1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. “Korku”, Gazze'de hissettiklerimizi tarif edebilecek bir kelime değildir
“Korku”, Gazze'de hissettiklerimizi tarif edebilecek bir kelime değildir

“Korku”, Gazze'de hissettiklerimizi tarif edebilecek bir kelime değildir

Ateşkesin sona ermesinden bu yana geçen üç hafta bitmek bilmeyen bir korku hikâyesi oldu.

10 Nisan 2025 Perşembe 20:17A+A-

Nur Elassy’nin al-Jazeera’de yayınlanan yazısını, Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.

 

Geçen hafta, yine şiddetli saldırılar olan bir gecede, dört yaşındaki yeğenim bana asla unutamayacağım bir soru sordu:

“Eğer uyurken ölürsek... yine de canımız yanacak mı?”

Ne diyeceğimi bilemedim.

Gün ışığından çok ölüm görmüş bir çocuğa uykusunda ölmenin bir rahmet olduğunu nasıl söylersiniz?

Ben de ona: "Hayır. Hiç sanmıyorum. Bu yüzden şimdi uykuya dalmalıyız."

Sessizce başını salladı ve yüzünü duvara döndü.

Bana inanmıştı. Gözlerini kapattı.

Karanlıkta oturdum, bombaları dinledim, sokağın hemen aşağısında kaç çocuğun diri diri gömüldüğünü merak ettim.

12 yeğenim var. Hepsi dokuz yaşın altında. Bu karanlık zamanlarda onlar benim tesellim ve neşem oldular.

Ancak ben de onların ebeveynleri gibi etrafımızda olup bitenleri anlamlandırmalarına yardımcı olmakta zorlanıyorum. Onlara pek çok kez yalan söylemek zorunda kaldık. Çoğu zaman bize inanırlardı ama bazen seslerimizden ya da bakışlarımızdan korkunç bir şeyler olduğunu hissederlerdi. Havadaki dehşeti hissederlerdi.

Hiçbir çocuk böyle bir vahşete katlanmak zorunda kalmamalıdır. Hiçbir ebeveyn çocuklarını koruyamayacağını bilerek çaresizlik içinde sinmek zorunda kalmamalıdır.

Geçen ay ateşkes sona erdi ve onunla birlikte bir duraklama yanılsaması da başladı.

Bunun ardından gelen ise sadece savaşın yeniden başlaması değil, daha acımasız ve amansız bir hal almasıydı.

Üç hafta içinde Gazze kimsenin güvende olmadığı bir ateş alanına dönüştü. 1400'den fazla erkek, kadın ve çocuk katledildi.

Her gün yaşanan katliamlar umut etme yeteneğimizden geriye kalanları da paramparça etti.

Bazıları evimizi vurdu.

Sadece duygusal olarak değil. Fiziksel olarak da… Daha dün, sadece birkaç sokak öteden gelen toz ve kan kokusu havayı doldurdu. İsrail ordusu Gazze Şehri'ndeki al-Nakheel Caddesi'ni hedef aldı ve aralarında beş çocuğun da bulunduğu 11 kişiyi öldürdü.

Birkaç gün önce, yerinden edilmiş ailelerin barındığı Dar ul-Erkam Okulu'nda İsrail hava saldırısı sınıfları küle çevirdi. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 30 kişi saniyeler içinde katledildi. Mavi Birleşmiş Milletler bayrağının onları koruyacağına inanarak güvenlik arayışıyla oraya gelmişlerdi. Ama korumadı. Okul evime 10 dakikadan daha az bir mesafede.

Aynı gün yakınlardaki Fahd Okulu da bombalandı; üç kişi yaşamını yitirdi.

Bir gün önce de Cibaliye'den bir dehşet haberi geldi.

Bir İsrail saldırısı UNRWA tarafından işletilen ve sivillerin barındığı bir kliniği hedef aldı.

Görgü tanıkları kliniğin her tarafına saçılmış ceset parçalarını anlattılar. Çocuklar diri diri yakılmış. Bir bebeğin başı kesilmiş. Yanan et kokusu hayatta kalanları boğuyordu. Sağlık kurumu olarak çalışan bir yerde yaşanan bir katliamdı bu.

Tüm bunlar olurken, Gazze Şehri'nin bazı bölgelerine tahliye emri verildi.

Tahliye edin. Şimdi. Ama nereye? Gazze'de güvenli bölge yok. Kuzey yerle bir edildi. Güney bombalandı.

Bir hapishane. Yollar ölüm tuzağı.

Biz kaldık.

Cesur olduğumuz için değil. Gidecek başka yerimiz olmadığı için.

“Korku”, Gazze'de hissettiklerimizi tanımlamak için doğru bir kelime değil. Korku yönetilebilir. Korku adlandırılabilir.

Hissettiğimiz şey, göğsünüzün içine oturan ve asla terk etmeyen boğucu, sessiz bir dehşet.

Bir füzenin sesi ile çarpması arasında geçen, kalbinizin durup durmadığını merak ettiğiniz andır.

Enkaz altından gelen ağlayan çocukların sesidir. Rüzgârla birlikte yayılan kan kokusudur.

Yeğenimin sorduğu sorudur.

Yabancı hükümetler ve politikacılar buna “çatışma” diyor. “Karmaşık bir durum”. Bir “trajedi”. Ama yaşadığımız şey karmaşık değil.

Bu düpedüz bir katliam... Yaşadığımız şey bir trajedi değil. Bu bir savaş suçu.

Ben bir yazarım. Bir gazeteciyim. Aylarca yazdım, belgeledim, kelimelerimle dünyaya seslendim. Gönderiler gönderdim. Başka kimsenin anlatamayacağı hikâyeler anlattım. Ve yine de - çoğu zaman - bir boşluğa çığlık atıyormuşum gibi hissediyorum.

Yine de yazmaya devam ediyorum. Çünkü dünya başka tarafa baksa bile, gerçeğimizin konuşulmadan kalmasına izin vermeyeceğim. Çünkü birilerinin beni dinlediğine inanıyorum. Bir yerlerde. Yazıyorum çünkü hükümetler sırtlarını dönmüş olsalar bile insanlığa inanıyorum. Yazıyorum ki tarih yazıldığında kimse bilmiyordum diyemesin.

 

*Nur Elassy, Gazze'de yaşayan bir şair ve yazardır.

HABERE YORUM KAT