Kemalist dayatmalara rağmen ırkçılık hala Türkiye'nin ana unsuru değil!
Mehmet Garip Tanyıldızı, ırkçılığın yükselişe geçtiği algısını besleyecek sebepler olduğunu vurgulamakla birlikte Türkiye toplumunun hala ötekiyle sağlıklı ilişki kurabilecek bir ruh haline sahip olduğunu vurguluyor.
Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
Türkiye toplumunun genetiği
İsrailli Haaretz gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında bir analiz yayımladı.
"Erdoğan İsrail'e Liberalizm dersi veriyor" başlıklı analizde Erdoğan'ın insan hakları konusundaki hassasiyetlerine dikkat çekiliyordu.
İsrail'in insan hakları politikalarını eleştiren yazıda Erdoğan'ın aşırı milliyetçilik ve faşizme müsaade etmeden milliyetçilik sınırlarını kendisinin belirlediği vurgulanıyordu.
İsrail'in aksine Türkiye'nin Suriyeli mültecilere kapılarını açtığı ve geri dönüş sürecinde de güvenli bölgede evler inşa ettiği belirtiliyordu.
Türkiye'nin AB'ye girmeyi hedeflediğini aktaran yazıda İsrail'in Batılı değerlerden uzaklaştığını uluslararası hukukun Tel Aviv'de devlet düşmanı olarak görüldüğü ifade ediliyordu.
Batı medyasında ise Türkiye ve Erdoğan hakkında genellikle bunun tam aksi bir algı pompalanıyor.
Türkiye'de aşırı milliyetçiliğin yükseldiği, liberal değerlerin ivme kaybettiği söyleniyor.
Türkiye basınında ise bu konularla ilgili herkesin meşrebine göre bir tevil yapıyor.
Elbette, cari olanın yorumlanmasında politik kesimlerin bulundukları yerden bakmaları doğaldır.
Ancak, Türkiye'de siyasetle ilgilenen herkesin Haaretz'de yayımlanan analizin başlığıyla ilgili kavramsal bir yadırgama yaşayacağını söyleyebiliriz.
Haaretz'in insan hakları ve milliyetçilikle ilgili Erdoğan ve İsrail arasındaki kıyası haklı olmakla birlikte bunu liberalizm olarak nitelendirmek Türkiye güncel siyaseti açısından doğru bir kavramsallaştırma olmayacaktır.
Bunu bir kendine özgülük hali olarak okumak daha doğru.
Bu kendine özgülüğün kodları, analizde belirtilen "milliyetçiğin sınırlarının belirlenmesi" kısmında yatıyor.
Erdoğan'ın sınırlarını belirlediği milliyetçilik Türkiye toplumunun genetiği ile bir özdeşliğe dayanıyor.
Modern projenin ektiği antropolojik ırkçılık tohumlarına rağmen faşizm Türkiye toplumunun ana unsuru haline gelememiştir.
Bu noktada, politik Polyannacılık yapmanın da alemi yok tabii.
Kadim bir tarihi olan kavmiyet asabiyesinin modern proje ile ittifakı sonrası ırkçılık hastalığının dönem dönem neşvünema bulduğu muhakkak.
Fakat, sosyal medyada koparılan ırkçılık yaygarasının Türkiye toplumunun realitesini yansıtmadığını da görmek gerekir.
Türkiye toplumu henüz genetiğinden uzaklaşmış değil.
HABERE YORUM KAT