Kemal Bey'in 'mağduriyet' oyunu veya 'Cumhuriyetçi Vesayet Partisi'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 12 Haziran seçimleri yaklaştıkça, üslubunu sistemli olarak daha şiddetli, daha kışkırtıcı bir söyleme dönüştürüyor.
'Balyoz' davasına atıfta bulunarak, 'Sıra bize geliyor: Yakında bizi de içeri alırlar' türünden beyanlar, Kılıçdaroğlu'nun 12 Haziran seçimlerinde nasıl bir strateji izleyeceğini de ortaya koyuyor: 'Sıra bize geliyor!', bu defa Kılıçdaroğlu'nun 'mağduriyet' temasını işlemeye hazırlandığını mı gösteriyor? Eğer öyleyse, bu temanın seçmen nezdinde herhangi bir karşılık bulması ihtimali yok;-hiç yok!
Tayyip Bey, 2002 seçimlerinden önce gerçek bir 'mağdur'du ve okuduğu bir şiir dolayısıyla hapis cezasına çarptırılmıştı. [Ayraç içinde belirteyim: Bugün bazı tutuklamalar dolayısıyla, 'düşünce özgürlüğü' diye yeri göğü inletenler, Tayyip Bey'in mahkûmiyeti sırasında neler yazdılar, merak ediyorum!]. Kemal Bey, acaba bu 'mağduriyet'i lafta kalmaktan çıkarıp kendisini zorla tutuklatmak mı istiyor? Yine, eğer öyleyse, boşuna uğraşmasın;- kimsenin onu bu anlamda ciddiye almaya, dolayısıyla ,'içeri alma'ya niyeti yok!
Hem, rahmetli Kemal Tahir'in deyişiyle, bu akıllar nasıl bir akıllardır ki, koskoca bir muhalefet partisinin başkanı, sıranın kendisine gelebileceğini düşünmekte olsun? İktidar, 12 Haziran seçimlerine şunun şurasında dört aydan az bir zaman kala, Kılıçdaroğlu'nu 'içeri alacak' kadar basiretsiz olabilir mi? AK Parti aklını peynir ekmekle mi yedi ki Kemal Bey'in dokunulmazlığını kaldırıp 'içeri' atsın?
Şunu söylemek istiyorum: C.H.P Genel Başkanı, boşuna nefes tüketmesin, ne kadar istese de, kimse onu bu anlamda 'mağdur' etmeyecektir! Hem niçin 'mağdur' edilsin ki, 12 Haziran seçimlerinde Kemal Bey'in liderliğindeki C.H.P'ye, Türk seçmeninin iktidar yolunu, belki de bir daha açılmamak üzere, kapayacağı ayan beyan ortada iken!
Bütün bunlar kamuoyu tarafından bilinirken, Kemal Bey, 'sıra bize geliyor! Bizi de içeri alacaklar!' söylemiyle, potansiyel 'mağdur' rolünü kime karşı oynuyor;- kime 'mağdur' görünmek istiyor? Türk halkını, kendisinin hayalî 'mağduriyet'ine inandırması söz konusu değilken, Kemal Bey, kime oynuyor bu 'oyun'u?
Hiç şüpheniz olmasın: Kemal Bey bu hayalî mağduriyet oyununu, partisini daima korumuş olan asker ve sivil vesayetçilere oynamaktadır. 'Bizi de içeri alacaklar!' deyişinde, bir reşit-olmayış tavrıyla vasilerine sığınma arzusu sezilmiyor mu? 'Ne olur, beni koruyun, bana sahip çıkın!' isteği?
Bunun ne anlama geldiğini kestirmek zor değil. Bu, Kemal Bey'in, Türk halkının kendisine ve partisine sahip çıkmayacağının lapsus'u, ya da bilinçdışını ele veren bir dil sürçmesidir! Dahası, partisinin varoluşunun ancak sivil ve asker vesayetle mümkün olabileceğinin bir işareti!
Bence Cumhuriyet Halk Partisi'nin, adındaki 'Halk' kelimesini çıkarmasının zamanı geldi de geçiyor bile! 'Halk'ın yerine 'Vesayet'i koymak ve partinin adını 'Cumhuriyetçi Vesayet Partisi' olarak değiştirmek! C.H.P yerine C.V.P! Partinin Halk'a değil, Vesayetçi'lere CeVaP veren bir parti olduğunu bundan daha iyi hiçbir şey anlatamaz...
Pekiyi de, bu ülkenin 'mağdurları' kimler? Kemal Bey, vesayetçilerin mağdur ettiklerine karşı sesini yükseltti mi? Yargı yolunu kapatan YAŞ emeklilerinin mağduriyetine itiraz etti mi? Van savcısı Ferhat Sarıkaya'nın HSYK tarafından avukatlık hakkı da elinden alınarak işsizliğe mahkûm edildiğinde neredeydi? Ya, 367 mağduriyeti?
Kemal Bey 'mağduriyet'e oynuyor imiş, İsmet Paşa gibi söyleyeyim: 'Hadi canım, sen de!' [email protected]
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT