Kılıçdaroğlu’nun İhvan ile PKK’yı özdeş görme seviyesizliği
İhvan’ı PKK ile özdeş görmek tam da Sisi’nin katliamlarını, işkenceci insan hakkı ihlallerini ve hukuksuz yönetimini bir yandan da PKK’yı aynı anda meşrulaştırmaya çalışmak anlamına gelir.
Yasin Aktay, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında CHP Genel Başkanı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK ile İhvan’ı aynı gösterme hadsizliğini ve Mısır-Türkiye ilişkilerini yorumladı.
Kılıçdaroğlu’nun yine bir darbeci diktatörlere destek nöbeti gelmiş. Onlara destek olurken kendi devletinin politikalarını yerden yere vurmuş, kendi ülkesinin stratejik ve etik duruşunu bir çırpıda silip atmış. Ne uğruna, kimin adına, hangi stratejik amaca binaen?
“Mısır’la niye kavga ediyorsun? Mısır’la kavga etmek, Türkiye’yi Akdeniz’de felakete sürüklemek demektir” demiş. Bu sözü Türkiye’de Kılıçdaroğlu söyleyince, Türkiye’ye karşı açık bir saldırganlık içinde olan, sırf Türkiye zarar görsün diye kendi ülkesinin çıkarları aleyhine Yunanistan’la ittifak kuran, bu ittifak uğruna Akdeniz’de deniz sınırlarından büyük bir miktar feda eden Sisi’ye başka avukat gerekir mi?
Mısır’la neden kavga ettiğimizi sormadan önce Mısır’ın hangi saik ve motivasyonlarla Türkiye’ye karşı bir husumet içinde olduğunu sorması gerekmez mi, Türkiye’nin muhalefet partisi liderinin? Muhalefet uğruna Türkiye’ye apaçık düşmanlık içinde olan, hele kendi ülkesinde kendi halkına düşman olan diktatörlere bile yakınlaşmak, bir sosyal demokrat partiyi ne hale sokar, bunu hiç düşünüyor mu?
Türkiye’nin Mısır’la ihtilafının kaynağına İhvan’ı koymak nasıl bir gaflet ve delaletin ürünüdür? Kılıçdaroğlu, sanki bütün mesele buymuş gibi “İhvan da neymiş? Onun uğruna Sisi ile ilişkileri bozmaya değer mi? Mısır İhvan’ı bizim PKK’yı gördüğümüz gibi görüyor” diyerek müthiş bir siyasi zeka örneği sergiliyor.
Ona Sisi’yi hatırlatarak İhvan’ın ne olduğunu anlatalım o zaman. Onun üzerinden Türkiye’nin İhvan’la özdeşleştirilmeye çalışılmasının içerdiği iğrenç kurnazlığıyla baş başa bırakalım: Sisi de neymiş?
Mısır tarihinin doğru dürüst ilk seçimlerinde seçilmiş tek Cumhurbaşkanı, kendisini Savunma Bakanı olarak atamış olan Cumhurbaşkanı’na sinsice kurduğu cunta darbesiyle devirip, kendisine itiraz eden masum sivil halktan bir günde 3000 insanı vahşice katleden, modern tarihin en acımasız, en eli kanlı diktatörlerinden biri. Kendisi tam bir terörist olan bütün diktatörler gibi sivil ve demokratik muhalefetin tamamını terörist diye yaftalayıp hiçbir insan hakkı zemini bırakmadığı için bütün ülkeyi insanlara bir açık hava hapishanesine dönüştüren bir despot.
Sisi için sadece İhvan değil ki, bütün muhalifler teröristtir. İşte kendisine karşı başkanlık yarışına giren bütün muhtemel başkan adayları, eski Genel Kurmay Başkanı Sami Annan, eski Devlet Denetleme Kurulu Başkanı Hişam Cenine, eski BM Atom Kurulu Başkanı Muhammad Baradey, eski Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa ve Ebulfütuh Abdulmünim’in hiç biri İhvancı değiller, ama şimdi neredeler bir sorun bakalım.
Türkiye’nin konusu İhvan falan değil. Ama İhvan’ı PKK ile özdeş görmek tam da Sisi’nin katliamlarını, işkenceci insan hakkı ihlallerini ve hukuksuz yönetimini bir yandan da PKK’yı aynı anda meşrulaştırmaya çalışmak anlamına gelir. Meydanda, silahsız, savunmasız, en sivil halleriyle 3000 insanları katledildiğinde bile duruşlarını “bizim barışçıl duruşumuz onların kurşunlarından daha güçlüdür” şeklinde ifade etmiş insanları PKK ile özdeşleştirmek katil diktatöre mi, PKK ya mı hizmettir, her ikisine de mi?
Yeri gelmişken, sözü açılmışken bir daha ifade edelim.
Türkiye ve Mısır’ın aslında çıkarları birbirleriyle yakın işbirliği içinde olmasını gerektiriyor. Türkiye bunu biliyor ve bu tür mesajları da Mısır devletine iletiyor. Mısır’ın sırf Türkiye ile bazı ihtilafları dolayısıyla kendi çıkarlarını feda ederek Yunanistan’la, Rumlarla işbirliği yapmasına gerek yok. Bu yönde mesajlar en açık şekilde verildi, verilmeye de devam ediyor.
Türkiye İran’la başta Suriye olmak üzere Irak, Lübnan ve Yemen’deki politikaları dolayısıyla derin bir ihtilaf hatta karşıtlık içindedir. Ama bu karşıtlık belli konularda işbirliklerini engellemiyor. Türkiye ABD ile veya onun açıkça desteklediği güçlerle yine Suriye’de açıkça bir savaş içindedir, ama yine de bazı başka alanlarda aralarında yakın işbirliği ve ittifaklar devam ediyor. Aynı şey Rusya için de söz konusudur. Suriye’de Rusya’nın desteklediği güçler Türkiye ile açık bir savaş içinde, ama bu dahi Türkiye ile Rusya arasındaki mevcut ilişkilerin devam etmesini engellemiyor.
Mısır’ı şu anda yöneten yetkililerin şunu anlaması gerekiyor. Türkiye’nin darbelere karşı duruşu, insan haklarına karşı duyarlılığı, ülkesine insani nedenlerle sığınmış mültecilerin hukukunu gözetme konusundaki tavrı ilkeseldir ve bundan vazgeçmez. Ne yazık ki bütün Ortadoğu şu anda insan hakkı ihlallerinin en fazla olduğu bölge ve bu bölgede Türkiye, insani sığınmacıların nefes alabildikleri tek yer. Türkiye bu duruşundan bütün İslam dünyası adına vazgeçecek değildir. Konunun İhvan’la alakası yoktur.
Türkiye hiçbir silahlı terör eylemine bulaşmadığı halde, sadece siyasi duruşundan dolayı haksız yere idam veya habis cezası aldığı için ülkesine sığınmış insanların İhvancı olup olmadığına bakmaz. Zaten bu şekilde Türkiye’ye sığınmış İhvancı olmayan da yığınla solcu, liberal veya başka eğilimlere sahip insan da vardır.
Mısır’ın da diğer ülkelerin de Türkiye’nin insan haklarından yana bu ilkesel insani duruşuna saygı duymaları ve bunun nihai tahlilde kendi lehlerine olduğunu da görmeliler.
Türkiye’nin mesajı çok net olduğu halde, Mısır’ın kendi çıkarları aleyhine Türkiye’ye karşı husumetini durdurma ihtimali var mıdır? Mısır şu anda nasıl bir eksen adına hareket ediyor? Kendi başına karar verip kendi özgür ve özerk siyasetini geliştirebilir mi? Mısır’da darbeyi Sisi’ye yaptıran eksen hala aktif ve birincil hedefi Türkiye iken, Mısır Türkiye’nin yeni işbirliği taleplerine nasıl olumlu cevap verebilecek? Bu sorular da ilgili bütün taraflara yeri gelmişken sorulmuş olsun. Kılıçdaroğlu istediği sorudan başlayabilir.
HABERE YORUM KAT