Kemalist cephe TTB Başkanlığına seçilen Şebnem Korur Fincancı'yı hedef aldı!
Kemalistler Türk Tabipler Birliği başkanlığına seçilen Prof. Şebnem Korur Fincancı'yı hedeflerine koydu.
Aydınlık gazetesindeki haber Kemalist kesimin Şebnem Korur Fincancı’nın TBB başkanlığına seçilmesinden duyduğu rahatsızlık ifşa eder nitelikte.
Aydınlık gazetesinin Prof. Şebnem Korur Fincancı'nın tüm geçmişini ajan titizliğinde ortaya koyduğu haber:
Cumhuriyetçi Hekimler, Hekimiz Biz ve Hekim Güçbirliği, Şebnem Korur Fincancı’nın Türk Tabipleri Birliği merkez konseyi başkanı olmasını eleştirdi. Hekimler, ‘Fincancı bizi temsil etmiyor. Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı projelerde yer alan şahıslar TTB başkanı olamaz’ dedi
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 72. Seçimli Büyük Kongresi’nin ardından yapılan görev dağılımı ile tartışmalı isim Şebnem Korur Fincancı, merkez konsey başkanı oldu. TTB önceki akşam yeni merkez konsey yönetimini ilan etti. Hekimlerden ardı ardına tepki geldi. İzmir Hekim Güçbirliği ve Ankara Hekimiz Biz grubu Şebnem Korur Fincancı’nın Türk hekimlerini temsil etmediğini açıkladı. Cumhuriyetçi Hekimler Birliği Başkanı Dr. İrfan Gökçay da Şebnem Korur Fincancı’yı TTB Başkanı olarak kabul etmediklerini söyledi.
481 delegenin 308’inin oy kullandığı TTB kongresi geçen hafta düzenlendi. Etkin Demokratik TTB grubunun listesinden seçime katılan Şebnem Korur Fincancı geçerli 305 oyun 229’unu aldı. Hekimlerin meslek örgütünün başına gelen Fincancı, seçimin ardından Artı TV canlı yayınında yaptığı açıklamada devleti şiddet kullanmakla suçladı: “Devlet şiddetinin çok yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. Devlet şiddeti meşrulaştıran adımlar atıyor. Şiddeti de bir salgın olarak kabul edip gündemimizi salgınla mücadeleye çevirmeliyiz.”
PKK'nın yan örgütü Halkların Demokratik Kongresi Yönetim Kurulu üyesi de olan Şebnem Korur Fincancı’nın dosyası kabarık. Türkiye’ye karşı nerede bir cephe açılmışsa Fincancı o cephede cumhuriyetin karşısında yer aldı. Güneydoğu terörden temizlenirken PKK’nın yanında “bu bir soykırım girişimi” derken Ergenekon kumpasında Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı FETÖ’yle kol kola girdi. Fincancı'nın Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Muammer Aksoy cinayetlerinde tetikçilerin yargılandığı Umut davasında da önemli bir rolü var. Uğur Mumcu’nun ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu, “Bugün Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy cinayetlerinin azmettiricilerini bilmiyorsak bunda Şebnem Korur Fincancı’nın payı büyük” dedi. Fincancı’nın adli tıp uzmanı sıfatını kullanarak Umut davasında oynadığı rolü Av. Ceyhan Mumcu’dan dinledik:
“2000 yılında Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Muammer Aksoy cinayetleri ile ilgili Umut davasında tetikçiler, cezaevinden ‘Cinayetlerin azmettiricilerini açıklayacağız, etkin pişmanlık yasasından yararlanmak istiyoruz’ diye dilekçe yazdılar. Azmettiriciler ortaya çıkacakken ilk duruşmaya Şebnem Korur Fincancı’nın sanıkların işkence gördüğüne dair hazırladığı raporu yetiştirdiler. Sanıkların avukatlarına ‘Bana yazsınlar ben rapor veririm’ demiş, ortada muayene falan yok. Sanıkların yazılı beyanı ile işkence raporu hazırladı. Sanıklara garanti verildi, sanıklar azmettiricileri açıklamadı. Yer göstermelerde bulundum. Sanıkların hiç de işkence görmüş bir halleri yoktu. Davanın seyri değişti. Şebnem Korur Fincancı’nın raporu hakkında, ‘Bu rapor bilimsel değildir’ diye heyet raporu çıktı. Davanın iki sene uzamasına neden oldu. Sanıklar etkin pişmanlıktan yararlanmak vazgeçti. Fincancı’nın bilimsel olmayan o raporu olmasaydı bugün toplum, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Muammer Aksoy cinayetlerini kimin işlediğini öğrenmiş olacaktı. Şebnem Korur Fincancı bu cinayetlerin faili meçhul kalmasına katkı sağladı.”
Şebnem Korur Fincancı, yalnızca Umut davasında değil Ergenekon kumpas davasında da rol oynadı. Fincancı, davaya müdahil oldu. 15 Mart 2015’te FETÖ'nün Zaman Gazetesine verdiği demeçte, "Ergenekon'da bugün de olsa müdahil olurum" diyordu. Av. Zeynep Küçük Fincancı’nın o davada oynadığı rolü anlattı: “Celseler başlar başlamaz suçtan zarar gören sıfatıyla müdahil olma talebinde bulundu. Mahkeme de kabul etti. Fincancı duruşmalara gelmedi, Av. Özkan Yücel duruşmalarda ona vekalet etti. Yücel, iddianamede bile olmayan ağır ithamlarla sorgulama yaptı. Sadece askerlerin sorgusuna katıldı. O dönem TSK üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni katil ve işkenceci ilan etmek kastıyla kurgulandığı açık olan soruları vatansever subaylara yönelttiler.”
Şebnem Korur Fincancı’ya Ergenekon kumpasında avukatlık yapan Özkan Yücel, bugün İzmir Barosu başkanı. Yücel, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramının 100. Yıl dönümünde HDP’li Meral Danış Beştaş, CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile İzmir Barosu adına düzenlediği “Başkanlık Rejimi ve Parlamenter Sistem” paneli nedeniyle de tepki görmüştü.
Fincancı’nın çizgisi hiç değişmedi. Fincancı, 20 Temmuz 2012’de HDP’lilerle birlikte Öcalan’a Özgürlük Platformunun ilk toplantısında boy gösterdi. Bu toplantıda 37 ülkeden katılımcı yer aldı. HDP’li Leyla Güven, aynı taleple açlık grevine girdiğinde Fincancı yine sahnedeydi. Leyla Güven’i 20 Şubat 2019’da muayene eden Fincancı, “Bir an önce Türkiye’de tecridin son bulmasını, insanların da ölmemesini istiyoruz” dedi.
PKK terör örgütünün propagandasını yapmak nedeniyle kapatılan Özgür Gündem gazetesinin nöbetçi genel yayın yönetmeliğine de soyunan Fincancı’yı 2015’te başlayan hendek operasyonlarından da hatırlıyoruz. Fincancı, sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı gün soluğu Cizre’de aldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı sıfatıyla 3 Mart 2016’da Cizre’de incelemelerde bulunan Fincancı, devletin bodrumlarda çocukları öldürdüğünü öne sürdü. Evrensel gazetesinde yayımlanan demecinde Fincancı, “Devletin işlediği bir suçtan bahsettiğimiz için incelemenin bağımsız heyetler tarafından yapılması gerekir. Burada işlenen suçlar uluslararası mahkemelerde yargılanacak. Bu insanlığa karşı işlenen suçtur. Bu vahşet, bir soykırım girişimidir” dedi. Fincancı, Yüksekova’da da “Kimyasal gaz kullanıldı” diye ortaya çıktı.
Şebnem Korur Fincancı, son olarak Belarus’taki turuncu devrim girişimine destek verdi. Fincancı, 24 Ağustos’ta yayımlanan Evrensel gazetesinde yayımlanan yazısında konuyla yakından ilgilendiklerini dile getirdi: “Tüm dünyada barışçıl gösteriler polis şiddeti ile karşılık buluyor. Bizim bağımsız adli uzmanlar grubundan (Independet Forensic Expert Group-IFEG) birkaç kişi Belarus’tan insan hakları savunucularıyla bir toplantı yaptık perşembe gecesi. Ölenler, kaybedilenler ve binlerce gözaltıyla durumu görünür kılmaya çabalayan hak savunucularının çalışmalarını tehdit altında ve zor koşullarda sürdürmeye çalıştıklarını söylememe gerek yok. En iyi bizler biliriz o tehditleri. Uluslararası kabul gören ve tehditleri ilk elden yaşamayacak uzmanlar verileri değerlendirme ve belgeleyip uluslararası kamuoyuna duyurma görevi üstlenebilir mi diye düşündük, çalışmaya başladık.”
Şebnem Korur Fincancı, 23 Ocak 2020’de konuk olduğu Artı TV’de Türkleri soykırımcı ilan etti. Fincancı, Türk milletini utanmaya davet etti: “Bahattin Şakir, Teşkilatı Mahsusa'nın siyasi masa şefi. Özellikle de Ermenilerin katledilmesinde, soykırım sürecinden birinci derecede sorumlu olan kişilerden biri olarak adı geçen insan. Tabii bir hekimin, özellikle de insanların katledilmesinin de oynadığı rol hepimiz için çok ağır. Hep beraber, özellikle meslektaşları olarak utanç duymamak elde değil(…) İnsanlığa karşı suçlar tanımının, soykırım tanımının aslında uluslararası belgelere geçme nedenlerinden birisi Ermeni soykırımı. 1926'da Talat Paşa'nın da içinde olduğu, Bahattin Şakir'in de yer aldığı bütün bu suikastle öldürülmüş Ermeni soykırımında rol almış insanlara iade-i itibar gerçekleştiriliyor. 9 Ocak 2007'de Hrant'ın katledilmesi de, aslında bütün bu sürecin hiç kesintisiz biçimde devam ettiğinin bir göstergesi olarak okunabilir. Hep beraber bunu görmek gerekiyor. O nedenle de utanmak için geç olmadığını düşünüyorum ben. Gelin hep birlikte bu utancı dile getirelim ve bu utanca neden olanları adlandırılıp utandıralım.”
İzmir Hekim Güçbirliği Sözcüsü, İzmir Tabip Odası eski başkanı Dr. Suat Kaptaner:
O listeye oy veren hekim kitlesinin bile büyük çoğunluğunun Şebnem Korur Fincancı’nın başkanlık görevlendirmesine karşı çıktığını biliyoruz. Bunun gerekçesi ise Fincancı’nın bugüne kadar yaptığı işler, aldığı görevlendir.
Şebnem Korur Fincancı’nın TTB’nin asli görevi olan hekimlerin mesleki hak ve çıkarları, hekimlik onurunu korumak gibi konularda herhangi bir faaliyetini görmedik, duymadık. Buna karşılık Şebnem Korur Fincancı PKK’nın yan örgütlenmesi olan Halkların Demokratik Kongresi yönetim kurulunda görev aldı. Barış için Abdullah Öcalan’a Özgürlük Platformu’nun yürütücülüğünü yaptı. Ergenekon davasında Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, gazeteciler, aydınlar yargılanırken onların aleyhine müdahil oldu, onların yargılanmasını ve cezalandırılmasını istedi. Bu konuların TTB gibi asli görevi hekimlerin hak ve çıkarlarını savunmak ve hekimlerle kamunun çıkarları arasında işbirliğini sağlamak ve toplum sağlığını korumak olan bir meslek örgütünün faaliyetleri ile uzaktan yakından bir ilgisi yok. Üstelik de bu görevlerle vatanın ve ulusun bütünlüğüne karşı yer alıyor. Uğur Mumcu’nun katillerinin işkence gördüklerini söyleyerek itiraflarından vazgeçmelerini sağladığını biliyoruz.
Hekim kamuoyunun üstünde olan bir irade bu şahsiyeti başkanlığa getirmiştir. Kendisinin başkan olmasının mesleki ortama uygun olmayacağını söyleyen hekimlere de “Siz Kürt halkının çıkarlarını savunmaktan vaz mı geçtiniz?”, “Siz gericisiniz” denilerek dayatılmıştır. TTB; tıbbiyelilerin İttihat Terakki’yi kurmasından, Bandırma vapurunda Mustafa Kemal’in yanında yer almasından, Sivas Kongresi’nde Tıbbiyeli Hikmet’ten, sonra kalpaksız Kuvayı Milliyeci Nusret Fişek hocamızın ideallerine ve devrimci mirasına dayanan bir örgüttür. Türkiye’de hekimlik de bu miras üzerinde yükselir. Başkan olan kişilik, hekimliğin yüz yıllık birikiminin tam karşısındadır. Hekim Güçbirliği olarak biz bu şahsın TTB merkez konseyi başkanı seçilmesini meşru kabul etmiyoruz. TTB, pandemi ortasında, hekimlerin izinde olduğu bir dönemde tabip odalarını seçimlere zorlamış, 481 delegeyi pandeminin zirve yaptığı Ankara’ya çağırarak sorumsuzluk yapmıştır. Adeta ne olursa olsun denilerek bu dönemde Şebnem Korur Fincancı’nın bu örgütün başına getirilmesi bütün Türkiye’ye ve hekimlere dayatılmıştır.
Bir siyasi parti liderinin TTB kapatılsın çıkışı maalesef Şebnem Korur Fincancı’nın bu göreve getirilmesine yardımcı olmuştur. Bu şahsın TTB’nin başına getirilmesi önümüzdeki dönem kaos, kargaşa iç savaşa kadar gidecek karışıklıklarda TTB’yi koçbaşı olacak bir örgüt haline getirme tutumunun bir yansımasıdır. Bunu kabul etmiyoruz. Merkez Konsey Başkanı olarak tanımıyoruz. Bu şahsın TTB’nin başında olması örgütü zayıflatacaktır, bölecektir. Hekimlerin hak ve çıkarları ile vatanın birliği ve bütünlüğü için bu anlayışın TTB yönetiminden silinmesi için Türkiye’deki 150 bin hekimi mücadeleye çağırıyoruz. Biz bu mücadelenin içinde yer alacağız.
Hekimiz Biz Grubu’ndan yapılan açıklamada da “Şebnem Korur Fincancı’nın TTB Başkanı olmasını kabul etmiyoruz” denildi. Hekimiz Biz Grubu Sözcüsü Prof. Dr. Gülümser Heper, “TTB’nin kapanmasına zemin hazırlayacak kişilerin orada görevlendirilmesi hekimler adına da ülke adına da ağır. Burada hekimler temsil edilmiyor. Bu görevlendirmenin karşısındayız” dedi.
Hekimiz Biz Grubu adına yapılan açıklamada, “Barış için Öcalan’a Özgürlük Platformu üyesi, Şebnem Korur Fincancı Türk hekimlerini temsil edemez” denildi. Bildiride, Fincancı’nın onur konuğu olarak davet edildiği Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu Kongresinin sonuç bildirgesinde “Kahrolsun faşist Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürt halkına yönelik Türkiye Cumhuriyetinin paranoyak histerik bayrak şövenizmini kınıyoruz, 1915 Ermeni soykırımını lanetliyoruz” ifadelerinin yer aldığına dikkat çekildi.
Açıklamada şöyle denildi: “FETÖ kumpası Ergenekon davasında müdahil olan, FETÖ kumpası Ergenekon davasına destek veren bildiriye imza atan, Türkiye’yi soykırımcı ilan eden, Hendek olayları sırasında PKK terörüne karşı verilen mücadele için ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı Barış için Akademisyenler bildirisini imzalayan, Barış İçin Öcalan’a Özgürlük Platformu içinde yer almış, PKK’nın yayın organı Özgür Gündem Gazetesi’ne destek için nöbetçi genel yayın yönetmeni olmuş, FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin belge olmadığını savunan, aydın cinayetlerinde failleri koruyan raporları onları görüp muayene etmeden veren kişidir. Şebnem Korur Fincancı’nın TTB başkanı olmasını kabul etmiyoruz.”
Cumhuriyetçi Hekimler Başkanı Dr. İrfan Gökçay, Şebnem Korur Fincancı’yı TTB Başkanı olarak kabul etmediklerini açıkladı. Gökçay “Türkiye pandemi mücadelesinde yeni döneme giriyor. Mücadelenin başarısı hekimlerin etkin biçimde seferber edilebilmesine bağlı. Bu yolda başarılı olabilmek, hekimlerin birliğini sağlamaktan geçiyor. TTB'nin bu süreçte önemli görev ve sorumlulukları var” dedi.
TTB’nin pandemi mücadelesinde sorumluluğuna dikkat çeken Gökçay’ın açıklaması şöyle: “TTB başkanlığı görevi, her şeyden önce hekimliğin ve TTB'nin varlık zemini olan Türkiye Cumhuriyeti'ni savunmayı gerektirir. Türk hekimlerinin sorunlarına çözüm getirme, hekimleri birleştirme ve temsil etme birikim ve özellikleri olmayan, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı projelerde yer alması ile tebaruz temayüz etmiş şahıslar TTB başkanı olamaz. Rasime Şebnem Korur'u TTB Başkanı olarak kabul etmiyoruz.”
HABERE YORUM KAT