle son 30 yılda yaşananlar, insanlarda genel bir güvensizlik yarattı. Kendine ve karşısındakine güvensizlik. Koruculuk sistemi bu güvensizliği yaratan önemli bir etken. İnsanları en yakınındakilerle, bazen komşusuyla karşı karşıya getiren bu sistemin, güveni ne kadar tahrip edebileceği tahmin edilebilir. Koruculuk gibi bir sistemi getirip bir toplumun içinde yeşertirseniz derleyeceğiniz yegane şey güvensizlik ve şüphe olur.
Yazık ki, güvenin hissedilemediği yerde, gerek PKK, gerekse korucular için silah hâlâ güvenin aracı oluyor. Biz kimiz, kime güvenmeliyiz soruları bu nedenle bugün dahi havada kalıyor. Bir güven hissetmeden paylaşmayı bir kıstas olarak yaratmak çok da kolay gerçekleşmiyor. Açıktır ki, Güneydoğu'da gayri nizami harp usulleri bu kadar hoyrat kullanılmasaydı, Kürt siyaseti bu kadar marjinalleşmezdi.
Kürt sorunu gibi devasa bir sorundan söz ediyorsanız, sorunun büyüklüğünün altında kalmamak için konuyu ayırarak ele almak zorundasınız. Koruculuk, Kürt sorununun en önemli maddelerinden biri. Yarattığı sorunlar, zaafları ve nasıl düzenleneceği ciddi bir çalışma alanı olarak önümüzde duruyor. Silahsızlandırmanın kolay olmayacağını tahmin etmek zor değil. Çünkü korucular için devletten aldıkları maaştan daha önemli olan silahla kurdukları iktidardır. Bu iktidar ellerinden alındığında yerine ne konacak? Soru bu. Sahip oldukları iktidardan kolay vazgeçmeyeceklerdir. Muhtemelen silahı bıraktıkları andan itibaren bir boşluk yaşayacaklar. O boşluğun neyle dolacağı devletin önünde zor bir çalışma alanı olarak duruyor. Rehabilitasyon için oldukça verimli bir çalışma zemini. Sorunun sosyo-psikolojik yanı mutlaka hesaba katılmalı. Devlet bu konuda iyi bir sınav verirse Kürt sorunundaki iyileştirme çabalarına doğru bir zeminden başlamış olur. Böylece merkezî düzeyde alınmış bir kararın uygulamada ne kadar gerçekleşeceği de test edilmiş olur. Jandarma gibi kamu hizmetinin en çetin alanlarından birinde görev yapanlar merkezî hükümetin kararına ne düzeyde uyacaklar? Bunu görme şansımız olacak. Böylece bölgedeki bürokrasinin yeni duruma uyumu da test edilmiş olacak.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT