1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kendini övme hastalığı...
Kendini övme hastalığı...

Kendini övme hastalığı...

Mustafa Ulusoy bir şekilde kendini övme hastalığına yakalanan insanların dışardan bakıldığından ne kadar iğreti göründüklerini analiz ediyor.

01 Ekim 2023 Pazar 14:45A+A-

Mustafa Ulusoy / Zafer Dergisi

Kendinden soğutma yöntemi: Övünmek

Yazarlara, bazı mekânlar çalışmak için daha cazip gelir. Dikkat sorunu yaşadığımda ya uzun uzun yürür ya da bir kafeye atarım kendimi. O gürültülü mekânda, ortamdan koparım.

Sesler tatlı bir uğultu gibi arka fonda akar. Ebeveynleri tatlı tatlı sohbet ederken, oturma odasında kanepenin bir köşesinde uykuya dalmış bir çocuğun huzurunu yakalarım, o insan mırıltılarında. Yazdığım metne bir rüyaya dalar gibi dalar giderim.

Kafenin bahçe kısmında çalışıyordum. Üşüyünce içeri geçmeye karar verdim. Çantamı, kitaplarımı ve bilgisayarı yüklenerek iç mekâna girdim. Elektrik prizine yakın bir masa bulup yerleşmeye başladım. Yan masada biri erkek biri kız, iki genç çay içiyor, konuşuyorlardı. Kitapları masaya yerleştirip boş pil uyarısı veren bilgisayarın şarjını prize takma süresinde ister istemez sohbetlerine kulak misafiri oldum.

Evlilik görüşmesi yapıyorlardı. Konuşmalarından “ilk görüşme” intibaını edindim. Sonra, kulaklığı takıp çalışmaya koyuldum. O kısa anda delikanlının kendini bolca övmesi dikkatimi çekmişti. Tanık olduğum o kısa anı hayalhaneme taşıyarak tümüyle kurgusal bir hikâye yazdım:

Delikanlı ürkek ürkek elinde telefon, kararsız bekliyordu. Arkadaşının nişanlısının arkadaşıyla tanışacaktı. Nihayet numaraları tuşladı, kız “Alo” dedi. Kendini tanıttı.

“Peki, nerede buluşalım?” diye sordu konuşmanın sonunda kız. Delikanlı kötü yakalanmıştı. Keşke bunu daha önce düşünseydi. Kem küm etti, kız imdadına yetişti. Bir kafenin adını söyledi. Delikanlı onayladı.

Vakit geldi. Kız süslendi püslendi. Evden çıkmadan önce eşarbını düzeltti, son kontrolleri yaptı, aynaya bir kez daha baktı. Ayakkabılarını bir daha sildi ve besmele çekip yola koyuldu. Delikanlı, tıraşını oldu, en pak gömleğini giydi, aynaya son bir kez daha bakıp saçlarının birkaç telini yana yatırdı, besmele çekip yola koyuldu.

İlk gelen delikanlıydı. Oturdu, garson yanına dikildi. “Birini bekliyorum, siparişi daha sonra veririm” dedi. Ayıp olmasa bir çay içesi vardı. Dudakları kurumuştu. Derin derin nefes aldı. Gözü kapıdaydı. Kızı resimlerinden az da olsa tanıyordu. Gerginliğini nasıl atacağını bilemedi.

Kapıdan bir kız girdi. Oydu. Kalp atışları arttı. Elini kolunu nereye koyacağını şaşırdı. Sandalyeden kalktı, kıza merhaba dedi. Kız oturdu, o da oturdu.

Delikanlı, kızı görür görmez etkilendiğini hissetti. İlk intiba olumluydu. Garson geldi. Her ikisi de çay söylediler. Delikanlı yanında limon olmasını özellikle belirtti.

Havadan sudan konuşmaya başladılar. Önce işten açıldı söz. Konu yavaşça aileye geldi. Okul yıllarından birkaç güzel anı anlattılar. İşlerinin zorluğundan bahsettiler.

Delikanlı, kızdan hoşlanmıştı. İçi içine sığmıyordu. Bu iş oldu diye düşünüyor, kendini kaptırmış gidiyordu. Zaten kendinden bahsetmekten pek hoşlanırdı. Bir kaptırdı mı, anlatır da anlatırdı. Dünyada bir o vardı, bir de o.

Kızın oğlandan pek hazzettiği söylenemezdi ama hiç hoşlanmadı da denemezdi; tâ ki o talihsiz ana kadar.

Delikanlı bir an kendine geldi ve kızdaki durgunluğu fark etti. Kendindeki heyecan onda yoktu. Kız konuşmaya iştirak ediyordu etmesine ama şu görüşme bir an önce bitse de gitsem gibisinden de bir hava vardı hareketlerinde.

O düşünmek bile istemediği şey mi başına gelmişti yoksa? Kız kendisinden hoşlanmamış olabilir miydi?

Delikanlı, kötü bir oyuna girişti o an. Sakil bir oyuna. Nefsinin tuzağına bir daha yakalandı. Tevekkül edip, kendini beğenilmeye bırakacağına, kendini beğendirmeye ve sevdirmeye girişti. Elindeki tek koz da kendini övmekti.

Kendini sevdirmek ve beğendirmek isteyen, temeddühten hoşlanan insanların o klasik yoluna başvurdu. Mübalâğa ile kendini yücelttikçe yüceltti. Sanırdınız ki, kendisi bir başarı abidesi, bir ahlâk abidesi, bir hayırsever abidesi. Yok yoktu delikanlıda. Önce işindeki başarıları övmeye başladı. Kimsenin aklına gelmeyen bir tek onun akıl ettiği çözümleri patronun nasıl övdüğünü anlattı da anlattı. Kendiyle ilgili öyle bir profil çıkardı ki, hayran olmamak elde değildi: Dürüst, çalışkan, hayırsever, kusursuz bir insan.

Delikanlı kendini övdü, kız soğudu, delikanlı kendini övdükçe övdü, kız soğudukça soğudu.

Delikanlı bilmiyordu ki, “Temeddühü ve sevdirmesi ise, aksülamelle istiskali celb eder, soğuk düşürtür.”

HABERE YORUM KAT