Kilit Taşı: Mısır-İsrail Sarkacı
Bir asırdır Türkçü/Atatürkçü muhayyillenin aydınlanma-ilerleme adına ısrarla “gerici, uyuşuk, tembel, pis” vs. olarak niteleyip aşağıladığı Arap halkları zulme karşı muazzam bir başkaldırıyı örnekliyorlar bütün dünyaya. Fransa adına taşeronluk yapan Tunus diktasına, ABD ve İsrail adına tetikçilik yapan Mısır diktasına yönelik şimdiye kadar en ufak bir eleştiri getir(e)meyen Kemalist çevrelerin yüzyıllık söylemlerinden tornistan edişleri görülmeyecek gibi değil.
Darbe şakşakçılığı ve avukatlığı yapan CHP’nin de üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonel’in (SE) bu arada sergilediği hızlı çark edişe de değinmek gerekiyor. SE uzun yıllar boyunca üyesi olan Tunus’taki Anayasal Demokratik Partisi’ni Zeynelabidin bin Ali’nin diktatörlük rejimi yıkılınca hemen ihraç kararı aldı.
Aradan bir ay geçmeden bu kez Mübarek’in Milli Demokratik Partisi’ni de ihraç kararı alan Sosyalist Enternasyonel tam bir ikiyüzlülük abidesi olduğunu sergilemekte esasen. Çünkü SE, Tunus ve Mısır halkına uzun yıllar boyunca kan kusturan diktalar ancak ömürlerini tamamlayınca harekete geçmeyi bir marifet sayıyor. Üstelik de en temel hakların gasp edildiği dönemlerde üç maymunu oynayan SE, ihraçlara ilişkin yaptığı açıklamada “halkı dinlemediği, reform yapmadığı, değişim süreci başlatmadığı ve şiddete başvurmayı” ilkeleri ile bağdaştıramadığı için ihraç kararlarına gittiğini beyan ediyor. Oh ne ala sosyal demokrasi!
Siyonist İsrail sözcüleri de çok yakın dostları-müttefikleri Mübarek’i saltanatından edecekse bile “demokrasi karşıtı” olmadıklarını açıklamaya mecbur kaldılar. Siyonist İsrail’i Mısır’a ilişkin en çok endişelendiren konu 1979’da imzalanan Camp David anlaşmasının iptal edilme ihtimaliyle daha bir belirginleşecek yalnızlaşma ve beka sorunudur. İşgal altında tuttuğu toprakların elinden çıkacağı, ülkelerinden söküp attığı milyonlarca Filistinli’nin geri dönüş için harekete geçeceği, vaad edilmiş topraklardan geldikleri ülkelere doğru yolun gözüktüğü kâbusu bundan sonra daha sık görülecektir demektir.
Lübnan ve Hizbullah’ın yanı sıra Suriye ve İran’a dair ABD ve İsrail tarafından yapılan hesaplar bir türlü tutturulamıyor. Tutturulamayan hesaplar Mısır ve Ürdün’ün geleceğine dair Batı başkentlerinin endişelerini daha bir arttırıyor. AK Parti hükümetinin Gazze ve Mavi Marmara saldırıları sonrasında bazı anlaşma ve tatbikatları askıya alıp ikili ilişkilerde alışılmışın dışında bir gerilim politikasına yönelmesi İsrail merkezli inşa edilen Orta Doğu dengelerinin sarsılmasına yol açmıştı, şimdi bu sürecin ivme kanacağı görülüyor.
Berlin Duvarı’nın yıkılmasına benzer bir biçimde Orta Doğu coğrafyasında meydanları adımlayan kitleler eliyle psikolojik duvarlar yıkılıyor, korku eşikleri aşılıyor. Zulme ve yoksulluğa mahkûm edilen halkların en büyük şansızlığı Mustafa Kemal gibi bir lider eksikliği olarak mütalaa edecek kadar kendinden geçmiş bir dolu ‘aydın’ı var bu ülkenin. Fakat medyadaki Kemalizm sözcülerinin ne kadar büyük bir aldanış içerisine düştüklerini anlamaları için pek fazla bir zamana gerek kalmayacak inşa-Allah.
Temkinlilik adına milliyetçi-muhafazakâr Ahmet Selim (Zaman-3 Şubat) tarafından sorulan “Eylemlerin ve eylemcilerin arkasında siyasi bir akıl var mı, yok mu?” sorusunun cevabını hep birlikte göreceğiz! “Milyonlarca insan, bireysel kararlarıyla böyle bir protesto tablosunu nasıl oluşturuyor?” diye sorup, kestirmeden “pek akılla bağdaşmıyor” çünkü “Araplar bu işe yatkın değil” cevabına ulaşmak milli gururu okşamak gibi saçma bir işe yaramaktan başka ne işe yarar acaba? Milli gururu okşayacak yeni bir kıyas şeklinde piyasaya sürülen "Türklerin birikimi, Arapların arzusu" çarpıklığı neyi ispatlamak ister? Olsa olsa Kemalist perspektif kadar sağ-muhafazakâr perspektifin de saplantılı olduğunun göstergesi olur herhalde.
Askeri ve diplomatik açıdan üzerine büyük hesaplar yapılan Türkiye-İsrail sarkacı gibi Mısır-İsrail sarkacında da kurulan tuzakları boşa çıkarmak için halkların iradesi epeyce bir mesafe aldı. Kilit taşını yerinden kımıldatmamak üzere yapılan hesaplar boşa çıkarılıyor. Önce Mübarek ve kadrosu, sonrasında da İslam coğrafyasında zillete ve sömürüye sebep olan diğer aktör, kurum ve anlaşmalar sokaklara inen eylemciler eliyle tarihin çöplüğüne doğru sevk edilecek inşa-Allah.
* Bu makale ayrıca 6 Şubat 2011 tarihli Yeni Akit gazetesinde de yayınlanmıştır.
YAZIYA YORUM KAT