‘Kim’liğimizi unutmadan…
Müslümanlar mesele ilkeler olduğunda ne çoğunluğa boyun eğer, ne azınlığa tahammül eder. İlkeleri, yanındakilerin ya da karşısındakilerin sayısıyla kaim değildir.
Sinan Ön / Haksöz Haber
“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?”
İnsanlık, modern dönemde büyük bir anlam krizi içerisinde debeleniyor. Görüntülerin dünyasında kirlenmiş, kirletilmiş kimlikler; “Ben kimim?”, “Kimliğimizi belirleyen nedir?” sorularının cevabını bulmayı giderek zorlaştırıyor. Modern söylem ve ideolojiler evrensel değerlerin gerçek sahibiymiş gibi rol kesiyor ve dünyaya ekletik, ne menem olduğu belli olmayan kimlikler dayatıyor.
Oysa Müslümanların kimliğini belirleyen yegane şey arı, duru ve samimi bir şeklide “Teslim olunan İslamdır.”
Buradan hareketle Müslüman; yaratılanı sever, barıştan yanadır ama ‘hümanist’ değildir. ‘Pasifist’ olamaz; şiddete, teröre, baskıya, zorbalığa, dayatmaya karşıdır. Yeryüzünde herkes için barış ister ama zulme uğrayanların safında yer almaktan kaçınmaz. “Kendisiyle savaşanlarla Allah yolunda savaşır, haddi aşmaz. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”