Kendi Göbeğimizi Kendimiz Keseceğiz
İkinci Dünya Savaşı sonrası düzende "Amerikan destekli" sözünün bu kadar anlamını yitirdiği bir dönem yaşamış mıydık bilmiyorum.
Suriye'de, Rusya ile stratejik işbirliğini önleyemediği YPG hariç, ABD destekli hiçbir grubun arkasında duramayan, ne eğitip ne donatabilen, ne de Rusya bombardımanı altında katledilmesini engelleyebilen bir ABD var karşımızda. Çarşamba günü muhalif grupların Türkiye ile bağlantı yolu, Rusya bombardımanıyla desteklenen Esed ordusu tarafından kesilince, bu gerçek iyice gün yüzüne çıktı.
Rusya'nın Suriye'yi işgal ettiği dört aylık süre zarfındaki en net ve kesin zaferi olan bu durum karşısında Pentagon sözcüsü Steve Warren, "Ruslar, gelinen aşamada saldırı operasyonlarını Beşşar Esed ve onun rejimine destek amacıyla yaptıklarını net şekilde gösterdiler" dedi! Cidden bravo!
Öte yandan Cenevre görüşmeleri de Rusya destekli Esed rejimi sayesinde kilitlendi ve 25 Şubat'a ertelendi. Birleşmiş Milletler, Suriyelilerin kuşatılmış bölgelerde açlıktan ölmesinin bile önüne geçemeyecek kadar atıl vaziyette. Askerî alandaki domine etme oyunu bitmedikçe de masada hiçbir yere varılamayacağı kesinleşti. Buna rağmen ABD, İngiltere ve Fransa dışişleri bakanları kadar bile olamayarak Rusya'nın tavrını eleştiremedi. Suriye'de diplomatik bir çözüm olacaksa bile, bunun yolunun askerî çözümden geçtiği bir kez daha netleşti.
Bu arada NATO üyesi Türkiye, hem PKK ve onun yan kolu YPG tarafından hem de Rusya tarafından defaatle güvenlik tehdidiyle karşılaşmasına rağmen, yanında samimi bir müttefik bulamadı ve yalnız başına bırakıldı. Güvenli bölge kurulması da artık sözü bile edilmeyen bir hayal gibi görünüyor.
Öyle bir noktadayız ki, Güneydoğu'da PKK ile mücadeleden başımızı kaldırdığımız anda Halep'i kaybettiğimiz gerçeği ile yüzleşebiliriz. "Azez'e yürünür mü" diye düşünülürken, muhaliflerin hayat damarı kesilmek üzere. Bu da Rusya'nın hegemonize ettiği, İran'ın himaye ettiği bir bölge dinamiğine gözümüzü açmak ve içe kapanmak demek. Büyük risklerin ve tehditlerin var olduğu bir döneme giriyoruz.
İçteki sistem dönüşümünü gerçekleştirmemiz eskisinden çok daha büyük bir bekâ meselesine evrilmiş durumda. Bunu yaparken Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerle ittifak alanlarımızı güçlendirmek, İsrail ve Mısır'ın konumlanışını da dikkatle takip etmek zorundayız. Ancak kamuoyu da bu zorlu dönüşüme hazırlanmak zorunda. Halep -Türkiye bağlantı hattının koptuğu gün Arınç'ın şımarıklıklarını tartışan bir vasatla bu yol yürünemez.
Teyakkuzda olmalıyız, kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.
SABAH
YAZIYA YORUM KAT