Kemal Bey’in sözlerinin neresini düzeltelim?
Evlerin neşesi haline gelen; tiyatroya gitme ihtiyacını evde, tv karşısında haberleri izlerken giderme imkanını bize bahşeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gaflarına önceki akşam birisini daha kattı.
MİT Müsteşarı hakkında, savcıların Başbakan’dan soruşturma izni istemesi konusunda şunları söyledi: “Başbakan izin vermezse Danıştay’a gidecek. Ama bu hafta bir operasyon yapıldı Danıştay’da. İzni verecek olan Danıştay 1’inci Dairesi’nin 3 savcısı değiştirildi!”
Hani bir fıkra vardır..
Adam bilgiç bilgiç anlatıyormuş: “Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a yalvarmış, ‘Allah’ım bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeceğim’, demiş. Duası kabul olmuş, bir kız çocuğu doğmuş, adını Ayşe koymuş... Ama Allah’a verdiği söz gereği, kızı götürüp, tam kurban edecekken, Azrail yanında bir keçiyle gökten inmiş, ‘Al, bu keçiyi kurban et, kızı bırak!’ Sonra..”
Dinleyenler dayanamamışlar, araya girmişler..
“Bunun neresini düzeltelim” diye girmişler söze.. Başlamışlar doğrularını söylemeye: “Hz. Davut değil, Hz. İbrahim... Çocuk kız değil erkek.. İsmi Ayşe değil Hz. İsmail.. Gelen Azrail değil, Cebrail. Getirilen de keçi değil, koç..”
Kılıçdaroğlu’nun anlatımı da, böyle düzeltmeye muhtaç.
“Başbakan izin vermezse, konu Danıştay’a gidecek” diyor.
Yanlış. Başbakan izin vermezse, savcılığın tekrar talebi halinde konu Danıştay’a gider. Savcılık Başbakan’ın izin vermeme kararını inceleyip, hukuka uygun görürse, konu Danıştay’a gitmez.. Orada kapanır.
Bu bir.
“Bu hafta bir operasyon yapıldı” diyor. Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu hemen açıklama yapıyor, “32 üyenin görev yeri değişti. Değiştiğinde MİT davası diye bir şey yoktu.”
Bu iki..
“İzin verecek Danıştay 1. Dairesi” diyor.
Danıştay 1. Dairesi izin vermeyecek.. Eğer Başbakan izin vermezse, “izin vermeme” işleminin hukuka uygun olup olmadığına karar verecek.
Bu da üç.
Devam edelim..
“Danıştay’ın 1. Dairesi’nin 3 savcısı” diyor. Yanlış.. Savcılar karar vermez. Görüş bildirir. Kararı mahkeme verir. Kararı daire verir. Daire üyeleri verir.
Dolayısı ile, Danıştay’ın üç savcısı değil, Danıştay’ın üyeleri karar verir..
Bu da dört.
Ve Danıştay Başkanı Sayın Hüseyin Karakullukçu’nun yukarda aktardığımız açıklamasından öğreniyoruz ki, zaten görev yerleri değişen de savcılar değil, üyeler..
Bu da beş.
Şimdi Kemal Bey’in hangi sözünü, nasıl ciddiye alalım?
Hayır, kendisi bürokratlık döneminde defalarca görevden alınıp Danıştay’a müracaat eden birisi olmasa.. O müracaatlarını hemen bir haftada neticelendirecek kadar başarılı bir Danıştay uzmanı olmasa.. Kesinlikle böyle bir eleştiri getirmeyecektim.. “Kemal Bey hukukçu değil, o kadar kusur olur” deyip, geçecektim..
Ama bürokrat olarak çalıştığı yıllarda, her görevden alındığında hemen Danıştay 5. Dairesi’ne koşardı. Gerek Refah-Yol döneminde ve gerekse sonraki ANASOL-D hükümetinde, görevden alındı. Hemen Danıştay’a gitti..
Danıştay’da, Tansel Çölaşan ablası sayesinde hemen bir haftada görevine geri döndü... Şimdi bu Kılıçdaroğlu, Danıştay’ı hiç tanımıyormuş gibi, kararı savcılar mı, üyeler mi veriyor bilmiyormuş gibi acemice laflar ediyor..
Nasıl eleştirmem ben bu gafları?
“Ne olursa olsun, karar verme noktasındaki üyelerin değiştiği bir vakıa. buna ne diyorsun?” derseniz..
“Öncelikle, şu değişen üyeler kimler, ona bir bakalım” derim.
Üçü de Necdet Sezer’in, tamamen takdir hakkını kullanarak, valiler ve avukatlar arasından seçtiği, kökeni hakimlikten gelmeyen üç bürokrat..
Üstelik birisinin, masonluğu ve YARSAV üyeliği de var..
Affedersiniz ama.. Önceki cumhurbaşkanının, tamamen takdir hakkını kullanarak atadığı (Dikkat buyrun. Diğer üyeler gibi HSYK bile seçmemiş bunları..).. Sezer’le aynı siyasi çizgideki üç üyenin, Danıştay’ın 1. Daire’sine nasıl toplandığını söyleyin siz..
Söyleyin, sonra da biz, onların niye 1. Daire’den kaydırıldıklarını izah edelim.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT