Korkanlar paraya para kattı korkmayanlar para kaybetti!
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na ifade veren 28 Şubat sürecindeki TOBB Başkanı Fuat Miras, şöyle demiş: “O dönemde, ‘Cuma gününe kadar istifa gelmezse, Pazar günü asker zili çalacak’ yönünde sözler sarf edildi. Askerin, Sincan’da yürümesi üzerine korktuk. Asker ihtilal yapacak, millet perişan olacak diye korktuk!”
Vah vah vah..
Sakın yanlış anlamayın..
Adam kendisi için değil..
Millet perişan olacak diye korkmuş!
Miras öyle dese de, siz inanmayın..
Onların derdi, millet falan değil..
Onların derdi, kazandıkları tatlı para idi..
Kazanacakları tatlı paranın engelleneceğinden korkuyorlardı..
Askerden.. Darbeden niye korksunlar ki!
Onların korkuları, milletin egemen olması idi..
Erbakan Hoca başbakanlığındaki hükümetin, bir-iki yıl daha sürmesi idi..
Korkuları Erbakan idi..
Ama lafa gelince.. “Darbeden korktuk” diyorlar..
TOBB korkmuş..
Sorsanız, 5’li çetenin diğer üyeleri de “Askerin yönetime el koymasından korktuk” diyecekler.
Medya patronlarına sormaya hiç gerek yok..
Onlar daha dünden korkmuşlar..
Hem korkuyorlar..
Hem de o dönemde, acayip para kazanıyorlar!
Nasıl “korku” ise bu!..
Benim kanaatim, “al gülüm, ver gülüm”dü onların hikayesi..
“Korkmaları için, korkmuş görünmeleri, etrafa da korku salmaları için” havadan para kazandırılıyorlardı..
İşin bir de diğer tarafı var.
Onlar paralarına para katıyorlar..
Bir yandan da korkuyorlar!..
Hani herkes korksa..
“Şaşıracak ne var? Korkmayan yok ki..” deyip, adamlara hak verebilirsiniz..
Ama karşılarında bir de korkmayanlar vardı..
Hem korkmuyorlar, hem de para kazanmayı bırakın, eldeki paralardan oluyorlardı..
Ne gibi mesela?
Akit gazetesi gibi.
Abdurrahman Dilipak gibi.
Hasan Karakaya gibi.
O süreç darbe ile sonuçlansa, TOBB’un başkanını değil, Akit’in yöneticilerini ve yazarlarını içeri alacaklardı.
Dolayısı ile korkması gereken birileri var ise, Akit ve yazarları olmalı idi.
Akit ve yazarları, korkmadan yayınlarını/yazılarını sürdürüyorlar..
Bu arada, astronomik tazminatlarla eldeki avuçtakileri de kaybediyorlardı..
Ama o süreçte paraya para demeyenler, oturdukları yerden katrilyonları götürenler, “Korktuk” diyorlar..
Neresinden bakarsanız bakınız, kirli bir tablo..
Alın işte, bugün görülecek dava..
Dilipak o süreçte, 30 yıllık birikimi ile aldığı evi kaybediyor..
Ama karşısındakiler ise, Korkmaz Yiğit’i ile, Güven Erkaya’sı ile.. Ve ekipteki diğerleri ile.. Katrilyonlara katrilyonlar ekliyorlar..
Sorsanız şu Korkmaz Yiğit’e..
“Nedir kardeşim senin, Deniz Kuvvetleri Komutanı ile ilgin?” diye..
Ne diyebilir acaba?
“Nedir senin, mafya babası Alaattin Çakıcı ile ilgin?” denilse, ne diyebilir?
“Nedir; senin bir elinden tutan Çakıcı ile, diğer elinden tutan Erkaya arasındaki ilişki?” diye sorulsa, acaba ne cevap verir?
Nedir Türkbank’taki rolün..
Nedir Bankekspres’te götürdüğün milyarlar..
Nedir Yüzyıl’ı satın alırken Dinç Bilgin ile yaptığın pazarlık.
Nedir, Milliyet’i alırken, Aydın Doğan ile yaptığın pazarlık?
O pazarlıklar, “seninle” mi yapılmıştır, yoksa senin adına, “birileri” ile mi yapmıştır?
Ve kimdir o “birileri?”
Nedir, onların komisyonları?
Veya, işin sahibi onlar iseler, nedir senin komisyonun?
Sadece bugün sorgulamıyoruz bunları..
O dönemde de sorguladık.
Sorguladığımız için de, o dava bombardımanı ile karşı karşıya kaldık.
Şimdi o sürecin temizlenme dönemidir..
Başlangıcı da, Dilipak-Erkaya yargılamasının iadesi davasıdır..
Mahkeme o süreçte, “Erkaya, ülkeye hizmet etmiş, saygın bir komutandır. ‘Hakkımızı helal etmiyoruz’ demek, ona hakarettir” deyip, tazminata hükmetmişti..
Şimdi de, “Erkaya, darbe sürecinin mimarlarından birisidir. Her vatandaşın, onun için ‘Hakkımı helal etmiyorum’ demesi, en tabii hakkıdır” deyip, kararı kaldıracak!
Beklentimiz bu..
Olması gereken de bu!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT