Kemal Bey dürüst ise, hodri meydan!
Bugün itibariyle 4. gündeyiz..
Referandum sonuçlandı..
Ama referandum öncesinde yapılan vaadler, hemencecik unutulmaya başlandı.
Biz unutturmayalım.
O sözleri, hafızalara nakşedelim. Ki, politikacılar, her seçim öncesinde önümüze çıkıp, her türlü vaadlerde bulunup, seçim sonrasında onları unutturup, yeni seçime kadar umutları erteletmesin!
Referandum öncesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açıklama yapmıştı: “CHP Genel Başkanı Kemal Bey, türban sorununu çözme konusundaki son açıklamalarında samimi ise, hemen referandumdan sonra, 13 Eylül günü oturup konuşalım.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bu davete tepkisi ne olmuştu?
Her atağında, sonradan geri adım attığı gibi, bunda da aynı gelişme yaşanmıştı.
Kemal Bey, “Türban sorununu biz çözeriz” sözünü hemen unutmuş, somut bir çağrı yapılır yapılmaz hemen “13 Eylül’de bir araya gelip konuşmamız için, Başbakan’ın benden özür dilemesi gerekiyor. Çünkü benim için, partim için ‘Onlara gram su yok’ şeklinde açıklama yapmıştı. Bu sözünden dolayı özür dilemesi gerekir. Sonra oturup konuşuruz” moduna geçmişti.
Kemal Bey’in istediği o özür dilendiğinde, türban sorununun kesin şekilde çözüleceğine Sayın Başbakan inansa, bence hiç gerekli olmasa da, bu isteğe olumlu cevap verileceğine inanıyorum.
Zaten referandum akşamı, genel anlamda bir özür beyanında da bulunmuştu Sayın Başbakan.
Şimdi bize düşen, aşamaları tek tek kaydedip, notlarını almak.. Ve seçmenin enayi yerine konulmasını önlemek.
Kemal Bey, “Türbanı biz çözeriz” dedi mi, demedi mi?
Dedi.
O halde, Kemal Bey bu sorunu çözmek için şimdi niye mızıkçılık yapıyor?..
Niye başka bahaneler öne sürüyor?..
Çözecekse, Tayyip Bey’in ondan özür dilemesinin, şart olarak öne çıkarılmasının ne anlamı var?
Türban sorunu, tek başına Tayyip Bey’in kendi şahsi sorunu mu?
Evet Tayyip Bey’in de ailesinde türban mağdurları var. Ama sonuçta bu sorun, tüm Türkiye’nin sorunu..
Kemal Bey de, türban sorununu halkın bir derdi olarak görüyorsa, bunun çözülmesi gerektiğine inanıyorsa, “özür dileme” şartı da nereden çıkıyor?
Kemal Bey, bundan sonra her sorun çözümünde, Başbakan’ın kendisinden özür dilemesini mi isteyecek?
Yarın, TBMM’ye herhangi bir kanun geldiğinde, “Başbakan bizden özür dilesin, gelip kanun hakkında görüşlerimizi açıklayalım. Yoksa görüş vermeyiz. Oylamaya katılmayız” mı diyecek?
Böyle saçmalık olabilir mi?!
Konuya bir başka açıdan bakalım..
Türban konusu, Sayın Kılıçdaroğlu’na göre bir sorun ise..
Bu sorunun çözümü, milyonlarca türban mağduru karşımızda dururken, Başbakan’ın bir eylemine niye bağlanıyor ki?..
Türbanın bir hak olduğuna inanılıyorsa, Başbakan ne derse desin, Kemal Bey çözümü için adım atmalı.
Yok Kemal Bey türbanın bir hak olduğuna inanmıyorsa, o zaman niye yalan vaadlerde bulunuyor?..
Yalan vaadlerde bulunup, sonra küçük çocuklar gibi mızıkçılığa niye soyunuyor?..
Bir çağrımız da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye..
Referandum bitti. Öncesinde çok şeyler söylendi. Artık o tartışmaları bitirmenin vakti geldi.
Olan olmuş. Hiç mi olmasın, bundan sonrası için doğru noktada durulamaz mı?..
Türban konusundaki CHP’nin tavrının net olarak ortaya çıkması için, Başbakan’ın çağrısına MHP olumlu cevap veremez mi?
Bugünden tezi yok, konunun çözümü için, MHP olarak bir adım atılamaz mı?
Arkasından MHP’nin de baskısı ile, seçmen henüz vaadleri unutmamış iken, Kemal Bey dürüstlük sınavına alınamaz mı?
O zaman görelim bakalım, “Türbanı biz çözeriz” cevabı istismar mıydı, yoksa samimi bir vaad mi?..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT