Kim bu “Abdullah”!
Apo’dan, hani şu PKK lideri Abdullah Öcalan’dan söz ediyorum..
O da bir zamanlar bebekti. Sessiz sakin bir öğrenci idi lisedeyken, Hatta Risale-i Nur derslerine katılıyordu. Annesi çarşaflı idi.
Nereden nereye. Üniversite yıllarında MİT’le tanıştı.. Fikir Kulüplerinde Hasan Celal Güzel’in onu tanıması gerek, Radikal’den Avni Özgürel’in de..
Kesire’yle evliliği de o dönem ilişkileri ile ilgili olsa gerek.
Apo’nun Kürtçülüğü ve PKK’yı kuruşu da kendi kararı ile değil. Devlet öyle istedi..
O iş nasıl oldu, onu Kenan Evren’e sormak gerek.. Akıllarınca Kürd’ü Kürd’e kırdırmak için, bir yol bulunmuştu. Devlet kendi kontrolünde bir Kürt hareketi örgütleyecekti ve ötekileri onun eli ile tasfiye edeceklerdi..
Adına “kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri oyunun Türkiye versiyonu! Apo işte böyle doğdu. Başlangıçda plan adım adım uygulandı. Tâ ki ABD–AB ayrışması, Rusya’nın dağılması, NATO içindeki sorunlar, buna bağlı Türkiye’de rejim sorunları, derin devletin yeniden yapılandırılması tartışmaları sonucu, Hiram Abbas’ın öldürülmesi olayına kadar uzayan süreçte, ABD, Ulusalcılar, İsrail yanlıları, demokratlar arasındaki derin hesaplaşma sürecinde Apo Ankara’nın kontrolünden çıkıp, ABD’nin kontrolüne girdi.
ABD İran’dan sonra Irak’ı da kaybetmek istemiyordu. Afganistan Rusya tarafından işgal edilmişti.. Bölgede, bölge devletlerini yola getirmek için bir “Kürt sopası” aslında işe yarayabilirdi.. Irak’ın bölünmesi, Türkiye’nin bölgeye çekilmesi, bölgede seküler ve modern, geleneksel yapıları zorlayacak bir Kürt oluşumu için PKK işlevsel olabilirdi.
Apo oyunu görmüştü ve kendinin tasfiye edilmesinden, susturulmasından, cezalandırılmasından endişe ediyordu. Oyunu görmüştü. Neden Türkiye üzerinden ABD’yle bağlantı kursundu ki. Doğrudan kendisi ABD ile ilişki kurdu..
ABD hem Türkiye’yle dostça ilişkiler kuracak, hem de PKK ile. Bu sorunlu bir ilişki olurdu.. Apo Suriye’ye yerleştirildi ve bir başka kol üzerinden Bulgaristan ve Rusya ile ilişkilendirildi. Suriye üzerinden İsaril’le de yakın ve sıcak ilişkiler kuruldu.. Avrupa’yla bağlantı için Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan elverişli bir geçiş noktası oluşturuyordu. Rusya ile bağlantı ve Kars-Ağrı üzerinden Kafkaslara geçişte Türkiye’ye karşı Ermenistan’la kurulacak ilişki PKK’nın elini güçlendirebilir, pazarlık gücünü artırabilirdi..
Apo yokuş aşağı koşar gibi gidiyordu.. ABD’nin kendini harcamasından, Ankara ile anlaşıp kendini feda etmesinden endişe ediyordu.. Onun için AB ülkeleri ile, doğrudan ve dolaylı ilişkiler kurdu. İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Belçika, Hollanda, İsveç..
Hatta Suudi Arabistan ve Libya’ya uzandı.. İran Kürdistanı ile ilişki kuruldu bu arada..
PKK ilk dönemde hep belli ülkeler üzerinden siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdu. Daha bağımsız politikalar geliştirmek için uyuşturucu ve silah işine girdi.. Bu süreçte PKK içinde hiyerarşik bir yapı oluştu.. Siyasi kadrolar, bürokratik kadrolar, ticari yapılar, Sivil toplum örgütleri, Media yapılanması, askeri kadrolar, sempatizanlar, militan kadrolar, logistic sorunlar derken farklı bir yapı ortaya çıktı..
Apo’nun bile, işin başında işlerin bu noktaya gelebileceğini hayal bile edemeyeceğini düşünüyorum… Olan oldu işte. Ardından ABD bu “Kontrol dışına çıkan gücün” başını Ankara’ya şartlı olarak teslim etti.. Apo’nun da, PKK’nın da, KCK’nın da, BDP’nin de geleceği konusu hâlâ pazarlık konusu. Talabani ve Barzani’nin geleceği de tartışma konusu.. Hepsi birbirine bağlı.. İran ve Suriye yapılanması da buna bağlı..
Kürt sorunu artık tek başına ne Ankara’nın, ne ABD’nin, ne İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin ya da AB’nin çözeceği bir sorun değil.. Bu meseleyi Apo, Talabani ve Barzani bir araya gelse yine kendi başlarına çözemezler. İşin hukuki, siyasi, sosyal, kültürel birçok uzantısı var..
Aslında bu bir kriz. İşin trajik boyutu var.. Bir yandan da kan akmaya devam ediyor. Bu işin artık bir sonlandırılması gerek.. Arkada kanlı bir geçmiş var. Terör ve faili meçhullerle dolu nerede ise bir 40 yıl. Yakılan köyler, pisliği yedirilen muhtarlar, ırzına geçilen kadınlar..
Yine de karanlığın en koyu aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Artık bu kanlı ve kirli oyuna bir son verilmeli.
BU KONUDA ÇARPICI BİR GERÇEK VAR: HÂLÂ, BİRİLERİ BİZLERİN, AYNI ÜLKENİN ÇOCUKLARI, AYNI DİNİN MENSUPLARININ KANLARI VE GÖZYAŞLARI ÜZERİNE KENDİLERİNE, İKTİDAR VE SERVET ARAYIŞINDA. BU OYUNA GELMEYELİM..
Kürt sorunu, Kemalist, Laikçi, Ulusalcı Türklerin icad ettiği, inkar ve asimilasyon çabalarından kaynaklanan bir sorun. Kürt Ergenekonu Türk Ergenekonunun üvey evladıdır. Yakup İnce’nin Öcalan hakkında anlattıkları aslında önemli.
Keşke Apo, bir nefs muhasebesi yaparak bize gerçeği söylese ve bu oyun burada bitse.. Eğer Allah’a ve ahiret gününe, ecele, kadere, rızga inanıyorsa, bu Türkler, Kürtler ve kendisi için en iyi olanıdır..
Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT