Kemalist çocuğun sabah duası olarak “Andımız”
“Andımız”da, Hegel'in "Günlük gazete okumak modern insanın sabah duasıdır!" göndermesi gibi bir durum söz konusu. Bugün tekrar tartışmaya konu olan “Andımız” Kemalizm’e sadakati pekiştirmek amacıya toplu bir sabah duası formunda uygulandı.
HAKSÖZ-HABER
Danıştay’ın kararı üzerine ırkçı “Andımız” tartışması tekrar gündemde. Bu konu önemli. Çünkü “Andımız” sıradan basit bir metin olmanın çok ötesinde. Çok uzun zaman boyunca her sabah çocuklarımıza resmi bir tören formunda empoze edilen “Andımız” resmi ideolojiye sadakati pekiştirmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla “Andımız”ın gündem olduğu her tartışmanın haliyle resmi ideoloji, ırkçılık ve Kemalizm’e kayması kaçınılmaz oluyor.
Bu bağlamda Kenan Alpay’ın daha önce yayımlanan konuyla alakalı bir yazısını hatırlatmakta fayda bulduk.
Kenan Alpay, 2011 yılında Yeni Akit gazetesinde yayımlanan “Kemalist çocuğun sabah duası” başlıklı yazısında konuyla alakalı şu değerlendirmelerde bulunmuştu:
"Kemalist çocuğun sabah duası" derken bütün ilköğretim öğrencilerine okutulan and'tan bahsediyoruz tabii ki. Hegel'in "Günlük gazete okumak modern insanın sabah duasıdır!" göndermesi gibi bir durum söz konusu.
Okul bahçelerinde büstün karşısına geçirilen bütün çocukların 'Rahat, hazır ol!' komutlarıyla mecbur tutuldukları and okuma/yemin etme töreni ne için yaptırılır?
Andımız isimli törenlerle hangi doğru bilgi, iyilik veya güzellik çocuklara kazandırılmaktadır? Eğitim öğretim açısından nasıl bir işlevi vardır bu andın?
Öncelikle and/yemin bir inancın, bir sadakatin dışa vurumudur. Her inancın, ideolojinin kendine uygun bir andı/yemini vardır. Kimse kimseyi bir anda/yemine zorlayamaz, zorlamamalıdır. Bugün okullarda okutulan ve eğitimin asli bir pratiği sayılan and, Atatürkçü ideolojinin, ulusalcı-laik karakterin insan ve vatandaş hedefini sergilemektedir.
Bilindiği üzere dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından 23 Nisan 1933 tarihinde okul çocuklarına armağan olarak yazılan bir metin. And metni Cumhuriyet kadrolarının genel karakterine uygun bir mantıkla kaleme alınmış. Türkçülük ve Atatürkçülük ideolojisini küçük yaşlardan itibaren çocukların zihnine ve duygularına kazımayı hedefliyor.
Andın içeriğinde ilahlaştırılmış bir lider, dinleştirilmiş bir ulus en çirkin şekliyle sırıtmaktadır. İlahlaştırılan ulu önder, yüceltilip övgü vesilesi kılınan ulus fikri tamamen laik-seküler ve modern bir din mantığını dayatmaktadır çocuklara. Andın özünde Allah'ın 'yaradan rabb' oluşu da, müminlerin O'nun rızasını merkeze alışı da resmen inkar ettirilmek istenmektedir. Üstelik bu yemin törenine katılım gönüllü değil zorunlu.
Bütün çocuklar bu Türkçülük, Atatürkçülük andını okumaya mecburlar. And töreni yoksa ders, bilgi, eğitim yok. Önce "laik sabah duası" ile açılış yapılacak, Türk ve Türkçü olduğuna şükredecek bütün çocuklar. Açıktır ki üstelik çocukları ırkçı bir metin etrafında şekillendirme, resmi bir ideoloji dayatma insanı küçük düşürüyor ve eziyor.
Hukuken suç, ahlaken ayıptır bu metnin dayatılması. Her çocuğa bir eğitim döneminde ortalama 230 kez bu and okutturuluyor. Sekiz yıl kesintisiz eğitimden geçirilen çocukların her birine bu and ortalama 1.800 kez tekrar ettiriliyor. Savaşa gönderilecek asker muamelesi yapılan bu çocukların gördüğü muamele militarist-ırkçı bir şartlandırma politikasıdır. İnsan karşısında devletin, inançlarımız karşısında resmi ideolojinin yaptığı bir güç gösterisidir. Türkçü and töreni sadece Kürt, Arap, Ermeni, Rum, Süryani, Laz, Çerkez çocukları için değil Türk çocukları için de zulümdür.
İnsani, ahlaki, hukuki o kadar çok ihlal söz konusu ki; bu saçma and törenine bir gün dahi tahammül edilebilmesi mümkün değil aslında. Tartışmamız, itiraz etmemiz son derece tabii hatta kendimize öz saygımız, İslami kimliğimiz açısından bir ibadettir. Bu talepte arkada değil önde olmak önce Müslümanlara düşer.
Örneğin merhum Necmettin Erbakan'ın 1994 yılında Bingöl'de yaptığı bir konuşma bu and meselesine ayrılmıştı. Erbakan Hoca bakın bu ırkçı, inkarcı ve din dışı andın kritiğini nasıl yapıyor: "Çocuklar okula besmeleyle başlardı. Bunu 'Türküm, doğruyum, çalışkanım!' diye değiştirdiler. Okullarda 'Türküm, doğruyum, çalışkanım!' diye söyletirseniz, başkaları da 'Ben Kürd'üm daha çalışkanım, daha doğruyum!' deme hakkını kendinde görür."
Fakat TCK'nın 312. Maddesi "halkı kin ve nefretle birbirine alenen düşmanlığa teşvik" gibi gerçekleri ters yüz eden müdahalesi sonucu Erbakan Hoca bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Halkı kin ve nefretle şartlandıran akıl ve ahlak dışı bir metne itiraz edenlere resmi ideolojinin kanunları giyotin gibi işletiliyor. And törenlerini tartışamazsınız ancak kuzu kuzu tabi olursunuz tehdididir bu.
HABERE YORUM KAT