Kod adı Sezar
Bu satırları yazarken o korkunç işkencelerden kim bilir hangisi yapılıyor, o zulmün belgesi olması için hangi dehşetin fotoğrafı çekiliyordur?...
Zulme şahit yazıldık, bir kez daha. Dilleri lâl olanlar, 'ama'lara boğulanlar, vicdanı TIRlar altında kalanlar, 'sen önce ülkene bak'çılar ve bilumum ahlâksızlar dursun bir kenarda. Zulme şahit yazıldık, bir kez daha.
***
Kod adı 'Sezar', yıllarca Suriye rejimi bünyesinde adli polis olarak görev yapmış, suç mahallerini fotoğraflayan birisidir. Ancak Esed'in Mart 2011'den itibaren Suriye halkının değişim ve hürriyet taleplerini kanla bastırmasıyla beraber onun da 'görev tanımı' değişir. O artık, işkence ve kötü muamele sonucu öldürülen insanların cesetlerini belgeleyen bir fotoğrafçıdır.
Gözlerimizi Esed zulmüne bir kez daha şahit kılan o meşum fotoğraf albümü de bu vesileyle ortaya çıkar. Sezar, yapılanların vicdanî yükünü daha fazla kaldıramaz ve çektiği fotoğrafları peyderpey kaydederek ülke dışındaki bir akrabasına sızdırır. Ve kendisinin de gizlice Suriye dışına iltica etmesiyle birlikte bu fotoğrafları kamuoyuna duyurma vakti gelmiştir.
Daha önce eski Liberya Devlet Başkanı Taylor ve Yugoslavya eski Başkanı Miloseviç'in uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasını sağlayan başsavcılardan oluşan bir heyet, Sezar'la görüşüp ifadesini alır. Ayrıca fotoğrafları adlî tıp uzmanlarıyla beraber incelerler. Çıkan sonuç, yıllardır bilinen ama hakkında hiçbir şey yapılmayan gerçeği, yani Esed rejiminin sistematik bir katliam işlediği gerçeğini ortaya koymaktadır.
Araştırma ekibi, fotoğrafları adlî tıp ve dijital teknik uzmanlarıyla detaylı incelemiş. Fotoğrafların hiçbir dijital değişiklikten geçmediği belirlenmiş.
İncelenen cesetlerin %20'sinde travma, %30'unda belirlenemeyen nedenler, %42'sindeyse aç bırakma yoluyla ölümler tespit edilmiş. Ayrıca fotoğraflardaki cesetlerin %62 sinde açlığa/gıdasızlığa bağlı zayıflık tespit edilmiş.
Cesetlerin boyunlarındaki bağlama izlerinin enine olması bağın iki ayrı yöne çekilerek kurbanların boğulduğunu gösteriyormuş ki bu literatürdeki işkence tekniklerinden birisiymiş.
Cesetlerden bazılarının organlarında yanıklar varmış, bazılarının gözleri çıkarılmış. Bazılarında ağır bir cisimle ezilme veya bir aletle sıkıştırılarak öldürülmeden oluşabilecek emareler görülmüş. Sezar bunların da fotoğraflı belgelerini sunmuş.
Günde ortalama 50 kişinin fotoğrafını çektiğini belirten Sezar'ın verdiği bilgiye göre, cesetler fotoğraflarının çekilmesinin ardından kırsal bir bölgede gömülmeye götürülüyormuş.
Fotoğrafla belgeleme ve resmî kayıt alma düzeni, ölümlerin sistematik, yukarıdan talimatı verilen, emir-komuta zinciri içinde gerçekleştiğinin kanıtı olarak görülüyor.
Ortaya çıkan raporun sonuç bölümünde, bulguların Suriye rejiminin insanlığa karşı suç işlediğini kanıtlayacak nitelikte olduğu belirtiliyor. Ayrıca Suriye rejiminin savaş suçu işlediğini destekleyecek nitelikte olduğu da ekleniyor. Araştırma ekibi, gözaltına alınan kişilere sistematik işkence yapılarak öldürüldükleri noktasında ikna olduklarını, buna ilişkin açık deliller olduğunu ifade ediyor.
***
Birleşmiş Milletler'in artık ölüleri saymaktan bile vazgeçtiğini ilan ettiği, tankla topla tüfekle öldürülmenin kimyasal silahla veya varil bombalarıyla kavrularak ölmenin yanında 'iyi' bir ölüm biçimi sayıldığı, toplu katliamcı bir 'modern lider'in daha ölüm mühendisliğinden örnekler sunduğu bir ülke Suriye...
Bu fotoğraflar, oraya kadar yaşayabilirse, Esed'in Lahey'de yargılanacağı gün karşısına çıkacak.
O gün,
'Fotoğrafları basın etiği uyarınca yayınlamıyoruz ama 'Şam, Türkiye'yi BMGK'ya şikâyet etti' KJ'li programlarımızdan verelim',
'Zaten ekibin sponsoru da Katar'mış',
'Haberi TRT geçtiyse şüphe ederim',
'Katliam kötü ama Erdoğan'a yaramasaydı iyiydi',
'Bana 'Esed toplu katliam yaptı' dedirtemezsiniz'cilerin hepsini hatırlayacağız.
İnşallah, o gün, bizlerin de zulme şahit yazılmaktan fazlasını yaptığımızı söyleyecek yüzümüz olur.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT