'Kemalist ordu' ne iş yapar?
Asker hem siyasete karışmasın hem de Kemalist kalsın diyorsanız olmaz. Ordu Kemalist bir 'devrim muhafızı' ise siyasete de karışır, topluma da. Ordunun kışlasına çekilmesini, halkı fişlemeyi bırakmasını, darbecilikten vazgeçmesini istiyorsanız orduyu Kemalizm'den arındırmak zorundasınız. Başka alternatif yok...
Neden mi? Ordunun siyasete bulaşmasının en önemli nedenlerinden birisi Kemalizm'in bir devlet ideolojisi olarak anayasal, yasal ve kurumsal konumudur. Ordu, bu 'devlet ideolojisi'ni korumak ve kollamakla görevli saymaktadır kendini. Resmi ideolojisi olan bir devlette bu resmi ideolojinin bir sahibi de olacaktır. Türkiye'de bu, ordudur. 'Kemalizm tehlike'ye düştüğünde de 'görevi'ni yapmakta; ya doğrudan ya da vesayet araçlarıyla müdahale etmektedir.
Yeni anayasa yapma sürecindeyiz. Bu anayasa sivil, demokratik ve özgürlükçü olacak, öyle mi? O zaman 'ideolojisi olmayan bir anayasa' geliyor demektir.
Peki, anayasasında resmi ideoloji olmayan devletin ordusunun resmi ideolojisi olur mu? Hayır, açık konuşalım, anayasanın bir ideolojisi olmayacaksa TSK da Kemalist olamaz, olmamalı; ordunun ideolojisi olmaz çünkü.
Bu, 'radikal bir liberal'in 'ütopya'sı falan değil; tam demokrasinin şartıdır. 'Askerî vesayet'in bitmesini istiyorsanız askeri, ideolojisinden yani Kemalizm'den arındırmanız gerekir. İnsanlar tabii ki teker teker istediği düşünce sistemine inanabilir. Bu ister Kemalizm, ister sosyalizm, ister İslamizm olsun, fark etmez. Ama bir ordunun kurumsal kimliği belli bir ideoloji üzerine inşa edilemez. O zaman bir 'devrim muhafızı' yaratırsınız, ordu değil.
Türkiye'de olan buydu.
Böyle olunca da 'sözde' demokrasi adı altında 'askerî vesayet' diye bir ucube yaratıldı. Vesayetin yasal, kurumsal ve kültürel kodları üretildi. Bütün bunları mümkün, meşru ve normal gösteren ise askeri, belli bir 'düzen'in koruyucusu ve kollayıcısı yapan ideolojiydi. Onun da adı, Kemalizm. Adı bazen 'rejim', bazen 'cumhuriyet' oldu; askerin 'iş'i de bu 'düzen'i korumak ve kollamak.
Siz eğer vesayet rejimini değiştirip tam demokrasiyi (hadi buna AK Parti gibi 'ileri demokrasi' diyelim) getirecekseniz askerin kurumsal olarak hâlâ Kemalist bir dünya görüşü ve zihniyet çerçevesinde kalmasına imkân yoktur.
Kemalizm ülkenin kimliğini, siyasetin içeriğini ve sınırlarını, aktörlerin meşruluğunu tepeden tanımlar. Askerin kurumsal kılavuzu Kemalizm ise eğitime de karışır, ekonomiye de, Kürt meselesine de müdahale eder, başörtüsüne de. Siyasetin dışında kalmaz, kalamaz. Kemalizm, inananları için sosyal, kültürel ve siyasal hayatı düzenleyen 'kurucu bir prensip'tir.
Kemalizm'e bağlı bir 'kesin inançlı'nın çoğulculuk, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi 'değerler'e nasıl baktığı sır değil. Halka güvenilmez; 'inanç'ı aydınlanmış öncü kadrolar ve kurumlar koruyacak ve kollayacaktır. 1960 sonrası bu 'misyon' orduda kaldı. Ordunun ne yaptığı ve neden yaptığına bakarsanız 27 Mayıs'tan beri 'halkın, ülkenin ve hatta devletin ordusu' fikrinden çok 'rejimin', yani 'Kemalizm'in ordusu' fikrinin ağırlıkta olduğunu görürsünüz.
Ee, Kemalist bir ordu da, halkın iktidar yaptığı siyasal güçlere karşı rejimi 'korumak ve kollamak' adına her şeyi yapabilir, buna doğrudan darbe kadar, andıçlama, fişleme, kara propaganda da dahildir!
Sadede gelirsek; bu ülke askerî vesayet rejimini yıkarak tam işleyen bir demokrasi kuracaksa TSK da Kemalizm'in babası ve hamisi rolünü oynayamaz.
Böyle bir rolü varsa, olduğunu sanıyorsa veya siz bu misyonu ona veriyorsanız tabii ki 'Kemalizm tehlikede' olduğunda darbe de yapar, kara propaganda da, Balyoz da planlar, Kafes de...
Ordunun sosyalisti, İslamisti veya Kemalisti olmaz. Olursa zaten ordu olmaz...
Yeni anayasa sözü veren ve son YAŞ toplantısındaki fotoğrafla demokratları heyecanlandıran Başbakan Erdoğan'a duyurulur; orduyu siyaseti vazife edinen bir 'Kemalist devrim muhafızı' olmak yerine profesyonel bir güce dönüştürmek istiyorsa...
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT