“Kırılan putların yerine yenilerini koyan kim?”
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’de her zaman tartışma konusu olacak bir isim. Aslında bir şahıs üzerinden tartışma yürütmenin baştan hatalı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ancak Kemalistler “koruma kanunlarıyla” çerçevesi belirlenmiş bir tartışmayı Türkiye’ye dayatmaktan vazgeçmiyorlar!
Sonuç kesin: Kemalizm'e dokunan yanar! Bir dayatmayı tartışmak ne kadar mümkün olabilir? Mümkün olmadığı için Türkiye toplumu riyakarlığı huy edinmiş bir toplum haline geldi. İçinden geçenle konuştuğu farklı olan, istediği gibi konuşamadığı için sağlıklı düşünemeyen, hep "aba altından gösterilen sopayı" aklının bir ucunda tutarak hareket etmek zorunda kalan paranoyak bir toplum inşa etti Kemalizm.
Boynuna geçirilen tasmayla kafası aşağı çekilerek zorla önüne konulan neyse ona boyun eğmek durumunda kalan bir topluma kızmak çok doğru olmayacaktır. Bu yaşananlar karşısında öfkeye kapılmamak elde değilken ne yapmak lazımdır o vakit?
Kifayetsiz “dava erleri” Kemalizm’in dayatmaları karşısında bir bir döküldüler. Eski İslamcı şimdilerde ise Kemalizm’in muhafazakar makyajını topluma deli gömleği misali giydirmeye çalışan kalemşörlerin, yeni hurafelere boyun eğen “modern hocaların” isimlerini zikredip midenizi bulandırmak istemiyoruz, herkes her şeyi biliyor zaten!
Bir organizmadan beslenen asalak tipler işaret edilen emirler buyruğunda hareket ediyorlar. Geçmişte İslamcıyken şimdi ise “Kemalizm aşkına” böyle yanaşabiliyorlar. Asalak olmak bağımlılık ilişkilerinin neticesinde gerçekleşiyor. Bir müptela gibi mal, mülk, makam, görünürlük adına zalimlere meyledebiliyorlar!
Anlaşılan o ki Türkiye İslamcılığının seyri yıllardır mücadele edilen Kemalizm’e râm olan tiplerle yaşadığı ayrışma neticesinde ortaya çıkacak! Kemalizm’in tartışmasız şirk içeren ritüellerine karşı sessiz kalmak dahası bunları normalleştirip toplumsallaşmasına vesile olmak birileri için “iflas bayrağının” çekildiğinin göstergesidir. Hadis-i şerifte de buyrulduğu üzere, başkalarına benzemek isteyen onlardan olur…
Evvelinde Kemalizm ve şirk kültürüne dayalı ritüelleri, sol-Kemalistlerle İslamcılar arasında tartışılırdı. İşin acı tarafı artık bu tartışmayı kendi içimizde veriyor olmamız. Asaf Halet Çelebi’nin “İbrahim” isimli şiiri -kalkış noktası doğrudan siyasi bir perspektifle oluşturulmasa da- tarih boyunca var olan bir çatışmayı çok başarılı bir şekilde kullanır. İbrâhîm / içimdeki putları devir / elindeki baltayla / kırılan putların yerine / yenilerini koyan kim
Kazanım olarak ifade edilen hususların amiyane tabirle çarçur edildiği bugünlerde “kırılan putların yerine yenilerini” elindeki baltayı satarak işi ticarete dönüştüren özünde kendisini satan utanmazlar koyuyor! Zincirlerini kırmak için çabalayacağı yerde kendi zincirlerine sıkı sıkı sarılanlara ne anlatılabilir? Eğer ki hala geçerliliği kaldıysa “Zorunda kaldığım için yaptım!” diyecek olanların hesabını bilemiyoruz. Peki, onlara yaranmak için zalimlere meyledenler nasıl hesap verecek? Ahireti unutmanın bedeli ağır olacaktır muhakkak!
“Sakın zalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz." (Hud, 11/113)
YAZIYA YORUM KAT