"Kendilerini savunur gibi beni savunan arkadaşlarım var..."
Mültecilerin hatıralarının paylaşıldığı "Gurbet Hikayeleri" isimli internet sitesinde Halepli Hatice, ırkçı bir akademisyenin saldırılarına karşı arkadaşlarının kendisini nasıl savunduğunu aktarıyor.
Halepli Hatice / Gurbet Hikayeleri
Umudu yeniden yeşertmek
Halepli genç bir kızım. Türkiye’ye 8 yıl önce geldik. Suriye savaşı başladığında okuyordum. Kısa süre içinde işler iyice sarpa sardı. Ailem daha güvenli bir yere göç etmeye karar verdi. Çok düşünecek vaktimiz de yoktu. Hedefimiz gelenekleri ve yaşantısı bize en yakın olan Türkiye’ydi. Hatta ağabeyim o sırada zaten Gaziantep’te yaşıyor ve çalışıyordu.
Türkiye’ye geldiğimde eğitimimi sürdürebileceğimden hiç emin değildim. Öncelikle Türkçe bilmiyordum. İkinci olarak Türkiye’de bir yabancının eğitimini nasıl sürdürebileceğine, bürokratik prosedürlere dair hiçbir bilgim yoktu. Allah’a çok şükür çok iyi insanlarla tanıştım. Allah onları benim yoluma çıkardı. Çoğu Türkiyeli ve Iraklı olan arkadaşlarım eğitim sürecimde bana çok yardımcı oldular. Özellikle, eğitimime devam etme konusunda bana cesaret aşıladılar. Şu an Ankara’da bir üniversitenin İslami İlimler bölümünden mezun olmak üzereyim. Bu harika bölüm ve bölümdeki insanlar sağ olsun.
Okula girdiğim andan itibaren Türkçemi geliştirmekten derslerime ve ortama uyum sağlamama kadar pek çok konuda arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu. Ancak yaşadığım bir olay var ki arkadaşlarıma güvenimi, iyi insanlara olan inancımı bir kat daha arttırdı. Ve daha önemlisi çok zor zamanların ardından yeşeren umudumu iyice güçlendirdi.
Bu aslında beni biraz utandıran, biraz şok eden bir olay. Bir gün üniversitede arkadaşlarımla oturuyordum. Hocalardan birisi gelip bizim yanımıza oturdu. Uzunca bir konuşmadan sonra benim Arap olduğumu öğrendi. Konuşmasını bitirdi ve bana döndü: “Neden bu okuldasın, ne faydası var sana?”. Tavrı hiç hoş değildi. Donakaldım. “Belki de” dedi, “burayı hak etmiyorsun. Başka birisi burada olmalıydı. Hangi hakla buradasın, bana kalsa seni almazdım.”. Nutkum tutuldu. Ne diyeceğimi bilemedim. Kendimi nasıl savunacağımı bilemiyordum ama içimdeki öfke patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Bu hocayla ilk kez karşılaşıyordum. Neden benimle bu şekilde konuşuyordu?
Birden arkadaşlarımdan biri konuşmaya başladı.
“Hocam size saygım var ama neden öfkenizi arkadaşıma yöneltiyorsunuz? Belki yabancı olabilir ama onun da okumaya hakkı var. Herkes her yerde öğrenebilir, bu hakkı kimse kimsenin elinden alamaz. Arkadaşım şu ana kadar da derslerine başarılı bir şekilde devam ediyor. Hem de bu kadar zor sosyal ve psikolojik şartlarla mücadele ederken.”
Ve bu arkadaşıma diğer arkadaşlarım da katıldı. Adeta kendilerini savunur gibi beni savundular. Kendimi o kadar güçlü hissettim ki! Yaşadıklarımı çok az biliyorlardı, henüz iki aydır tanışıyorduk. Böyle arkadaşlara sahip olduğum için çok gurur duydum. Belki birbirimize saygı ve sevgi ile yaklaştığımız, arkadaşlığımızı böyle inşa ettiğimiz içindi. Arapça dersleri ya da işleri olursa ben onlara yardım ediyordum, hatta bazılarına Arapça bile öğretiyordum. Onlar da bana pek çok işimde yardımcı oluyorlardı. Ama tüm bunların üstüne, o gün bildim ki aramızdaki tüm dil, kültür farklılıklarına rağmen birbirimizin yanındaydık. Güvenim öyle bir arttı ki… Belli ki böyle insanlar da vardı. İlkeli ve ahlaklı yetiştirilmiş, kalplerinde iyilik taşıyan insanlar…
O günden beri o hoca neden böyle davrandı diye düşünüyorum. Halbuki öğrendim ki kendisi de gurbet yaşamış birisiymiş. En çok o beni anlamalıydı. Ama dünya böyle… Nereye gidersek gidelim farklı insanlarla tanışıyoruz. Kötüler olduğu gibi her zaman iyiler de var..
Şimdi okuldan mezun olmak üzereyim. Allah umarım yoluma hep bugüne kadar edindiğim arkadaşlarım gibi insanlar çıkarır. Hayallerimi bana yeniden kazandıran herkese şükranla…
- Suriyeli Hatice 8 yıldır Türkiye’de yaşıyor, üniversiteden mezun olmak üzere.
HABERE YORUM KAT