Keskin Bıçaklar ve Dökülen Kanlarla Gelen...
Sokakların, camilerin, evlerin bu kadar çok hareketli ve harararetli olması bu bereketin önemli göstergelerinden biridir. Araç ve telefon trafiğinin sıkışması, daralması bu bereketin yansıması olarak anlaşılabilir. Alt yapı yetersizliklerini aşan bir boyut var yani.
Koşturan, telaşlanan, yetişmeye çalışan insanları yollara düşüren büyük bir anlam var elbet. Sorun bizi sokaklara düşüren, yetiştirme telaşıyla saran anlam ile bizim aramızda ne kadar uyum oduğudur. Kurban'ın mana ve mefhumuyla yani ibadet sorumluluğuyla tek tek müminlerin, toplamda ümmetin uyumsuzluğu veya uyum yeretsizliği sözkonusu olursa kurban bir et pazarlığına dönüşebilir. Bu durum ise önce anlam sonra da gaye/amaç sapması ile kurbanımızın ibadet formundan uzaklaşmasına sebep olur. Atalarımızdan tevarüs eden bir gelenek formatına dönüştüğünde ise geriye kalan ciddi bir stres, yorgunluk ve belli belirsiz bir tatmin duygusudur. Bütün ibadetleri ama özellikle kurban ibadetini bekleyen tehlikelerden biri de budur: Göreneğe dönüşme.
Kur'anı Kerim'in adamak ve adanmak için İslam ümmetine model olarak öne çıkarttığı isimler Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'dir. Tevhidi-İbrahimi gelenek kesintiye uğramaksızın devam eden bir sürekliliktir. Bizi yaşadığımız ülkenin veya dünyanın ulaşabildiğimiz her bir noktasına ulaşmak için tetikleyen işte bu İbrahimi gelenektir. Bu gelenek, lütfu ilahi tarafından tayin edilen anlam ve hedefle kayıtlı olmak durumundadır.
Toplumsal düzeyde idrak edilmiş bir gelenek olarak Kurban ümmet olmanın, kardeş olmanın, mazlum ve mustazaflarla paylaşarak Allah'ın rızasına ulaşmanın en güzel yollarından biridir. Kurban üzerinde uzun yıllar boyunca sürdürülen devlet ve medya terörü açıkça iflas etmiştir. İlahiyatçı, pedagog, psikolog, iletişimci veya sosyal bilimci sıfatlarıyla kamuoyunu manipüle etmeye çalışan kadrolu-kadrosuz devlet memurlarının, laik-Kemalist misyonerlerin, çok bilmiş liberallerin sesleri iyiden iyiye etkisizleşmeye başladı. Kurban vesilesiyle bu kesimlerin Müslümanları ve İslam'ı terbiye etme inatları büyük oranda kırılmıştır.
Toplumu terbiye etme hak ve ödevini uhdesine almış mezkur kesimler iktisat, siyaset, kültür, kılık kıyafet gibi alanlarda otoriter ve totaliter söylemlerini devam ettiriyorlar. Lakin, Müslümanlar yüzlerini ve kalplerini Kitab-ı Mübiyn'e döndükçe kaybettikleri özgüvenlerine tekrar kavuşmakta, terbiyecilerin terbiyelerini sahiplerine iade etmekteler.
Dökülmesi gereken kanları helalinden dökmek için bıçakları biledik. Berekete ve şefkate vesile olmak için kurbanlarımızın kanını dökmeye giriştik. Döktüğümüz kanları kurbanlarımıza zulmetmek için dökmedik. Tersine Allahu Teala'nın emriyle kardeşlerimize yönelen bir merhamet ve dayanışma duygusuyla kan döküyoruz. Rabbim kabul buyursun ve bereketini artırsın.
------------
Bu yazı, 7 Kasım 2011 tarihli Yeni Akit gazetesinde yayınlanmıştır.
YAZIYA YORUM KAT