Kobani ve Türkiye’ye Dair Mini Bir Soruşturma
Kobani’nin düşmesi ya da düşmemesi, Türkiye’nin Suriye politikasını değiştirecek bir öneme sahip midir?
Türkiye'nin birinci gündemine oturan Kobani’deki olaylara dair gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak, Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay ve gazeteci-yazar Aslan Değirmenci Dünya Ekspres sitesinden Önder Akboğa’nın sorularını cevapladı. Dünya Ekspres’ten iktibas ediyoruz:
***
Kobane’de olan bitenleri değerli yazarlara sorduk; onlar da sizin için cevapladılar:
Kobani'deki savaşın seyri, Türkiye'nin dış politikasını ne yönde etkiler ve Suriye'deki mevcut durumu hangi istikamete getirir. Kobani'nin düşmesi durumunda ya da tam tersi bir durumda ABD, İsrail NATO üçgeninde, olası gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz? Türkiyenin iç siyasetine ve özellikle çözüm sürecine nasıl bir etkisi olur? Hükümetin sokak olaylarına karşı mevcut tavrı sizce nasıldır? Nasıl olmalıdır?
ABDURRAHMAN DİLİPAK:
Kobanide savaş ya bir ateşkesle biter ya da her iki taraftan birinin gücü tükenene kadar devam eder..
Türkiyenin dış politikası belli. O bölge için güvenlik bölge teklif ediyor. Türkiyenin dış politikası bu olaydan etkileneceğinden daha çok, Türkiyenin dış politikasından bu bölgenin etkilenmesi söz konusu..
Kobani için uluslararası koalisyon yapacağını yapıyor zaten.. Onlar krizin derinleşmesini ve yayılmasını isterler.
PKK Kobaniyi bir iç politika meselesi haline getirmeye çalışıyor. Kanton politikasını destekliyor.. Barış sürecini pazarlık konusu pazarlık konusu haline getirmeye çalışıyor. Hükümetin PKK konusuna karşı tavrı başından beri değişmedi. Barış sürecine evet ama dayatmaya hayır.
Akil adamlarla yapılacak görüşmeden sonra yeni kararlar alınabilir. Önce tansiyonun düşürülmesi gerekiyor. Hem bölge, hem paralel, hem PKK sorunu, hepsi birden değil, belli bir sıra ile sürekli olarak bu konular masada olacak.
Ekim de 29 Ekimi konuşacağız. Ekim bitti sayılır. Kasımda Kemalizmi, Aralıkta bütçe var. Bu arada seçim tarihleri öne alınırsa, Ocakta Seçim süreci başlar. O zaman 2015 Mayısına bakmak gerek.
Dünya, bölge ve Türkiye için zor bir süreç yaşanıyor ama her şeye rağmen en şanslı ülkelerden biri de biziz. Hem de böyle bir muhalefete rağmen.
***
KENAN ALPAY:
Kobani’nin düşmesi ya da düşmemesi, Türkiye’nin Suriye politikasını değiştirecek bir öneme sahip değildir. IŞİD’in eline geçse de geçmese de bir bütün olarak Suriye politikasıyla ilgili bir olaydır. Bu sebeple Kobani meselesi üzerinden Türkiye’de ya da bölgede herhangi bir değişiklik olacağını öngörmek bence son derece zaaflı bir öngörüdür.
Türkiye’deki sokak olaylarına da değinecek olursak; bunlar tamamen bir şantaj unsuru olarak karşımıza gelmekte, şiddeti körükleyerek, şiddeti bir bataklık haline getirip, Türkiye’yi de bu bataklığın içine çekme politikası bence tutmayacak bir politikadır. Çünkü bütün bir Suriye haritasını göz önünde bulundurduğumuzda, Kobani bölgesi orada bir mercimek tanesi kadar yer tutar.
Diğer taraftan da Kobani’de ya da Cezire’de ya da Haseki’de bir kanton devlet kuruyoruz demek; tamamen gerçek dışı, tarih dışı, siyaset dışı bir ütopyadır. Bunun karşılık bulması benim kanaatimce mümkün değildir. Eğer böyle bir şeyin mümkün olması isteniyorsa, o zaman bölgeyi Amerika’nın işgal etmesinden, İngiltere’nin işgal etmesinden başka herhangi bir seçenek yoktur. Çünkü Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın ya da NATO’nun müdahale etmediği, bombardımana tabi tutmadığı bir bölgede, kesinlikle böyle bir kanton devlet benzerlerini yaşama ihtimali yoktur. Bu sadece bir oyalamadır.
***
ASLAN DEĞİRMENCİ:
IŞİD ve IŞİDe karşı yapılan operasyonlar hakkında ne düşünüyorsunuz? IŞİD sonuç mudur yoksa sebep mi?
IŞİD, ABDnin demokrasi mücadelesi adını koyduğu, bu yolda Saddamı yok ettiği yerine Malikiyi getirdiği demokrasi değil işgal ve katliamın sonucunda oluşan bir örgüttür. Bu örgüte ABDnin işgali ve Malikinin ötekileştiren, yok sayan politikası en büyük desteği vermiştir. Tabi bölgeyi yeniden dizayn etmeye çalışan İngiltere ve Fransada IŞİDi bir araç olarak kullanmayı başarmıştır. Dün Irak halkına ABDnin yaptığını bugün kendisiyle uzlaşmayan herkese bölgede IŞİD yapıyor. Yani anlayış aynı! IŞİD’e karşı mücadele ettiğini iddia eden emperyalizm aslında İslamofobiyi körüklüyor, IŞİD’i halk nezdinde yaptığı müdahalelerle meşrulaştırıyor. Emperyalizm bölgede kime referans ise halkların gözünde o şüphelidir. Çünkü bölgede emperyalizm sadece kan ve gözyaşıyla hatırlanmaktadır. Bu doğru bir hatırlamadır. Emperyal devletler ayak bastıkları her toprakları kanla sulamıştır. Bereketli topraklar kanla tanıştıkça bereketini yitirmiştir. Sonra Suriye gerçeği var. Esed yüzbinlerce insanı katlederken Batı özellikle de ABD ikiyüzlü bir politika izlemiştir. Yine Mısırda İhvan ve Mursi Batı destekli bir İsrail projesiyle alçakça alaşağı edilmiştir. Bu Batıya Ortadoğu halkları nasıl güvensin? Yeryüzünde sergilenen çifte standart politikalar IŞİD’i besleyen en büyük kaynaktır. IŞİD ile mücadele edilecekse önce Batı özeleştiri yapmalıdır. İran da IŞİD demeden önce mezhepsel politikaları terk etsin. Tüm bunları düşündüğümüz de IŞİD bir sonuçtur demek hiç yanlış olmaz.
*Kobani'de neler oluyor?
Keşke tüm savaşlar son bulsa da bizde bu sorulara muhatap olmasak. Kobani stratejik bir özelliğe sahip ama şu anda iki örgütün güç gösterisine döndüğü, kendisini meşru göstermek adına ölümlere sebep olunduğu bir yer konumuna geldi. PYD ve IŞİDin mücadelesi tam bu aslında. Dünya kamuoyunun gözü Kobanide onlarda bunu propaganda aracı olarak kullanıyor. Karşılıklı tepelere bayrak dikiyorlar, bir birlerine saldırıyorlar olan masum halka oluyor.
*Peki son süreçte Türkiyenin dış politikasına yapılan eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz? İçeri de yaşanan olaylar da bir sıkıntı olduğuna işaret değil mi?
Türkiye son beş yıldır onurlu bir dış politika izliyor. Mazlumun dinine, diline, rengine bakmadan yanında duruyor, mazlumların kanı üzerinden koltuklarını korumaya çalışan diktatörlere sırtını dönüyor, kendisine emperyal devletler tarafından dayatılanları elinin tersiyle itiyor. Neo-Con ve Neo-Liberaller tarafından yıllarca kendisine verilen figüranlığı kabul etmiyor, kendisi oyun kuruyor. Kurduğu oyunun içerisinde tetikçiler değil bölge halkı var. Zaten onun için Kadim medeniyetimizin ihyası ve Yeniden Büyük Türkiye davasının mücadelesini veren herkes içeri de ve dışarı da hedef alınıyor. Dış politika acımasızca eleştiriliyor, algı operasyonlarıyla Türkiye halkların çıkarına olmayan projelerin içine çekilmek isteniyor. Bölgesel ve küresel bir aktör konumuna gelen Türkiyeyi kim hedef alıyorsa IŞİDi de o destekliyor aslında. Kobani meselesine geri dönecek olursak: Şuanda Türkiyede 1.5 milyonun üzerinde Suriyeli kardeşimiz var. Kobaniden de yaklaşık 180 bin mazlum ülkemize sığındı. Ülkemiz bir merhamet kapısı oldu. Bu kapıyı bugüne kadar hangi mazlum çaldıysa ardına kadar açıldı. Açılan bu kapıTürkmen, Kürt ve Arapların arasına set çekenlerin oyununu bozuyor, küresel güçler tarafından dayatılan sınırların aşılmasını sağlıyor. Asil medeniyetin asil ve mazlum çocuklarına sahip çıktıkça oluşan manevi atmosfer elbette birilerini rahatsız ediyor. Çünkü Haçlı ittifakını bu ruh daha önce püskürtmüş, Filistini özgürleştirmişti. Bu ruh Selahaddin Eyyubi ruhudur. Ve Anadoluda yeniden canlanmıştır. Ve Haçlı ittifakı paniklemiştir. Küresel güçlerin tek derdi, Türkmenlerin, Arapların ve Kürtlerin birlikte hareket etmesini engellemektir. Bugün onlar bunun mücadelesini veriyor. Mücadele de başarısız olduklarında içerideki taşeronları aracılığıyla kalkışma deniyor. Gezi ve Kobani olayları buna en iyi örnektir. Daha önce de bu kalkışmalar denenmiştir. Örneğin Cumhuriyet mitingleri… Sanırım içeride yaşanan olaylar hakkındaki sorunuza da bu örnekler cevap vermiştir. Gladio gerektiğinde ülkemizde uyuttuğu hücreleri uyandırarak, yedeklediği örgütleri hareketlendirerek kirli işleri Türkiyeye ihale etmek istiyor. Danıştay saldırısı, Dink suikastı, Malatya Zirve katliamı, Oslo, Roboski, MİT krizi, Gezi, 17 Aralık ve Kobani ayaklanması gibi olaylar bir birinden bağımsız olarak gözükse de operasyonların arkasındaki üst akıl aynı. Sadece kullanılan yapılar farklı. Bu olayları isterseniz kitaba bırakalım. Orada daha derinlikli analizler ve örnekler var.
*Peki öyle olsun… Kobani düşerse olası gelişmeler neler olabilir?
Bu sorunuza İran, İsrailin güvenliği tehdit altına girer derken PYD/PKK, ateş Türkiyeye sıçrar diyor. İranın Siyonist katil ilan ettiği İsrailin güvenliğinin derdine düştüğünü görüyoruz! Terörist İsrail üzerinden Batıya gül verme çabası da gözlerden kaçmıyor. IŞİDin ise terör devleti İsraili bugüne kadar hiç hedef almaması ayrıca manidar. PYD/PKK ise Kobani üzerinden Türkiyeyi hedef gösteriyor. Aynı içimizdeki küresel Ergenekoncular, ulusalcılar gibi. Oysa Kobani Suriyenin sınırları içerisinde. Kobaninin güvenliğinden Esed sorumlu. Suriye sınırlarında Esed faktöründen dolayı İran aktif söz sahibi. IŞİDi doğuran ise Batı ve Maliki. O zaman soru şu; Kobani üzerinden Türkiyeyi tehdit edenler neden Suriye, İran, ABD, İngiltere ve İsraile tek söz söylemiyor. Türkiyeyi yakmakla tehdit edenler bu ülkelerle neden sürekli ittifak yaparak kendi halkını ateşin ortasında bırakıyor. Kobani üzerinden olası yeni gelişmelere karşı Türkiyenin mutlak “A” ve “B” planı vardır. Şuan önceliğini mazlumlara tanımış durumda. Öncelikle onların güvenliğini sağlayıp, aç ve açıkta kalmamaları için direniyor. Bu tarihi bir sorumluluktur. Bu tarihi sorumluluktan geri durmak, mazlumların ahını almaktır. Mazluma zulmeden, mazluma acı çektiren mutlaka bir gün yaptıklarının cezasını çekecektir. Kobani üzerinden çözüm sürecini hedef alanları uyarıyorum; millet çatışma değil helalleşme istiyor. Helalleşme ertelenemez. Çözüm sürecinin zeminine mayın döşemek mahiyetindeki bütün söylem ve eylemler kardeşlik hukukunu sabote etme girişimidir. Bu oyunu sürdüren kaybeder. Kardeşlik derken kardeşine zarar vermek, ahlaka da hukuka da sığmaz. İnsanlık ve medeniyet değerleriyle bütünleşmeye köprü olan Suruç, evrensel kardeşliğe en iyi örnektir. Şimdi kavga değil yaraları sarma vaktidir.
HABERE YORUM KAT