1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kemalizm'i "Seküler din" boyutuyla tartışamayan muhafazakarların açmazı
Kemalizm'i "Seküler din" boyutuyla tartışamayan muhafazakarların açmazı

Kemalizm'i "Seküler din" boyutuyla tartışamayan muhafazakarların açmazı

Yaşar Değirmenci, muhafazakarların Kemalizm değerlendirmelerindeki sorunları tartışırken Türkiye'nin Kemalizm sorunu aşamadığı takdirde benzer tartışmalardan kurtulamayacağına değiniyor.

24 Ocak 2024 Çarşamba 18:15A+A-

HAKSÖZ HABER

Yaşar Değirmenci bugün Yeni Akit Gazetesi'ndeki köşesinde "pagan, seküler ve deist bir toplum yaratma" iddiasıyla türlü despotik yöntem ve hilelerle ülkeyi domine eden Kemalist ideoloji ve sınıfların karakterini tahlil ediyor. Dogmatik ve fanatik karakteri her geçen gün kemikleşen Kemalizmi seviyeli ve entelektüel bir dille tartışmanın giderek zorlaştığı bir vasatta muhafazakar-dindar siyasetçi ve toplum kesimlerinin sergilediği temelsiz-tutarsız ve usulsüz "barışma" gayretlerinin nasıl da hızlı bir çürümeye sebebiyet verdiği üzerinde duruyor Değirmenci. Makul ve cesur bir biçimde yüzleşme ve hesaplaşma sürecinden imtina ettikçe derinleşen ahlaki krize dikkat çeken Değirmenci pragmatik yaklaşımlarda inat edilmesini bir intihar girişimi olarak tanımlıyor. Önemine binaen makaleyi okurlarımızla paylaşmak istedik.


Yaşar Değirmenci / Yeni Akit

Türkiye’nin ayağındaki pranga

Kemalizm, uygun bir zaman ve zeminde üst seviyede tartışılıp doğru ve güzel olan düşüncede fikirde ittifak edilmeli. 

Kemalizm bir fikir, ideoloji değil. Kemalizm’in iyi, doğru ve güzel bir fikrî tarafı olmadığı için belli seviyede tartışılması, yanlışlardan vazgeçilmesi, hataların kabul edilmesi çok zor. Beyin felci geçirmiş, hafıza kaybına uğramış insanların durumundan farksızlar. Kemalizm’le İslâm’ı karşı karıya getirme seküler ve laik yapının işgüzarlığıdır. Kemalizm; bu milletin İslâmî kimliğini ve iddialarını adım adım yok etmek için kullanılan bir istismar vasıtası. 

Ülkedeki güç ve çıkar odaklarının güçlerini ve çıkarlarını pekiştirmekte kullandıkları bir sömürü aracıdır Kemalizm. Kendi öz değerlerini kaybedenlerin paganizme, sekülerizme, deizme sonuçta nihilizme gitmesi fark edilemiyor.  

Kemalizm, din katına yükseltildiği için Kemalizm’i, entelektüel düzlemde, seviyeli bir dille tartışmak çok zor. Hep gündemde tutulduğu, muhafazakâr olanlar camiden çıkıp anıtkabire gittiği, duadan saygı duruşuna geçtiği alıştırıla alıştırıla yerleştirildiği için, atılması da kabullenilmesi de gittikçe zorlaşıyor. Aya giden astronotun ilk secdeye kapanıp şükür secdesi akabinde ona bu imkânı sağlayan bu millete, bu devlete, bu devletin Başkanına teşekkür etmesi gerekirken, hiç yeri yokken Kemalizmi uzaya taşıyor. Belli mihraklar da alkış tutuyor.  

Bu ülkenin enerjisini, gücünü, dinamizmini yok etmek isteyen şer şirret güçler ve şebekeleri, toplumda önce yapay kamplaşmalar oluşturarak, sonra da bu yapay kamplaşmaları gerçeğe dönüştürecek adımları adım adım hayata geçirerek hem bu toplumu birbirine düşürmeye hem de içerden durdurmaya ve çökertmeye çalışıyorlar. Bu hususta en güzel kullandıkları mekân ve her türlü faaliyet alanı yaptıkları saha, ele geçirdikleri belediyeler. 

15 Temmuz sonrası taşları yerli yerine oturtma konusunda mesafe kat etmeye başladığımız ve dış politikada 25 yıllık AK Parti iktidarının en büyük stratejik başarılarına imza attığımız toparlanma ve zamanla ayağa kalkma sürecinde Kemalizm tartışması yapılması son derece anlamsız ve tehlikelidir. Türkiye’nin dışardan büyük dış politika çok yönlü ağırlığı nüfuzu olan bir devlet olarak girdiği, çepeçevre kuşatıldığı, içerde ise anlamsız bir kutuplaşmanın sürekli olarak kaşındığı bir ortamda Kemalizm’le entelektüel olarak yüzleşme ve hesaplaşmada verimli sonuçlar elde edemeyiz. Kemalizm de seküler bir din’e dönüştürüldüğü için entelektüel olarak, akl-ı selim’le tartışılamaz. Kemalizm, bir Batılılaşma projesidir. Kemalizm, bir redd-i miras’tır; bu toplumun İslâmî iddialarının tasfiyesi, medeniyet iddiasının reddi, topluma tepeden, Jakoben yöntemlerle bir kimlik dayatma projesidir. Kemalistlerin İslâm’ı sadede bireysel bir inanç meselesi olarak gören ve Kur’ân’ın reddettiği din algısı, hem “Kemalizm’in din karşıtı olmadığı” fikrinin ne kadar temelsiz olduğunu hem de Kemalizm’in topluma seküler bir din dayatmaya kalkıştığını göstermek için kâfîdir. Kendi medeniyetimizin ruh köklerini, temellerini oluşturan İslâmî ruh inkâr edildi, yerine bu toplumda karşılığı olmayan laik bir ruh ikame edilmeye çalışıldı. Laik Kemalizm’in cumhuriyet dönemi; inkılapları, bu milletin bütün değerlerinin yok edildiği bu milletin değerlerinin imha edilmesidir. Batı’yı çok iyi bilen Kemalistlerden Tanpınar’ın ifadesiyle “kültürel inkâr”dır. İntiharla sonuçlanacak bir inkâr! 

CHP’li İBB yönetiminin ‘heykel kent’ kurma hedeflerinden, büyük bedeller ödeyerek satın aldığı heykelleri çirkin görüntüleriyle dikkat çekmiş, ‘sanat’ yutturmacasıyla övünmüşlerdir.

Türkiye’nin geleceğine şekil verecek köprü, otoyol, Marmaray, yerli otomobil, milli uzay gibi devasa projelere “israf” diyerek karşı çıkan CHP kafası, kimseye hiçbir faydası dokunmayan heykelleri vatandaşlara “hizmet” algısıyla dikmeye devam ediyor. 

Heykel belediyeciliğini ülkeye yaymaya çalışan CHP, israflarına ve çevre kirliliğine yenilerini ekliyor. Bunların cehalet ve putperestlikleri bitmiyor. Ocak 2024 İstanbul Bülteni’nde ‘Atatürk’ün oturduğu bank yeniden Gülhane’de’ başlığı altında resimleriyle verilmiş. Ölüm ile karşılaşmayacaklarmış gibi fâniliği ebedîliğe dönüştürmeye çalışıyorlar. Atatürk istismarcılığıyla. Çeşitli maskeleriyle. Kullandıkları eşyalar, oturdukları sandalyeler, uğradıkları yerler, bindikleri vasıtalar, vb. hepsi kutsallaştırılıyor. Kendi kutsalı olmayanların içler acısı hali bu. Secdeye varamayanların, Rabbiyle buluşamayanların, Kıyam’dan habersiz olanların, Cuma’yı evde kılanların, kelimeyi Tevhidi bilmeyenlerin yolu-yönü, selin götürdüğü kütük, rüzgârın süpürdüğü yaprak. Asıl özürlülerin bunlar olduğu gerçeği! Kulakları var duymazlar, gözleri var görmezler, kalpleri var hissetmezler. Hassasiyetleri, duygusallıkları yok edilmiş prangalı mahkûmlar! Zihinleri çağdaş hurafeler çöplüğüne dönüşen Batılı zihin kalıplarının kölesi hâline gelen güruh bu! Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâket, başına ne geldiğini bilememesidir. Daha da kötüsü bilemediğini de bilememesidir. Zulmün, terörün, caniliğin, katliamın devletlerinin ‘Batı Uygarlığı’ diye esir aldığı, uşaklığının farkında olmadıkları güruh; Türkiye’nin, dünyanın ruhu, mazlumların umudu, zorbaların kâbusu olduğunu anlayamazlar.  

Yalnız bırakılan, milletin-ümmetin-insanlığın derdiyle dertli bizim entelektüelimiz Yusuf Kaplan hocamızın cümlesiyle bitireyim: “Türkiye’nin tarih bilincinin, kimliğinin, ruh köklerinin nasıl olup da yok edildiği Türkiye’de ülkenin çocukları tarafından idrak edilemedi, görülemedi, kavranamadı. Kaldı ki, İslâm, tevhid ilkesinin gölgesinde bütün farklılıkların farklılıklarını aynı diriltici ruhla donatarak yaşatmasını bilen tek medeniyet tecrübesinin kaynağıdır. Hem farklılıklarını koruyacak hem de aynı havayı, aynı ruhu soluyacak, aynı şarkıya herkes kendince, kendi yorumunca eşlik edecek! İşte bu muhteşem bir şey! İşte bu sadece İslâm’ın insanlığa armağan ettiği leziz ve nefis hediye. Diriltici, kendine getirici, kanatlandırıcı bir varoluş hikâyesi. Dün, bu hikâyeyi biz ürettik ve armağan ettik dünyaya. Yarın da biz yeşertip armağan edeceğiz insanlığa… Tek bir şartla: Başımıza ne geldiğini kavrayabilirsek…” 

HABERE YORUM KAT

3 Yorum