Kemalizm’i ve Kemalistleri Kim Liste Dışı Bırakıyor?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçen hafta Sabah’tan Şebnem Bursalı’ya verdiği röportajda tartışmaya değer pek çok görüş yer alıyordu. Bahçeli bir taraftan Kudüs davasına sahip çıkıp İsrail’e yönelik sert eleştirilerde bulunuyordu. Fakat diğer taraftan isimler de vererek cinayet, gasp, haraç gibi suçları organize etmiş ülkücü mafya liderlerini “kader kurbanları” olarak niteleyerek acil bir af çıkarılmasını talep ederken aksi durumda seçimlere kısa bir süre kala cezaevlerinde isyanlar çıkabileceğine dair tehditkâr bir üslup sergiliyordu.
Rakip ittifakı oluşturan partileri kestirme yoldan ve net bir biçimde “FETÖ’nün siyasi ayağı” olarak niteledikten sonra Devlet Bahçeli karşı karşıya kalınan felaketi (+5K) ve (-1K) diyalektiğiyle şöyle formüle ediyordu: “Türkiye'de kriz, kaos, kutuplaşma, kargaşa, kavga yani 5 K'yi doğurur. K olarak aklına ne geliyorsa Kemalizm'in dışında hepsi var yani anlayacağınız.” CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ittifakı hakikaten de Kemalizm’i dışlıyor mu? Kemalizm’i dışlamak veya seyreltmek ya da konjonktürel olarak seçim süreci dolayısıyla söylemlerdeki ağırlığını düşürmek siyasi partiler ve ittifaklar açısından kriz, kaos, kutuplaşma, kargaşa ve kavga doğuracak bir misyonla mücehhez olmak anlamına mı gelir? Evet, tartışılmaması imkansız, çözüme kavuşturulmadan ilerlenmesi mümkün olmayan bir mesele duruyor önümüzde.
Doğu Perinçek ve Haydar Baş Neden Dışlandı?
Seçim ittifakını en geniş ve kucaklayıcı çatıda inşa etmeyi başarabilen siyasal akıl ve kadrolar adım adım zafere yaklaşırken aksine hareket edip dar klik hesapları ve tasfiyeciliği iş edinenlerin toplumsal desteğini yitireceğini bilmek için Mülkiye’de okumaya, siyaset biliminde doktora yapmaya filan hacet yok. Ancak son derece enteresan fakat bir o kadar da analizi ciddiyetle yapılmayan gelişmeler yaşanıyor.
CHP’de yaşanan gelişme sadece Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile partinin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin arasında yaşanan liste çekişmesinden daha kritik önemde. Muharrem İnce’yi “sesim kısıldı” gerekçesiyle Zonguldak ve Bartın miting programlarını iptal etme aşamasına getiren gerilim milletvekili listelerinden “sol kanadın tasfiye” edildiğine dair bilgilerdi. Kamuoyunu tedirgin edici tavır ve söylemleriyle bilinen sol kanat esasen militan Kemalist kimlikleriyle bilinen kadrolardan oluşuyor. CHP listelerinin YSK’ya tesliminden sonra daha detaylı bir tarama yapılacak ve kimlerin hangi söylem ve tavırları dolayısıyla ne oranda tasfiye olduğu veya yerini sağlamlaştırdığı netleşmiş olacak.
24 Haziran’a doğru zaman hızla akarken siyasi dengelerin sadece parti içi dengeler üzerinde kurulmadığını da hatırla(t)makta fayda var. Bu bağlamda CHP’nin neden önce Doğu Perinçek liderliğindeki Vatan Partisi ile sonra da Haydar Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi’yle ittifak görüşmelerine olumsuz cevap verdiğini iyice irdelemek icap ediyor. Doğu Perinçek ve Haydar Baş hem iç hem de dış politikada Atatürkçülük/Kemalizm ortak paydası üzerinde hareket ediyorlar. Rusya ve İran’a olan ilgi ve sevgileri, Esed/Baas rejimine bitişik nizam duruşları neredeyse tatlı bir rekabet halinde sürüyor. CHP’nin de bu çizgiyi temsil ettiği aşikâr zaten.
Peki, o zaman MHP’den koparak oluşan İYİ Parti’yle ve Milli Görüş’ün temsilcisi Saadet Partisi’yle Millet İttifakı kurmak üzere tüm imkânları seferber eden Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP neden samimi hatta militan düzeyde Atatürkçülük/Kemalizm mücadelesi veren Vatan Partisi ve Bağımsız Türkiye Partisi’ne rest çekti? Bir tek oyun dahi hesabını yapan CHP’nin bindelik dilimde yer almış olsalar bile bu iki partiden uzak durmasının rasyonel ve pragmatik bazı sebepleri olmalı.
Asli Sahiplerine Fayda Vermeyen İdeoloji
Vatan Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında süren ittifak görüşmeleri hasebiyle Perinçek ve Kılıçdaroğlu defalarca bir araya geldiler. Hatta Perinçek “Vatan Partisi dörtlü ittifakı kurtarmaya çalıştı” gibi her zamanki gibi büyük iddialarda bulundu. Neticede CHP’den VP’ye açılan bir telefonla ittifakın kurulamayacağı ilan edilince Perinçek Amerika’nın baskısını işaretleyerek “Türkiye’ye müjdeler yollamak üzere” Çin yolculuğuna çıktı. Dönüş pek müjdeli olmadı elbette. Perinçek’in Cumhurbaşkanlığına adaylık müracaatı için 100 bin imza kriziyle komaya giren Vatan Partisi bu durumdan ancak bazı trollerin yardımıyla çıkabildi.
Millet İttifakı’nda yer almak üzere Haydar Baş’ın ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin giriştiği onca fedakarlığa rağmen maruz kaldığı muamele de içler acısıydı! Haydar Baş ve BTP’nin yetkili kurulları “siyasetin duayen ismi” eski Orman Bakanı Hasan Ekinci’yi CHP’yle seçim ittifakı görüşmeleri için tam yetkili olarak atadı. Bu ittifakın gerçekleşmesi için Baasçı Hüsnü Mahalli ve Sözcü yazarı Ümit Zileli’den kamuoyu araştırmacısı Hakan Bayrakçı ve Hürriyet yazarı Yalçın Bayer’e, Cumhuriyet Gazetesi’ne kadar epeyce kişi ve kurum devreye girdi.
BTP temsilcisi Hasan Ekinci ne kadar mütevazi ve fedakarca tutum sergilediklerini izah sadedinde şu tür cümleler de kurdu: “Biz BTP olarak seçime girmeyeceğiz, CHP'yi destekleyeceğiz ve böyle altın tepside bir şey sunuluyor size.” Sonuç ne mi oldu? İttifakın akıbeti konusunda Ekinci’nin telefonlarına değil Kılıçdaroğlu Bülent Tezcan bile çıkmadı. Nihayet BTP ortada kaldı ve son dakikada YSK’ya seçimlere katılmayacaklarına dair bildirimde bulundu. Üstelik bu bildirimin akabinde Cumhur İttifakı kadar Millet İttifakı’nı suçlayıcı beyanlar verildi.
Attila İlhan’a referanslar vererek AK Parti’ye Kemalizm/Atatürkçülük kimliği giydirmeye heveslenen yanaşmalar bunlardan haberdar mı? Siyaseti ve toplumu ulusalcı-milliyetçi-Kemalist kadro ve ideolojilerin kuyruğuna takmak üzere konuşlanan trollerin kılavuzluğu bu ülkeye rezil bir akıbetten başkasını vadetmiyor, ilanen duyurulur!
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT