Koronavirüsün Bize En Büyük Mesajı: Bireysel, Toplumsal ve Uluslararası Sorumluluk
Koronavirüsün Çin’de ortaya çıkmasından bu yana toplumsal ve uluslararası bir şekilde sorumsuzluk gösterilerek tüm dünyaya yayıldığını belirten Aktay, bu sorumsuzluğu dünyanın her yerinde olan savaşlara karşı da gösteriyor olduğumuzun altını çiziyor.
Yeni Şafak / Yasin Aktay
Sorumluluk
Kürenin her yanındaki insanlar olarak hepimizin aynı dünyada olduğumuz ve dolayısıyla hepimizin birbirimize karşı sorumlu olduğumuz gerçeğini bilmiyor değildik. Ama gözardı ediyorduk. Küçücük bir virüs geldi ve bunu bütün dünyaya bu açık gerçeği en çarpıcı bir biçimde hatırlattı.
Kürenin zenginleri, müstekbirleri aslında dünyayı kendileri için fena halde küçültürken, kendileri dışındakiler için dünyayı eskisinden bile daha büyük, daha erişimsiz, daha çorak hale getirmişlerdi.
Myanmar’da zaten en zor şartlarda yaşamakta olan gariban Arakanlı çocuklar üzerlerine yağan kurşunlardan kaçamazken, atıldıkları çukurlarda cesetleri yanarken iki metre öteye erişebilecek güçten de yoksun kalıyorlardı. Ne bedenleri ne sesleri bütün dünyayı bir salona sığdıracak kadar kolaylaştırmış parababalarına, iktidar seçkinlerine ulaşmıyordu.
Gazze’de koca bir şehri bütün insanlarıyla muhasara altında tutan azgın işgalci uygulamaların haberleri de bilgisi de bütün trajikliğiyle her gün göz önünde ama bu haberler sadece küçük köyün küresel malumatları olarak kayda geçiyor, vicdanlara hiçbir şekilde seslenmiyordu.
Suriye’de, Yemen’de, Libya’da, Keşmir’de, Afrika’da.. küreselleşmiş dünyanın bütün nimetlerinden istifade edenler, bu nimetlerin bedellerini ödemeye yanaşmıyorlardı.
Coronavirüsü önümüze küreselleşme ile birlikte yaşamakta olduğumuz nimetlerin, almaktan olduğumuz hizmetlerin ödemekten kaçtığımız faturaları bir bir koyuyor. Evi Rusya ve Esed rejiminin bombardımanıyla başına yıkılan, anasız babasız kalan ve en son kendisi de bir lokma ekmek bulamadığı için ölecek noktaya gelirken son nefesinde “burada yaşadıklarımı Allah’a anlatmaya gidiyorum” diyen Suriyeli çocuğun sesi bu dünyanın refahtan şımarmış olduğu için bütün duyarlılıkları körelmiş insanına ulaşmadı, ama şimdi herkes bu şikayetin arşı nasıl titrettiğini hissediyor.
Coronavirüsün dünyamıza bu müdahalesinden sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi devam edemeyeceği kesin. Yaşadığımız dünya düzeninin adaletten uzak halinin çok ciddi sorunlara yol açıyor olduğunu söylüyorduk. Türkiye yıllardır bu düzenin dünyanın sorunlarını çözmeye dönük hiçbir niyet, yetenek ve iradesinin olmadığını “dünya beşten büyüktür” başlığı altında ifade ediyordu.
Coronavirüs bizi eğitiyor bir yandan da. Bize ilk verdiği derslerden birisi, başkalarının sorumsuz davranışlarının hayatımızı tehlikeye atabileceği gibi kendi davranışlarımızla da başkalarının hayatını tehlikeye sokabilme ihtimali.
Etiğin temeli de olan bu ilke üzerine sosyal davranışlarımızı düzenlemek esasen medenileşmenin de birincil ölçülerindendir. Sosyal ortamda yaptığımız her davranışın başkalarını ilgilendiren, başkalarını etkileyebilecek sonuçları üzerinde de düşünmek zorundaydık. Bunun gafletindeytik, şimdi bu uyarı bizi kendimize getirmiş olmalı.
Belki daha önce dediğimiz gibi bireysel özgürlüklerin sınırlarını yeniden çizmeliyiz. Hangi davranışlarımız ne kadar bireysel veya kişisel sınırlarımızda kalıyor? Bu konuda herkesin sosyal sorumluluk çerçevesinde kendine çeki düzen vermesi gereken bir büyük bilinç şokuyla karşı karşıyayız.
Tabi şehir hayatında olduğu kadar küresel düzeydeki, uluslararası ilişkilerde de bu durum yeni sorumluluklar getiriyor. Ülkeler, benim içimde olup biten her şey sadece beni ilgilendiriyor deme lüksünden artık sıyrılmalı. Dünya külfet noktasında bu kadar birbirini etkilerken, ülkelerin kendi içlerinde de dünyanın denetimine daha açık hale gelmesi kaçınılmaz.
Elbette temel insan hakları düzeyinde bir açıklık ve denetimden bahsediyoruz. Bugünlerde Coronavirüs’e kaynaklık etmiş olan Çin’in virüsle mücadelede bütün ülkeleri geride bırakacak kadar ilerleme kaydetmiş olduğu söyleniyor. Ancak bunu bilmemizin bir imkanı yok aslında. Çünkü Çin, bu konuda dünyaya şeffaf davranmadığı için zaten bu sorun patlak verdi. Kendi ülkesinde olup kendi ülkesinde bitmeyen bir şeyi dünyadan gizlediği için yaşanan gecikmenin dünyaya maliyeti ortada. Bugün bile ne kadar doğru veya yanlış söylediğini kimse kestiremiyor. Böyle ise bile, bundan sonra dünyanın geri kalan ülkelerine karşı bilgi gizlememek ve verileri paylaşmak, bu ortak hastalıkla işbirliği içinde mücadele etmek gibi bir sorumluluktan kaçamaz.
Bu konuda sorumluluk üstlenmekte kusur işleyenlerin sadece kendilerine değil dünyanın geri kalanına da ciddi bir tehdit oluşturacağı gün gibi ortada.
Bu konuda Mısır’ın baştan itibaren Covid-19 tipi Coronavirüsle ilgili politikası da bu sorumsuzluğun en vahim örneklerinden biri. Bu sorumsuzluk tabii ki başta Mısır’ı kötü etkiliyor ancak Mısır üzerinden bütün Afrika ve hatta bütün dünyaya yeni bir tehdit kaynağı oluşturuyor.
Rakamlar baştan beri küçümseniyor, doğru dürüst bir kolektifi mücadele yok ve üstelik halk ve devlet arasındaki ciddi kopukluk halkın tedbir kampanyalarına aktif katılımını engelliyor. Bazı haberlere göre Mısır’da vaka sayısı 20 binleri bulmuş olduğu halde son açıklanan rakamlar iki yüzü bile bulmuyor. Üstelik yüksek rütbeli bazı askerlerin bu hastalığa yakalandığı ve öldüğü haberlerine rağmen Mısır’da ciddi bir tedbir yok. Halk tedbir çağrılarına uymuyor. Hastalığın yayılmasının Mısır’da kontrol altına alınamaması sadece Mısır’da değil, başta Körfez ülkeleri ve Afrika olmak üzere bütün dünya için tehdidin alınan bütün tedbirleri boşa çıkaracak şekilde devamlılığını sağlayacaktır.
Coronavirüsün bize en büyük mesajını “sorumluluk” olarak okursak yanılmayız. Bireysel, toplumsal ve uluslararası sorumluluk.
İçimizdeki beyinsizler yüzünden hepimiz helak olabileceğimiz gibi bizim yaptıklarımız dolayısıyla başkaları da helak olabilir.
HABERE YORUM KAT