1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kelebek Ömürlü 'Özyönetim'ler
Kelebek Ömürlü 'Özyönetim'ler

Kelebek Ömürlü 'Özyönetim'ler

Koca belediyenin başkanları, parti yöneticileri, sorumluları sokakta toplanmışlar, “35-40 yaşlarında bir teyze”nin ellerine tutuşturduğu bir metni okuyarak milyonluk bir şehirde “özyönetim” ilan ediyorlar.

29 Ağustos 2015 Cumartesi 14:14A+A-

Kelebek ömürlü 'özyönetim'ler

Cengiz Alğan / Serbestiyet

PKK/KCK’nin birbiri ardına gelen, kerameti kendinden menkul, “özyönetim” ilanları, tıpkı 2011’de olduğu gibi yine karşılık bulmadı. Kandil’deki “merkez”den gelen birbirinin kopyası bildiriler okunarak ilan edilen “özyönetim” çağrılarına halk kulak asmadı. Çoğu yerde 30-40 kişiyi geçmeyen grupların okuduğu, içeriğini okuyanların bile bilmediği bildirilerin tek karşılığı, “özyönetim” ilan edenlerin “hiçbir kurumunu tanımıyoruz” dedikleri devletten geldi. Bildirileri okuyanlar ve arkadaşları tutuklandı. Halktan habersiz ilan edilen “özyönetim”lerin ömrü kelebek ömrü kadar sürdü.

 

“İçeriğini okuyanların bile bilmediği” derken sadece tahmin yürütmüyorum. Gerçekten bilmiyorlar. Örneğin, Diyarbakır’da açıklamalar gerekçesiyle 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nce tutuklanan DBP’li merkez Sur İlçe Belediyesi yöneticilerinin verdikleri ifadelere bakalım.

 

Sur Belediyesi Eşbaşkanı Fatma Şık Barut:

“Benim metinden herhangi bir bilgim yoktu. Basın açıklaması olduğundan haberim yoktu. Biz son 15 gün içinde meydana gelen olayları önlemek için kaymakamlık, emniyet, il yönetimimiz ve milletvekillerimizle çalışma içindeydik”

 

DBP Sur İlçe Eşbaşkanı Ali Rıza Çiçekçi:

“Basın açıklamasının içeriğine ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. Bildirinin kimler tarafından hazırlandığına ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. Olayların yatışması için orada bulunmamız istendi.”

 

Sur Belediyesi Eşbaşkanı Seyid Narin:

“Olay günü yatıştırmak amacıyla Kaymakam Bey’le görüşme yaptık. Elimden geleni yapacağıma dair beyanlarımı kaymakama bildirdikten sonra ayrıldım. Basın açıklamasının içeriğine dair herhangi bir bilgim yoktur. Hatta kazılan hendekler gerek emniyet, gerekse bizler tarafından kapatıldı. Hatta hendekleri kapattığımız için bazı kepçelerimize gençler tarafından el konuldu.”

 

Özgür Kadın Kongresi aktivisti (ve bildiriyi okuyan kişi) Güneş Ölmez:

“Bildiri okunan yerde bulunan bayanlar süreçte yaşanan çatışmaların sona ermesi ve müzakere sürecinin tekrardan başlaması açısından toplanmışlardı. Ben de o esnada kalabalığa dâhil oldum. 35-40 yaşlarında bir teyze elindeki metni, bizden okumamızı istedi. Ben de bunun üzerine okudum. İçeriğini tam olarak bilmiyorum.” (Cumhuriyet, 27 Ağustos)

 

Eğer türküdeki gibi bir “karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” durumu yoksa bu kadar ciddiyetsizlikle nasıl yol alınabilir? Koca belediyenin başkanları, parti yöneticileri, sorumluları sokakta toplanmışlar, “35-40 yaşlarında bir teyze”nin ellerine tutuşturduğu bir metni okuyarak milyonluk bir şehirde “özyönetim” ilan ediyorlar. Metinde ne yazdığından hiçbirinin haberi bile yok! Biraz önce yanından geldikleri kaymakamlık ve emniyet müdürlüğü de dâhil hiçbir devlet kurumunu tanımadıklarını, artık kendi kendilerini yöneteceklerini söylüyorlar.

 

Kandil’deki askerî vesayetçilerin hazırladığı bir sayfalık bildiriyi okuyarak “ben yaptım oldu” diye, daha neyi ilan ettiklerini bile bilmeyen şaşkınların, milyonlarca insanı nasıl yönetecekleri konusuna girmedim bile. Örneğin, çatışmalar yeniden başladıktan sonra kaçan Lice Devlet Hastanesi’nde görevli 13 doktordan 12’sinin yerine yenilerini Kandil mi atayacak? Artık tanımadıklarını söyledikleri Ankara yönetiminden talep edemeyeceklerine göre, mesela İran’dan doktor takviyesi mi isteyecekler? Diyelim ki Ankara bölgeden elini çekti, mahkemelerdeki hâkim ve savcılarını geri çağırdı. Yerlerine kim bakacak? Kandil’de tıp ve hukuk fakülteleri var da verdikleri mezunları yıllardır eğitip bu günler için hazırda mı bekletiyorlar?

 

Mesela havaalanları ne olacak? Kürt Hava Yolları kurulup sivil havacılık mezunu Kürt pilotlar mı ithal edilecek? Hadi tersine beyin göçünü özendirip pilotlar (ve uçak mühendisleri, kule ve yer hizmetleri görevlileri, teknik elemanlar vb) bulundu diyelim. Uçaklar nereden gelecek? Esad mı hibe edecek?

 

Artık tanımadıkları TeCe devletinin dilini kullanmayacaklarına göre, resmi dil Kürtçe’yi yüzbinlerce Kürt çocuğuna öğretecek onbinlerce öğretmen gökten zembille mi inecek? Üniversitelerdeki yüzlerce bölümde çalışan profesörler, doçentler, araştırma görevlilerinin yerine dersleri Kürtçe verecek hocalar da bir yerlerde hazır, o büyük özgürlük gününü bekliyorlardır herhalde.

 

Artık merkezden gelen bir bütçe de olmayacağına göre doktorların, hemşirelerin, hâkimlerin, vergi memurlarının, öğretmenlerin, ebelerin, mühendislerin, mimarların, tapu kadastrocuların, pilotların, şoförlerin, polislerin ve tabii Kürt Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, er ve erbaşların maaşları da “özyönetim”in öz kaynaklarından sağlanacaktır.

 

Her şeyi silahla halletmeye alışık oldukları için belki kolluk kuvvetlerini istihdam etmekte zorlanmazlar. Fakat “özyönetim”in sihirli değneği dokunduğu anda bölgeler cennete, insanlar birden bire meleğe dönüşmeyecekse, mesela kriminologlara ihtiyaç duyulacaktır. Köşebaşlarında, un çuvalları arkasında mevzilenen yüzleri maskeli, silahlı gençlerin cinayet büroda oturup bir cinayetin anatomisini çıkardıklarını tahayyül etmek kolay değil çünkü.

 

Bir de tanınmayan devletin bu “özyönetim”leri tanımayıp müdahale etmesi gibi “küçük” bir sorun var ki şu anda yaşanan da bu. Örneğin, üç yıl sonra ilk kez Kayseri ve Bolu komando tugaylarına bağlı özel birlikler, şehir savaşı eğitiminden geçirilip bölgeye konuşlandırıldı. Ne olduğu belirsiz bu yönetimlerin ilanından beri bölgeden göçen insan sayısının yüz bine ulaştığı söyleniyor. Bunların bir kısmı Irak’a kaçmak zorunda kalmış. Daha da önemlisi sokak çatışmalarında her gün yoksul Kürt gençleri ölmeye devam ediyor. İran ve Suriye’nin gazıyla bildiri yazıp kenara çekilen PKK/KCK yöneticileri bütün bunların hesabını yönetmek istedikleri Kürtlere verebilecekler mi? Artık biraz ciddiyet lütfen.

HABERE YORUM KAT