Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Kim bunlar?

26 Temmuz 2010 Pazartesi 00:47A+A-

Son günlerde internete düşen kasetlerdeki konuşmalara bakıyor musunuz? Dil, üslub, konu, mantık, ahlak, hukuk; hangi açıdan bakarsanız bakın felaket bir durum söz konusu..

Kim bunlar? Nasıl böyle bir çatı altında varlıklarını sürdürebiliyorlar?
Burası bir bitirimhane mi, yoksa milletin gözbebeği, ülkenin güvenliğinin emanet edildiği bir kurum mu?
Ne arasanız var..
“Bornozlu amiral” hikayesini mi dinlersiniz, yolsuzluk hikayesini mi, yoksa cinayet planını mı? Niye sağdan soldan bomba fışkırdığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Sahi denizaltına o patlayıcılar kim tarafından, nasıl yerleştirilmişti? Faili meçhuller kimin eseri idi? O “Bizim” “İyi çocuklar” neyin nesi idi?
Terör niye önlenemiyor şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Kendi uçağını düşürmekten söz eden subaylar, kendi askerine komplo kuranlar, uyuşturucuya bulaşanlar, kan ve soygundan beslenenler..
Darbe, bu düzeni sürdürmek için yapılagelmiş meğerse bugüne kadar. Bugün de yeni planlar yapmaya devam ediyorlar..
Çocuklarımızı bu insanlara emanet ediyoruz.
Birilerinin laikliğin arkasına saklandıkları, dinden ve dindarlardan niçin hazetmedikleri şimdi daha iyi anlaşılıyor..
Kurmay Yüzbaşı Yankı Bağcıoğlu ve Kıdemli Yüzbaşı Pınar Bağcıoğlu internete düşen konuşmayı yalanlayacaklar mı, yoksa susacaklar mı?
Aslı Yüzbaşı konuşur mu dersiniz? O konuşmuyorsa bu çocukların anne-baba, kardeşleri, akrabaları yok mu? Yazık değil mi bu insanlara..
Peki ya bornozlu generalimiz?..
Genelkurmay Başkanı’nın oğlu PKK eylemcisi ile kol kola olduktan sonra kime ne diyeceksiniz ki?.. O zaman kiminin başına çuval geçirirler tabii, kiminin başına Kipa! Kimi ağlama duvarı önünde ağlar, Başbakan da olanlara bakıp Millet Meclisi’nde gözyaşı döker.
“Anasını ağlattılar” bu milletin.. “Bu millet neden ağlar?” yıllar önce Osman Yüksel Serdengeçti yazmış bu sorunun cevabını kitabında.. “Mabedsiz şehrin” derin sırrı burada gizli.. “Bir nesli nasıl mahvettiler” sorusunun cevabı da..
Bunlar Türkiye’nin “gülünç hakikatler”i..
“Ahlaksız”, “sapık”, “psikopat” olan kim? Ya da kimler.. Aynı karakollar defalarca nasıl vuruluyor şimdi daha iyi anlaşılıyor..
Herkesi fişleyen, takip edenler, kendi içlerindeki fuhuş, yolsuzluk, cinayet, uyuşturucuya kadar uzanan bu pislikleri nasıl görmüyorlar? Ya da görüyorlarsa niçin susuyorlar?
Şu üsluba bakar mısınız? Kullandıkları Türkçe’ye bakar mısınız? (Özür dileyerek) Yankı: Onların ağızlarına s..arım onların / Pınar: Ya / Yankı:Sen merak etme / Pınar: Hıyar ağaları / Pınar: Ulan sen yanında çalışan devlet memurunun kıyafetine bir laf söyleyemiyorsun hay.an / Yankı: Ha di mi / Yankı: Or...u gibi dolaşıyorlar ortalıkta / Pınar: Aynen öyle.
Bu gençler daha yaşanan ahlaksızlıklara tepki verirken böyle konuşuyorlar. İşin öbür kısmı zaten kaleme alınacak gibi değil.
Bunların kızları, oğulları, damatları, gelinleri yok mu? Eşleri ne diyor bunların?..
Bu adamları nasıl general, amiral yapıyorlar?..
Nasıl bir futursuzluk, umursamazlık böyle?..
Karargah Evleri’nin gerçeği, Saylan’ın yetiştirmelerinin nerelerde nasıl kullanıldıkları şimdi daha iyi anlaşılıyor..
Genelkurmay Başkanı bu olaylar karşısında hiçbir şey söylemeyecek mi?
Şimdi konuşmayacaksa, ne zaman konuşacak? Emekliliğine bir hafta gibi bir zaman kaldı.. Sonra YAŞ’ın ardından veda turlarına başlayacak.. Kabuller, uğurlamalar sırasında bir şeyler söyleyecek herhalde.. Sonra ne yapacak bilmiyorum. Belki Sezer gibi konuşma orucu tutar. Konuşacaksa, seçimlere az bir zaman kaldığına göre, ya bir parti kurar ya da girer bir partiye söyleyeceğini söyler..
Belki anılarını yazar. Bana kalırsa yapacağı en iyi şey bu olur..
Bir vicdan muhasebesi yapma fırsatı da bulur bu vesile ile.. Belki bir özeleştiri bile yapabilir. Eğer bunu yapmayacaksa, siyasete de girmeyecekse, o da gidip “Encümen-i Daniş”e takılır belki.. Herhalde holding danışmanlığı yapacak hali yok. Geçti o günler..
Orduda 312 general olduğunu, 312 general davası ile öğrendik.. Bugün yeni bir şey daha öğrenmiş oluyoruz, bu 312 generalin %10’u daha bugünden darbe iddianamesinde adı geçen sanıklardan oluşuyor. Daha bunlar tesbit edilenler.. Bir kanser hücresi gibi her tarafı sarmış.. Bu paşalar hakkında idari soruşturma bile yapılmıyor neredeyse..
Bir de bu generallerin emrindeki subayları düşünün, onların altındaki astsubaylar ve en alttaki erler.. Siviller.
Şimdi Üzeyir Garih’i öldüren Yener Yermez’in derin sırrı niçin çözülemiyor, daha iyi anlaşılıyor.. Derin sırrın ipuçları askeri kışlada kayboluyor..
Bana kalırsa şimdi, bu kadar gerçek ortaya çıktıktan sonra, ASDER, birkaç gün sürecek olağanüstü bir kongre ile, bu konuyu masaya yatırıp, hava, kara, deniz, jandarma, ayrıca her dönem ve her birlik için alt komisyonlar hazırlayarak raporlar hazırlamalı.. Bu konuda ayrıca hukuk dernekleri, insan hakları dernekleri, emekli istihbarat görevlileri ve önemli araştırma komisyonlarında görev yapan eski milletvekilleri ve bakanlardan da yararlanmalı. Meclis araştırma-soruşturma komisyonu gibi bir komisyon kurup, bu kişilere gidip, olay soruşturulmalı. Gerekirse yurt dışına çıkıp, oradaki benzer olaylar hakkında bilgi toplanmalı.. Tabii birilerinin de ASDER’e bu iş için sponsor olması gerekiyor.. Türkiye’nin derin gerçeği gün yüzüne çıkartılmadan bir yere gitmek mümkün değil. Ve bu konu tek başına siyasetçilere, yargıçlara bırakılamayacak kadar önemli bir konu.
Belki aylar sürecek bir çalışma. Ama sanırım bu konu başarılabilirse ciddi mesafe kaydedilir.. Hepsinden önemlisi böyle bir iş başlatılacak olursa, kimliklerini gizleseler bile, bu işlere tanık olan, bu işlere bulaşmış bir çok kişi elindeki bilgi ve belgeleri bu adrese gönderecektir.. Ya da bu kişilerin yakınları bu bilgileri verilen adrese taşıyacaktır..
Bu konuda hepimize görev düşüyor.. “Hiç kimsenin bu ülkede olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkı yok.” Haksızlıklar karşısında susanların ne olacağı belli..
Selam ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT