Konfora Talip Değil, Hizmete Amade Bir Adam
Geçtiğimiz yıl bugün vefat eden Erol Battal’ı dostlarına soralım dedik. Dünya Müslümanlarının derdini kendi derdi bilen, mücadeleci, entelektüel bir portre çıktı karşımıza..
FATİH PALA / DÜNYA BİZİM
Kendisini Özgün Duruş gazetesindeki köşe yazılarından tanıdığım ve sevdiğim değerli bir Müslümandır Erol Battal. Gazetede pek çok konu yelpazesinde düşüncelerini yazardı. Sendikacıydı, Eğitim-Bir-Sen çatısı altında birçok mühim çalışmaya imza attı. Türkiye ve dünya ölçeğinde, Müslümanların derdiyle dertlenici, sevinçlerini paylaşıcı bir karakteri buluyorduk yazılarında.
Geçtiğimiz yıl bugün (28.09.2012) vefat eden bu kıymetli insanı konu alan bir soruşturma gerçekleştirelim istedik. Bazı tanıdıklarının kapısını çaldık. Sağ olsunlar kırmadılar bizi ve kendilerindeki Erol Battal’ı paylaştılar bizimle. Anılarını tazelediler. Soruşturmamıza cevaplarını esirgemeyen Mahmut Balcı, Saadettin Aydın ve Kenan Alpay ağabeylere çok teşekkür ederek, sizleri onların cümleleriyle ve kendi Erol Battal’larıyla müşerref kılmak istiyorum. Buyurun:
Kenan Alpay (Özgür-Der Başkan Yardımcısı):
Rahmetli Erol Battal ile 2002’nin baharında Ahmet Kaya ve Fatih Çayabatmaz kardeşlerimizin Bağcılar’daki işyerinde tanışmıştık. Sağ olsunlar iki arkadaşımız işyerlerinin bahçesinde güzel ve bol ikramlar hazırlamışlardı. Aslında davet sahibi kardeşlerimiz bizi mangal başında sadece yemeye içmeye değil, uzun bir dönem sürecek güzel dostluğa dâhil etmişlerdi. Erol Abi’yle o gün başlayan uzun, neşeli ve yaşadığımız dünyanın sıkıntılarını konu alan sohbetimiz hakikaten öyle güzel izler bıraktı ki, ilerleyen zamanlar dostluğu devam ettirmemeye imkân bırakmadı.
Konuşmalarımız devam ettikçe iyiden iyiye belirginleşen bendeki Erol Battal portresi düzenli olarak okuyan, yazan, koşan, koşturan dinamik ve güzel bir insanın portresiydi. “Güzel bir insandı” tabirini özellikle Erol Battal için kullanırken klişe bir kavram veya sevgiden kaynaklanan bir iltifat olarak değil, vefakâr bir dostun, yardımsever ve mücadeleci bir Müslümanın ortaya koyduğu örnekliği anlatmaya vesile olduğu için tercih ediyorum. Şöyle ki, kelimenin gerçek anlamıyla yardım etmekten, mağduriyetleri gidermek için çalışmaktan zevk alan bir mümindi. Özellikle 28 Şubat darbe sürecinde öğretmenlikten ihraç edilen tesettürlü hanım kardeşlerimizin görevlerine dönmesi, döndükleri okullarda yaşanan sıkıntıların giderilmesi, idari baskıların engellenmesi için adeta seferberlik halinde yaşayan bir mücadele insanıydı.
Entelektüel ilgisi edebiyattan tarihe, siyasetten pedagojiye değin geniş bir yelpazede seyrederdi
Hükümet tarafından 2006’da çıkarılan memur sicil affıyla 28 Şubat mağduru birçok hanım kardeşimizin meslekî haklarını elde edebilmeleri, ama özellikle de bürokratik ve keyfi idari engellerin aşılması meselesinde, rahmetli Erol Battal kardeşimin moderatör gibi devreye girdiği zamanlar hiç de az değildi. Sendikacılık ve öğretmenlik, yazarlık ve eylemcilik, dostluk ve dayanışma onun hayat lügatinde birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçmişti. Bir sorunun çözülmesi için arayalım da ilgisiz veya pasif kalsın! O sendikal faaliyetlerini bizzat kendi mücadele mantığıyla mücehhez kılan, rahata ve konfora talip değil, bile isteye hayra-hizmete amade olan bir adamdı.
Sohbeti hoş, ikramı bol bir insan olarak gülmeyi de güldürmeyi de severdi. Misalleri, fıkraları, siyasi anekdotları ciddi bir görgü ve tecrübe sahibi olduğuna şahitlik ederdi. Mütevekkil bir mücadele adamı olarak pes etmez bir karakter sahibiydi. Merhametli olduğu kadar inançlarından taviz vermez bir kararlılık, hatta gerektiğinde sert tutum takınırdı. Entelektüel ilgisi edebiyattan tarihe, siyasetten pedagojiye değin geniş bir yelpazede seyrederken bir hobi olarak değil, mücadelenin vazgeçilmez unsuru olarak hayatın olağan bir parçası şeklinde tecelli ederdi.
Tanıdığım, bildiğim Erol Battal, Allah'ın rızasını her daim hayatının merkezinde tuttu. Kusurları, yanlışları vardı tabii ki. Hele biri var ki, hem kendine hem de dostlarına acı çektiren cinstendi. Sigaraya olan bağımlılığı öylesine amansız bir tutkuydu ki, hasta olduğu dönemde kendisini ziyarete gittiğimizde bile o kötülülüğün güzelliğini misafirlerine anlattıracak kadar kuşatmıştı onu! Hakikaten çok zorlu bir hastalık süreci yaşadı. Ağır bir imtihana tâbi tuttu Rabbim onu ve ailesini, sevenlerini. Fakat bütün acılarına rağmen sabreden ve şükreden bir mümin olarak gördü insanlar onu. Zaten Rabbimiz sabredenleri müjdelemiyor mu?
Mümin ve muvahhid olduğuna şahit olduğum sevgili Erol Abime ölümünün ardından geçen bir yıl sonra da Rabbimden rahmet ve mağfiret diliyorum. Popüler olmak için çırpınmak, artistik çıkışlar yapmak gibi şeyler onun doğasında yoktu. O olanca hasbiliğiyle, karınca kararınca iyiliği çoğaltmak, kötülüğü gidermek için durup dinlenmeksizin yol yürüdü. Allah, sa’yini kabul ve bereketli kılsın.
Mahmut Balcı (Eğitimci-yazar):
Allah rahmet eylesin. Erol Battal doğrucu bir Anadolu delikanlısı idi. Son zamanlarında Özgün Duruş gazetesinde çok güzel yazılar yazdı. Daha önce de yazdım: Çok okuyan ve Müslümanların meselelerine kafa yoran biriydi. İkimiz de Erzurum mezunuyuz. Erol Battal, ağabeyimiz konumundaydı. Okuduğu kitaplar ve konuştuğu konularla bir medeniyet peşinde koştuğunu anlardınız. Kariyer peşinde değil, davasının peşinde koşan biriydi. Aslında günümüzde makam sahibi olan dindar eğitimciler, bu makamlarının öncelikle başta 28 Şubat darbecilerinin koyduğu barikatları Erol Battal gibi inanmış birkaç kişinin kaldırmasına borçludur. Davasının delisiydi.
Değerlere bağlı bir sendikacılık yapmaya çalıştı. Bir yazışmamızda sendikamıza son zamanlarda ilginin çoğaldığını ancak sendikanın aslî değerlerden uzaklaşmaması gerektiğini dile getirdiğimde ‘haklısınız’ şeklinde cevap vermesi onun değerlere bağlı bir sendikacılık yapmaya çalıştığının ispatıdır.
Hizmetlerine bakılınca öğretmenler odasında, okul bahçesinde havadan sudan konular konuşan eğitimcilerden çok farklı bir eğitimci olduğunu görüyoruz. Müslüman aydınları ve entelektüelleri çok okuyordu. Biraz daha yaşasaydı eminim ki özgün bir çizgisi olan yazarlarımız arasında yer alacaktı. Mekânı cennet olsun.
“Acı olan insanlığın vicdanını yitirmesidir”
Erol Battal İslam coğrafyasıyla da yakından ilgileniyordu. 28.03.2011 tarihli Özgün Duruş haber sitesinde şöyle yazıyordu: “Irak Savaşı, Batı için önemli bir tecrübe olmuş. Dünya kamuoyunu hazırlanmadan savaşa girmemek gerektiğini öğrenmişler. Saddam’da bıraktıkları eksiği, Kaddafi’de tamamlamışlar. Bugün, insanları daha iyi hazırladılar. ‘Yahu ne oluyoruz’ diyenlere bile, ‘Sen Kaddafici misin?’ deniyor. Bu soruyla bütün sesler kısılıyor. Ve bu, sadece Türkiye’yle sınırlı değil, bütün dünya bu şekilde susturuldu. Bir günde Libyalıların başına yüzlerce uçak sortisiyle bombalar yağdırılıyor, yüzlerce Tomahawk gönderiliyor ve dünyanın hiçbir yerinden, hiçbir vicdan ses çıkarmıyor. ‘Bu bombalar gönderilmeseydi, zalim Kaddafi kendi halkını yok edecekti’ deniyor. İnsanlar ‘bir kısım Libyalı için, bir kısım Libyalının yok edilmesini’ mübah görüyor. Tek eksik olarak Sarkozy’nin şovu gösteriliyor. Sarkozy şov yapmasa, her şey yolunda olacaktı. Nedense ABD’nin şovu, Fransa’nın şovundan daha sevimli gösteriliyor. Komutayı ABD’nin ele alması, Libya’nın kurtuluşu gibi lanse ediliyor.
Libya’ya bugün BM eliyle gelen demokrasi, dün Irak’a, Afganistan’a gelenden farklı değil. Asıl acı olan, oralara demokrasinin gelmemesi değil; zaten kimsenin böyle bir beklentisi de yoktu. Acı olan insanlığın vicdanını yitirmesidir. Dün Afganistan’da olup bitenlere yas tutup, ağıt yakan yürekler; bugün orda hangi zulümler yaşandığını takip dahi etmiyorlar.”
Saadettin Aydın (23. dönem Erzurum milletvekili, Fakülteden dönem arkadaşı):
“Erol Battal’ı nasıl bilirdiniz?” diye soruyorsunuz. Çok iyi biliriz. Hakkında hep hayr ve güzellikten söz ederiz. Bir Anadolu delikanlısı olarak Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde tanımıştım onu. Fakültelerimiz ayrıydı. O yıllarda Erkam evleri diye adlandırdığımız bir evde tanımıştım o güzel dostu. Çok hasbi bulmuştum. Yalın, riyasız. Tabiiliği nezaketini örtmüyordu. Güven veren bir yüz olarak O’na çok çabuk ısındık.
Şaban Abak’ın rahmetli Erol’la ilgili şu satırlarına aynen katılarak alıntılıyorum: “Müthiş cömert, vefalı ve arkadaş canlısıdır. Önce daima karşısındakini düşünür. Saf yalınlık ve samimiyettir.
Gerçek bir dava adamıdır. Selçuklu sultanlarının mücahit ruhuyla Dede Korkut’un hikmetler söyleyen bilge sesi onda bir mizaç olarak birleşmiş gibidir. Necip Fazıl da okur, Nurettin Topçu da. Mustafa Kutlu’yu kitabının çıktığı gün okur. Evi, her biri yüksek bir beğeniyle seçilmiş birbirinden kıymetli eserlerle dolu mini bir kütüphane gibidir. Memleketi bütün İslam ülkesi, milleti, hakiki anlamıyla İslam milletidir.”
O’nu ilk gören bu denli iyi bir müktesebatı olduğunu göremezdi
Bendeki hatıraları daha çok öğrencilik yıllarına dairdir. Sonrasında ancak birkaç yılda bir görüşebildik. Yıllar sonra kader ikimizi de Ankara’da buluşturdu. Ölümünden önce ikimiz de Ankara’da ikamet ettiğimizden sıkça görüşürdük. Ben, rahmetli Erol ve Fetani Battal zaman zaman Yüksel caddesindeki bir çay ocağında demlenirdik. Katığımız da sohbet idi.
Rahmetli Erol, iyi bir okuyucu idi. Dünya klasikleri başta olmak üzere, yerli ve yabancı çok eser okuduğunu bilirim. O’nu ilk gören bu denli iyi bir müktesebatı olduğunu göremezdi. Zira mütevazı yaşamı ve tam bir Anadolu insanı olması buna maniydi. O, şatafatı sevmeyen, sade ve dostça yaşamayı yeğleyen biri idi. Devletin üst kademelerinde birçok dostu olmasına rağmen, hiçbir makam talep etmedi. Ali Şeriati gibi öğretmen olarak hayatını sürdürdü.
Hep böyle öğretmenlerimiz olsun isterim. Dost, bilge, sade ve güvenilir. O’nu rahmetle, muhabbetle yâd ediyorum. Mevlam bizleri Cennet’te buluştursun.
Fatih Pala rahmetle anarak soruşturmayı yaptı.
(Dünya Bizim)
HABERE YORUM KAT