Korkusuna tutsak devlet; İsrail
İsrail’in kaprisli çıkışlarının arkasında yatan temel saik, bu ülkenin normal bir ülke olmamasında yatar. 2 bin yıl öncesinin “vaad edilmiş topraklar” ve “üstün ırk” miti üzerine kurulu bir hurafeden besleniyor.
Hak ve hukuk dışı toprak gasbını, komşularla düşmanca ilişkisini, Filistinlilere yaptığı her türlü işkenceyi ve Mescid-i Aksâ komplolarını bu zeminde meşrulaştırıyor.
Korkuyor..
Kimden? “Öteki” kabul ettiği herkesten. İsrail insanı da korkuyor, devleti de. Dünden bugüne bireyi ve toplumu kişilik bölünmesi yaşayan bir devletin paranoyakça hareket etmesi bu zeminde gerçekleşiyor. Velhâsıl korkusunu dehşet saçarak yenmeye çalışan anormal bir ülke var karşımızda.
Buna, son olarak İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon’un insan ruhunu ezen sevimsiz odasındaki “alçak koltuk” üzerinden giriştiği meydan okumada tanıklık ettik.
Arkasından özür geldi. Lâkin, Türkiye büyükelçisine yapılan çirkin komploda da, devletin resmen özür dilemesinde de temel saik “korku”ydu.
Bu anormal ülkenin bölgede hiçbir dostu yok. 75 milyonluk Türkiye’yi de karşılarına almaktan korktular. Korku devlet reflekslerine sirayet ettiğinde akla ziyan meydan okumalar sökün etmektedir.
Türkiye maalesef güvenlik krizi yaşayan bu ülkeye karşı baştan beri yanlış tavır takındı. Nazilerin icra ettiği katliam nedeniyle kendilerini bütün dünyadan alacaklı gören siyonistlere vermedik taviz bırakmadı.
Evet, Yahudiler son 2 bin yıl boyunca hep horlandılar, dışlandılar ve zaman zaman katliamlara maruz kaldılar. Ancak, bu süre içerisinde en rahat yaşadıkları topraklar Müslüman coğrafya oldu. Meselâ Endülüs ve Osmanlı toprakları. Buna rağmen kendilerini Müslümanlardan ve Türkiye’den de alacaklı gördüler hep.
İşin tuhaf tarafı ise, bu ülke, Yahudilere tarih boyunca yapılmış hiçbir zulümden sorumlu olmayan Filistinlilerin toprakları üzerine kuruldu. Türkiye’yi yönetenler de tâ başından beri hem de halkın iradesine ve ülke çıkarlarına aykırı olarak bu korsan ülkeye koruma kanatlarını gerdiler.
Osmanlı’nın siyasi mirasına sırtını dönme, bütün Müslüman halkları küstürme pahasına İsrail’e bölgede “güven” duygusu verdi. Türkiye-İsrail ilişkisi İsrail’in lehine sürdürüldü hep. Ama Ak Parti dönemiyle daha dengeli politikalar geliştirmeye başladı ülke. Ne olduysa bundan sonra olmaya başladı.
Türkiye’yi çantada keklik gören siyonist liderler dünyadaki Yahudi lobilerini de harekete geçirerek hükümetin kolunu bükmeye yeltendiler. Geçen yıl Davos’ta yaşanan kriz bu hamleye bir tepkiydi.
İntikam peşinde koşan İsrail yöneticileri “One Minute” restinin birinci yıldönümünde “alçak koltuk” diplomasisiyle kinlerini kustular. Bu şımarık ve hafifmeşrep çıkışla da aslında köklü bir devlet geleneğine sahip olmadıklarını herkese gösterdiler.
Hâlbuki Türkiye İsrail için neler yapmıştı...
Bağımsızlığını ilan eden İsrail’i dünyada ilk tanıyan ülkelerden birisi ve ilk Müslüman ülke oldu. Kararın altında Cumhuriyet Halk Partisi hükümetinin imzası vardı. Adnan Menderes’in Demokrat Partisi’nin kurduğu hükümet ise İsrail’le yapılan ilk ticaret anlaşmasını imzalamıştı.
Osmanlı’nın devamı niteliğinde olan Türkiye’nin Tek Parti eliyle İsrail’i tanıması ve Menderes hükümeti tarafından da İsrail’le ticaret anlaşması yapması, dönemin şartları itibarıyla İslâm dünyasında büyük bir ihanet olarak görülmüştü.
Bu ilişki Osmanlı siyasi mirasını red anlamına geldiği gibi diğer Müslüman ülkelerin İsrail’le kuracağı her türlü ilişkiyi de meşrulaştırıcı bir özellik taşıması açısından son derece tehlikeliydi.
Türk matbuatının tartışmalı siması ve Vatan gazetesinin sahibi Ahmed Emin Yalman, İsrail’in kuruluşu sırasında oraya ilk muhabir gönderen gazete patronuydu.
Yani, Türkiye, İsrail’in kuruluşunu Müslüman dünyada meşrulaştıran jestleri (!) birer birer cömertçe sunmuştur.
Maddî anlamda sıkıştığında da farklı yollardan desteklemiştir. Meselâ 28 Şubat döneminde “tankların modernizasyonu” adı altında İsrail’e akıtılan milyarlarca dolar...
Son yıllarda Türkiye aleyhine kurulmuş bu ilişki bozulmaya başladı. Bu da İsrail’in korkusunu büyütmektedir. İsrail rahatsız oluyorsa eğer, bunun en önemli nedeni budur.
Korku büyüdükçe de çılgınlıkların arkası gelecektir...
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT